Yurt: Hayat Abbasağa’da dönüşüyor

Gezi Parkı olaylarının ardından, Abbasağa Forumu’nda konuştuğumuz direnişçiler, hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığından dem vuruyor. Daha önceki hayatlarına dönmek istemeyen direnişçiler, sürekli birbirlerini arıyor ve yaşananların hayal ettiklerinin gerçekleşebileceğinin kanıtı olacağını söylüyor. Direnişin ardından her şeyin yaşanılarak öğrenileceği ve forumların demokrasi kültürünü besleyeceğini düşünen direnişçiler, ölenlerin acısını unutmadan bir araya geliyor, inanıyor ve umut ediyor… İşte direnişçilerin bundan sonra hayattan beklentileri…

abbasaga

BİRLİKTE EĞLENEBİLDİĞİMİZİ HATIRLADIK

Bimen Zartar, 37 yaşında, tarihçi

Kurduğunuz çalışma masalarında neler yapıyorsunuz?
Öncelikle burada Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi kültürünü daha yeni öğreniyoruz. O yüzden yapılan her şey ama her şey öğreniliyor. Şu an her isteyen istediği masayı kurar. Bunun için kimseden ya da herhangi bir kurumdan yardım almak zorunda değil. Çünkü demokrasi kültürü budur. İlk başta bunları koordine edelim, belli masaları kuralım gibi demokrasiyi değil, bürokrasiyi yapılandıran bir süreç oldu. Ama bu tehlike fark edildi ve en basit olan yol, “Bırakalım dağınık kalsın, zaman içerisinde toplanacaktır” yolu seçildi.

Yüz yüze durmayı unutan insanlar, buraya farklı beklentilerle geldiklerinde karşıtlıklar, çatlamalar yaşanıyor mu?
Oluyor tabii. Mesela biraz önce bir sorun yaşadık. Bir arkadaş “Bugün kandil, o yüzden parkta içki içilmemesini öneriyoruz” dedi. İtiraz ettim. Çünkü biz hayatımıza müdahale edildiği için sokağa çıkmış insanlarız. Stratejik ya da değil, AKP bunu kullanıyor deniliyor. Kullansın! Ben zaten ‘Sana ne içme hakkım var’ demek için buradayım. Kimse ‘Ben Müslümanım, saygı duyacaksın’ diye bunu bana empoze edemez. O zaman ben de Paskalya’da senin et yemeni istemiyorum!

Tüm bu insanların kafasında Gezi Parkı’ndaki ağaçlar mı vardı sadece?
Gezi Parkı’ndaki ilk olay bir savunmaydı. Çünkü bir park, aslında senin salonundur. Ailenle gidip, arkadaşlarınla vakit geçirdiğin, insanların sosyalleştiği bir ortamdır. Biz bunu çok önceden terk etmiştik. Mesele, ağaç meselesi de “Hükümet gitsin” meselesi de değildi. ‘Hayatımıza müdahale etmeyin’ dedik. Daha çok da 85-90′lı gençler ayağa kalktı. Apolitiktiler ama bireysellikleri, kendilerine ait bir özgürlükleri vardı. Yoksa bu çocukların çoğu ne sosyalisttir ne de devrimci. İyi olan nedir diye sorarsanız; mesela Gezi Parkı’nda insanlar birlikte eğlenebildiklerini hatırladı. Konuşursun, anlaşırsın o başka bir şey ama birlikte eğlenmek daha önemli. Gülmek kadar güçlü bir şey yoktur. İnsanlar, birlikte gülebildiklerini hatırladı. Bu, kazanılmış ve artık isteseniz de kaybedilemeyecek bir şey. Ben sonrasına değil, kazanımlarına ve gidişatına bakıyorum. Kimseye de kızmamak lazım. Çünkü kimse böyle bir şeye hazırlıklı değildi. Öğreniyoruz, öğreneceğiz.

Bir Ermeni olarak bana hep sorarlardı niye burayı bırakıp gitmiyorsun. Her defasında tam ‘Bu ülkeyi bırakmak istiyorum’ dediğim anda, bir taksiciyle veya yeni tanıştığım birisiyle öyle bir muhabbet yaşıyordum ki ‘Ben bu muhabbet yüzünden buradayım, bu yüzden bu ülkeyi seviyorum’ diyordum. Şimdi, bu ülkeyi sevdiğimi hatırlatan, yaşatan o kadar çok insanla birlikteyim ki geçti artık. Geçti, gitti.

TEPEDEN İNME BİR PROJEYLE KARŞILAŞTIK

Gökçen, 28 yaşında, Şehir Plancısı

Kaç gündür buradasınız ve yaşanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Abbasağa’ya ilk defa geldim. Bir kez de Üsküdar Doğancılar Parkı’na gittim. Artık herkesin ezberlediği, ısrarla söylediği, ama bir türlü anlaşılamayan şeyler var. Gezi Parkı ile başlayıp, baskıcı zihniyetten kurtulma çabası ile yapılan barışçıl bir eylemdir bu. Bunu her zaman destekledim, desteklemeye de devam edeceğim. Asıl provokatörlerin bizler olmadığının anlaşılacağını umuyorum. Meslek odamız tarafından mahkemeye taşınan bir süreç var. Bu süreçte, alelacele tepeden inme bir projeye; yayalaştırma projesi denirken, tamamen halkın orada toplanmasını engellemeye yönelik bir planla karşılaştık.

