BBC Türkçe: Yahudiler hedef gösterilmekten endişeli ‘Ya kırmızılı kadın ben olsaydım?’

Christiane AmanpourOrtaköy’de yüksek duvarların ve ağaçların arkasına gizlenmiş bir bina. Yukarıya doğru kıvrılan yol bizi muhteşem bir Boğaziçi manzarasına taşıyor. Burası Türkiye’nin önde gelen işadamlarından İshak Alaton’un ofisi.

IshakAlaton

Türk Musevi Cemaati’ne yaptığımız yazılı görüşme başvurusundan bir yanıt alamamış olmanın tedirginliği var üstümüzde. Ancak İshak Bey bizi rahatlatıyor.

Türkiye’de yaşayan Yahudilerin açık konuşmasının zamanının geldiği düşüncesinde. Özellikle de Türk hükümetinin Yahudilerle ilgili yaptığı açıklamaların ardından.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Gezi eylemlerinin ardında Yahudi diyasporası olduğu yönündeki ifadeleri her ne kadar bakanın ofisi tarafından yalanlansa da yara açmışa benziyor.
İncinip incinmediğini soruyoruz İshak Bey’e. “Muhakkak ki incitti” diyor. “Bu sadece düşmanlıkları körükleyecek ve Türkiye’deki önyargılı insanları olumsuz yönde tesir altında bırakacak bir mesaj. Çok üzüntü ve kaygı verici”.

‘Komplo teorilerini bir tarafa bırakalım’

Gezi eylemlerini Yahudi diasporasının düzenlediği fikrini bir komplo teorisi olarak tanımlıyor Alaton, bu derece spontane gelişen ve organize olmayan bir olayı yönetmenin mümkün olamayacağını söylüyor.

“Böyle bir kudret ya da imkân yok. Onun için komplo teorilerini artık bir tarafa bırakalım çünkü bu çok utanç verici” diyor kararlılıkla.

Özel bir şirkette üst düzey yönetici olan Hayri Bali’ye göre ise bu tür komplo teorileri hükümetin panik içinde olduğunun bir göstergesi.

Gezi eylemlerinin devletin halkı ve halkın farklı kesimlerinin birbirini tanımasına olanak sağladığına inanan Bali, “Ben buna sürpriz tanışma diyorum. Bunu kimse beklemiyordu” diyor.

“Hükümet Gezi olaylarıyla büyük bir rüyadan uyandı… Şimdi ise ne yapacağını bilemiyor”.
Yahudi olarak hedef gösterilmekten endişeli mi Hayri Bey? “Türkiye’de her zaman bir hedef var, Ermeniler, Rumlar ya da Yahudiler. Devamlı bir çöp bulunmak isteniyor. Şimdiki çöp biziz” diye yanıtlıyor.

Gezi eylemlerinde farklı görüş, kültür ve kimliklerin bir araya gelmesi birbirini iyi tanımayan insanların önyargılarını da bir derece azaltmış.

Gezi eylemlerine katılan 33 yaşındaki işkadını Rifka (soyadını ailesini korumak için vermek istemiyor), başkalarıyla empati kurmak için Gezi’nin çok iyi bir platform olduğu düşüncesinde.

Hedef gösterilme korkusu ‘apolitik yaptı’

kirmizili_kadin

Empati kurmayı Gezi sürecinde öğrenen Rifka, “Eğer Müslüman olsaydım ve Yahudiliği basında yazanlardan öğrenseydim Yahudilerden kesinlikle nefret ederdim” diyor.

520 yıldır Türkiye’de yaşayan Yahudi cemaatinin hedef gösterilme korkusu oto-sansür ve apolitik kalma tercihini de beraberinde getirmiş.

Cemaatin içinde Gezi olayları nedeniyle “Dönüp dolaşıp bu bizim başımıza patlar” şeklinde görüşler olduğunu ve sonunda bunun doğru çıktığını söylüyor Rifka.

Ona göre Yahudi karşıtlığı sadece Türkiye’ye has bir konu değil ama çocukluktan beri yaşıyor bunu.

“Ben alışveriş yaparken bile ‘Türk müsün?’ sorusuyla karşılaşıyorum. Bu soruya cevap vermek artık hayatımın bir parçası. Ben sonuna kadar Türk hissediyorum ama bu ne kadar kabul görüyor bilmiyorum.”

Yahudilerle Müslümanlar kağıt üstünde eşit haklara sahip ama sosyal anlamda bunun doğruluğu kuşku götürür.

Yahudi cemaatinden insanların bu tür büyük toplumsal olaylarda arka planda kalmak istediğine işaret ediyor Rifka.

“Bir yürüyüşte en önde ben yürüyemem, istemediğimden değil, yürürsem Yahudi lobisi olurum çünkü.”

“Kırmızılı kadın ben olsaydım ne olurdu? Bu olaylar nereye giderdi?” diye soruyor Rifka.

Beşir Atalay ne demişti?

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kırıkkale’de çözüm sürecine ilişkin gezetecilerle yaptığı açıklama şu ifadeleri kullanmıştı:

“Süreçle ilgili son olarak hkümet olarak biz kararlıyız, samimiyiz, dürüstüz ve bunu ülkemizin geleceği için çok önemli görüyoruz. Yurt dışında yurt içinde Türkiye’nin fazla büyümesinden hasetlik duyanlar var, kıskananlar var. Bunların hepsi bir araya geliyor. Bir yandan Yahudi diasporası. Gezi Parkı olaylarında yurtdışı basının tutumunu gördünüz. Nasıl hemen çabuk satın aldılar, hızlı şekilde, değerlendirmeler olmadan, hemen çok geniş şekilde yayına başladılar, gördünüz. Onun için biz birbirimize sahip çıkmaz zorundayız.”

Atalay daha sonra ifadelerinin çarpıtıldığını belirtip “Gezi Parkı olaylarının arkasında Yahudi diasporası” olduğuna dair bir cümlesinin bulunmadığını söyledi.

Başbakan yardımcısı eleştirilere şu yanıtı verdi:

“Gezi Parkı olaylarıyla ilgili söylediklerim bir ajans tarafından bilinçli olarak çarpıtıldı, üzüldüm. Yahudi lobisi veya Musevilere yönelik bir itham söz konusu değil. Ancak bu olayları büyüterek veren yabancı bir medya kuruluşunun arkasındaki sermayeye atıf yaptım. Yoksa Musevilerle ilgili onları incitecek bir söz söylemem. Böyle sunulması kasıtlı. Ben kelimeleri seçerken çok dikkatliyimdir. Üzüntü duydum.”

Elçin Poyrazlar
5 Temmuz 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; bbc.co.uk/turkce