Bianet: Sosyalist Partiler Gezi’ye Bakıyor 2

27 Mayıs gecesinden beri devam eden, yerel ve uluslararası kamuoyunda yankı uyandıran Gezi Direnişi’ni Türkiye’deki sosyalist partilere sorduk. Emek Partisi (EMEP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye Komünist Parisi 1920 (TKP 1920), Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) ile Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) 11. gününe giren direnişi bianet’e değerlendirdi.

gezi-meydan

EMEP: Hükümetin itibarı sarsıldı

* Taksim Gezi Parkı’nın yıkılarak yerine AVM yapılmasına karşı çıkan insanlara yönelik polisin saldırısı, bardağı taşıran son damla oldu. Taksim ve civarında yine vahşi bir polis terörü uygulanması başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her tarafında öfkeyi sokağa taşıdı. Her türlü amansız polis vahşetine rağmen halk korkusunu yenerek birleşti ve toplumun her kesiminden insanlar öfkelerini birleştirdi.

* Bu sürecin en zayıf kalan yanı; sendikaların, halkın örgütlü kesimlerinin örgütleri ile müdahil olamadıkları bir süreç olmuştur. Sendikalar başta olmak üzere, örgütlü kurumların çağrılarının daha anlamlı buluşmalara yol açacağı açıktır. Hedefleri daha net ve organize olarak bu süreci ilerletme de eksik ve zayıf kalan yönlerin değerlendirmeye muhtaç olduğu bir başka gerçeğimizdir.

* Hükümet ve Başbakan, sermaye ile kol kola ülkeyi talan ediyor, tehdit edici üslubunu sürdürüyor ve halkı karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Kendisinden başka hiçbir sese tahammül göstermemekte inat ediyor. Artık bu hükümet, Başbakan ve partisi eskisi gibi pervasız davranamayacaktır. Hem ülkemizde, hem de uluslararası kamuoyu nezdinde “itibarları” sarsılmıştır.

ESP: Bu bir halk isyanıdır

* Yaşanmakta olan durum bir toplumsal patlamadır. Halk isyanıdır. Bu toplumsal patlamanın dinamikleri isyan hareketine katılan kuvvetlerin bileşimi içerisinden çıkarılabilir.

* Neoliberal politikalar kitlelerin ekonomik yaşamlarını kötürümleştirdi. Ekonomik imkan ve olanakların yandaşlar arasında pay edildi, emekle sermaye arasında gelir uçurumunun büyüdü, ezici bir çoğunluğun yoksullaşma sürecine itildi. Söz, eylem ve örgütlenme özgürlüğü, kitlelerin demokratik talep ve tepkilerinin ceberut bir polis terörüyle bastırılmaya çalışılıyor.

* Türk- Sünni eksende bir devlet ve toplum geleneğini yerleştirilerek kendisinden olmayanları dışlayan, farklılıkları yok sayan, sahte bir İslam geleneği ile halkın yaşam tarzına ve alanlarına, kültürüne müdahale ediliyor. Kadınlara karşı kürtaj yasağı, üç çocuk dayatması gibi cinsiyetçi uygulamalar getiriliyor.

* Bu isyan zor ve şiddete karşı öfkedir. Bu kaostan, politik özgürlülükleri güvenceleyen bir sonuç elde edilmelidir. İttifaklar zeminini de buna dayandırmalıyız.

ÖDP: Türkiye Gezi’de yeniden kuruluyor

* Protestolar aslında bir dizi öfkenin toplamı olarak ortaya çıktı. Özellikle sokağa çıkan insanlara baktığımızda gençler, kadınlar AKP’nin otoriter, özgürlük alanlarını dağıtan yaşam alanlarını dert eden insanların öfkesinin patlaması odu. Yukarıdan ‘Ben istediğimi yaparım, çoğunluğum’ anlayışına karşı insanların güçlü bir direnişi oldu. Direniş AKP’ye karşı öfkeye dönüştü ki Türkiye genelinde öne çıkan talep de hükümetin istifa etmesi.

* İnsanlar Gezi’yi kazandıktan sonra yeni bir yaşamı da örgütlediler. Dayanışmacı, çoğulcu bir ortam yarattıkları Gezi’de insanlar nasıl bir Türkiye istediklerin ortaya koyuyorlar, pratikte bunu hayata geçiriyorlar ve öncülük ediyorlar.