Forumların nereye evrilmesini umuyorsunuz?
Aslında o konuda kararsızım. Siyasallaşma konusunda da kararsızım. Bir şekilde Meclis’te bu oluşumun yer almasını istiyorum. Ama herhangi bir adla ya da isimle yer alırsa alsın, mutlaka bir grubun da tepkisini çekecektir. Çünkü çok yönlü bir eylem bu. Bu yüzden de tedirginim. Bu grubun dağılmamasını ama bir şekilde temsiliyetinin devam etmesini istiyorum.

Peki bu süreçte en çok neden rahatsız oldunuz?
En başında kışkırtan değil de barışçıl bir şekilde yaklaşılsaydı, o zaman demokrasimizle örnek olacaktık. Ama her konuşmada ufacık şeylere takılıp, bunları büyüterek tam tersi bir politika izlendi. Halkın sürekli sokaklara dökülmesi mi isteniyor, ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum ve bundan rahatsız oluyorum. Ana akım medyadan çok rahatsızım. İzlemiyorum bile artık. Provokatör ve marjinal kelimelerinden de çok sıkıldım. Marjinal dediğin kimdir? Israrla insanların polis şiddetine maruz bırakılmasına ya da birbirine girmesine zemin hazırlanmasındaki amaç nedir merak ediyorum.

SÜREKLİ BİRBİRİMİZİ ARIYORUZ

Duygu, avukat, 30 yaşında; Arzu, sosyolog, 35 yaşında; Seda, avukat, 28 yaşında

Bu süreçte neler yaşadınız? İnsana inancınızı kaybettiğiniz bir noktada mı bu olay patlak verdi?
Arzu: İnsana inancımı yitirmemiştim ama topluma inancımı yitirmiştim. İçinde bulunduğum çevreye bakınca azınlıkta olduğumuzu düşünüyordum ve böyle bir olayın böyle bir patlamaya yol açacağını düşünmüyordum. Süreci çok olumlu buluyorum ve geleceğe dair umutluyum.

Bu forumların nereye evrilmesini umuyorsunuz ve bekliyorsunuz?
Ben daha kendiliğindencilikten çıkıp, örgütlü bir harekete dönüşeceğini düşünüyorum. Şunu gördü insanlar: bir şey için inanır ve mücadele edersek, etrafımıza insanları da toplarız ve değiştirebiliriz. Bence Gezi direnişi ile birlikte güven geldi insanlara. Tamamen dayanışmaya ve paylaşıma dayalı bir yaşam kuruldu ve bunun mümkün olduğu görüldü. Oradan çıkarıldığımızdan beri, normal yaşamımıza adapte olamıyoruz. Sürekli birbirimizi arıyoruz, bir arada olmak istiyoruz.

Seda: Burası biraz terapi grubu gibi. Zaman ölüyor, enerji düşüyor, insanlar sakinleşiyor. Yavaş yavaş dağılacağını ve sonuç da çıkmayacağını düşünüyorum. Dışarıdaki insanı alman gerekiyor. Buradakiler zaten yeni bakışa, yeni fikre açık olanlar.

Duygu: 1.5 yıl önce Türkiye’ye döndüm ve döndüğüm andan itibaren gitmek istedim. Şimdi ise ülkemden ayrılmak istemiyorum.

TEK YUMRUK OLDUĞUMUZU GÖRDÜK

Fatma, 24 yaşında, hemşire

Sloganda söylendiği gibi bu daha başlangıç mı?
Faşizmi ve hükümeti devirecek olan halk hareketidir. Kitaplarımızda da yazılarda da böyle görmüştük. Gezi Parkı direnişi, bütün siyasi partileri, bütün görüşleri aştı. Yan yana gelmeyecek partileri, bir araya getirdi. Gerçekten tek yumruk olduğumuzu gördük. Birlikte, ortak yaşamak ne demekmiş, insan kavramı ne demekmiş gördük. Gezi Parkı, çıkarsız ilişkilerin de yaşanabileceğini, ne kadar çok şeyin güzel ve iyi olduğunu hepimize gösterdi.

Arkadaşlarınızdan soruşturma açılanlar oldu mu?
Dekanlık, üniversite hastanesinde çalışan bir hekim arkadaşımızın işine son verdi. Gerekçesi de Gezi Parkı direnişlerinde bulunması ve onun da zaten bunu gizlemeyişiydi. Bildiğiniz üzere, bazı rektörlerimiz AKP ile işbirliği içerisinde çalışıyor. O üniversitenin de hükümeti destekleyen, koltuğunun peşinde, aydın rantı kimliği ile öne çıkmış bir dekanı vardı. Olay artık, bir işe sahip olmayı geçti, bunu hepimiz biliyoruz. 657′nin yok edilmesi, devlet hastanelerinin özelleştirilmesi gibi sistemlerle zaten uğraşıyoruz. Hukuksal olarak haklarımızı arayacağız.

Forumlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yoğurtçu Parkı’nda sağlıkçılar olarak tartışmalarımızı yaptık. Şu anda hasta haklarına değiniyoruz, çalışanların hakları daha gündemde bile değil. Daha iyi bir hastane nasıl olmalı, özel hastaneler kalmalı mı gibi meseleler konuşuldu. Daha stratejik ve kişinin ihtiyaçlarına dönük tartışmalar oldu. Forumlar buradaki gibi de kalabalıktı. Avukatlar da oradaydı. Meslek grupları kendi içlerinde tartışmalarını sürdürüyor. İnsanların birbirleriyle, görüşmeleri gerektiğinin farkında olmaları, çok doğru bir şeydi. O bilinçle, hareket ediliyordu. İnsanların pes etmediğini görmek mutluluk verici.

Erdem Şimşek – Caner Taşpınar
3 Temmuz 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; yurtgazetesi.com.tr

    This post is also available in: İngilizce