* Ancak bu direniş başka bir siyasi boyuta kendisini taşıdı, buna eşlik edebilecek bir siyasal seçeneği üretebildiğimizi söylemek mümkün değil. Hükümet istifa etmeli ama yerine ne olması sorusuna bir seçenek oluşturamadık.

* AKP’nin önünde fazla seçenek yok. Saha sertleşebilir ama bu onun sonunun hızlanması anlamına gelir. Erken seçim ile meşruiyetini yeniden sağlamak isteyebilir. Bu durumu ÖDP olarak kabul edebiliriz ancak bu seçim yasası ve baraj ile kabul etmemiz mümkün değil.

* Son olarak ÖDP olarak bu haftasonu düzenleyeceğimiz “Türkiye’yi Yeniden Kuralım” mitingini iptal ettik. Halk Türkiye’yi yeniden kuruyor ve biz de halkın eylem ve sözünün yanında yer alıyoruz.

TKP: Gezi Direnişi gerçek bir halk hareketi

* Gezi direnişi, halkın AKP politikaları eliyle oluşturulan deli gömleğini giymeyeceğini göstermiştir. Daha önemlisi toplumun bir kısmı tarafından demokratlık, darbe karşıtlığı, özgürlükçülük vasfı yakıştırılan hükümetin faşistliğine karşı halkın uyanışını göstermiştir.

* Gezi direnişi gerçek bir halk hareketidir. Türkiye’nin dört bir yanına yayılan eylem ve protestolar kitlesel, meşru ve tarihsel bir nitelik taşımaktadır. Her şeyden önemlisi, halkın psikolojisindeki çarpıcı değişimdir. Korku duvarı ve atalet aşılmış, özgüven kazanılmıştır.
Gezi parkı direnişinde siyasi öznelerin çabası hafifsenmemelidir. Ancak, bu gerçek halk hareketinin siyasi öznelerin etkisini fazlasıyla aşan yönü ya da yönleri olduğu saptanmalıdır.

* Halk kitlelerinin “Hükümet İstifa” talebi, bu hareketin açık bir gerçeğidir. Şu andaki mevcut hükümete karşı sol bir seçeneğin “hemen bugün” yaratılamayacağı açık olsa da, bu talep daha da yükseltilmelidir. Emekçi halk için bu seçeneğin ancak yaşadığımız tarihsel dönemin yarattığı enerji değerlendirilerek yaratılabileceği önemsenmelidir.

* Birkaç gündür yoğunlaşan bir biçimde hükümet, halk hareketini meşru ve gayrı-meşru diye bölmeye çalışıyor. Yandaş basın halk hareketi içerisinde “gizli örgüt” arıyor. Açıklamaları, bayrakları, üyesi ve dostları ile direniş meydanlarında mücadele eden partimizin de dahil olduğu bir sol partiler/siyasetler listesi kamuoyuna “gizli örgüt”ler olarak servis ediliyor. Hükümet ve yandaşlarının bu çabasına yanıt, direnişin büyütülmesi ve alanların daha fazla kişi ile dolması ile sağlanacağı açıktır.

* Kürt siyaseti de “AKP’ye umut beslemekten” vazgeçmeli, yurtsever, aydınlanmacı birleşik bir emekçi halk hareketinin güçlü bir bileşeni olmalıdır. Emekçi halkın seçeneğinin yaratılması konusunda TKP, üzerine düşeni yapmaya devam edecektir.

TKP 1920: AKP artık marjinal bir güç

* Türkiye halkı, milyonlarca insanın Türkiye çapında yaptığı eylemlerle iradesini apaçık biçimde ortaya koydu. Bir haftada milyonlarca insanın polis şiddetine rağmen sokağa çıkması, gösterilerin çapı ve yaygınlığı, gerçek bir toplumsal ayaklanmanın başladığını gösteriyor.

* AKP baltayı ülke çapında milyonların direnişine, gerçek bir halk devrimine çarptı. Siyasetin bütün dengeleri değişiyor. AKP’nin toplumsal tabanı bir hafta içinde eridi, ayağının altındaki toprak kaydı. AKP artık marjinal bir güçtür. Yaşayan ölüdür. Halkın öfkesi AKP’yi siyaseten bitirdi. Halk ayaklanarak yargısını verdi.

* Kuşkusuz direnen halk Gezi Parkı’nın ağaçlarını korumak, parkı büyük şirketlerin ve iktidarın talanından kurtarmak istiyor. Ama sadece bunu istemiyor. Halk AKP’nin bütün çılgın projelerinin iptal edilmesini istiyor. Halk 3. Köprü projesinin, uğursuz Yavuz Sultan Selim adıyla birlikte, iptal edilmesini istiyor. Galataport, Haydarpaşa, 3. Havaalanı, Kanal İstanbul projelerinin iptal edilmesini Yeşilköy havaalanını yıkmaktan vazgeçilmesini, bu projeleri alan yabancı ve yerli şirket-banka konsorsiyumlarının vurgunculuğunun cezalandırılmasını, medyanın da sahibi olan bu şirketlerin kamulaştırılmasını istiyor.

* Halkın demokratik ayaklanması Türkiye tarihinde yeni bir sayfa açtı. Bu sayfada artık AKP’nin gericiliğine, vurgunculuğuna ve savaş kışkırtıcılığına yer yoktur. AKP hükümeti hemen istifa etmelidir. Merak etmeyin, ülke hükümetsiz kalmaz. Direnen halk kendi iradesini yansıtacak meşru hükümeti kurmayı da bilir.”

Yeşiller ve Sol Gelecek: Ekoloji mücadeleleri için umut

* Gezi Parkı’dan çıkan direniş, kent hakkı ve ekoloji mücadelesi için başladı, tüm Türkiye’de demokrasi ve özgürlük talepleri için büyüdü. Eylemleri ülkemiz siyasi tarihinde önemli bir döneme açılan bir kapı olma özelliğini taşıyor.

* Yıllar süren suskunluktan sonra farklı kesimlerden çok sayıda insan, özellikle de mahallelerde kadınlar ve şehir meydanlarında gençler demokrasi, katılım, özgürlük ve yaşam biçimlerine saygı için mücadele etmek üzere sokaklara çıktılar. AKP hegemonyası büyük bir yara alırken, toplumda haklar ve özgürlükler için verilecek mücadeleye olan inanç yükseliyor.

* Gezi Parkı’nın korunması için başlatılan bir eylemin böylesi bir aşamaya sıçramasının birinci nedeni seçeneksiz olduğunu düşünen AKP’nin ve Başbakan’ın, iktidara gelirken karşı olduğunu söylediği devlet dilini ve otoritesini benimsemiş olmasıdır.

* Eylemlerinin geldiği noktada ortaya çıkardığı toplumsal öfkenin dindirilmek için Türkiye hızla demokratikleşme yönünde irade göstermeli.. Hükümet, çoğulcu, katılımcı ve müzakereci bir demokratik sistemin önünü açacak uygulamaları gerçekleştirmeli ve kullanılan dile ve söylemlere dikkat etmeli.

* Barış sürecinde yaşanılan bu gelişme, demokratikleşme yolunda da bir yön göstermektedir. Hükümetin izlediği yasakçı ve müdahaleci zihniyeti bir kenara bırakıp, barışın inşaasında toplumsal muhalefetin tümünün dahil edileceği bir demokrasi süreci izlemek durumundadır.

* Bu direniş, Anadolu’nun her karış toprağında süren ekoloji mücadeleleri için bir umut olmuştur. Bu nedenle hükümetin, kalkınmacılık hırsı ile halkın taleplerini, toplumsal maliyetleri hesaba katmadan uyguladığı projeleri ve politikaları gözden geçirmesi gerekmektedir. HES, Termik Santral ve Altın Madeni mücadeleleri, Nükleer sevdası, 3. Köprü,3. Havaalanı, Kanal İstanbul projeleri halka rağmen yapılamaz. Gezi Parkı’nda direnenler anayasal ve kent haklarını kullanmışlardır. Bu nedenle hukuksuzluğun önünü açacak, ekolojik yıkımın önünü açacak her türlü proje ve politika da halkın katılımı ve bilimsel gerçekler göz önünde bulundurmalıdır. (EA)

Elif Akgül
7 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; bianet.org