Alternatif Bilişim Derneği: Sosyal Medyanın Gücü-Geleneksel Medyanın Aczi ve #direngeziparkı #direnankara, #direnizmir

Gezi-parki-sosyal-medya1

İstanbul’da Taksim’de bulunan Gezi Parkı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkılarak AVM yapılmak istenmesine yönelik İstanbulluların kentlerine sahip çıkma ve kente ilişkin yurttaş katılımını dışarıda bırakan bir tanzime karşı çıkan taleplerini dile getirdikleri, demokratik bir toplumda ifade özgürlüğünü ve toplanma hakkını kullandıkları barışçıl oturma eylemine ilk olarak 30 Mayıs’ta, daha sonra da 31 Mayıs’ta gaz bombaları ile saldırılması, orantısız ve aşırı polis şiddeti kullanılması durumu tüm Türkiye’de #direngeziparkı, #occupygezi etiketlerinde Twitter ve “Gezi Parkına Sahip Çıkıyoruz” şeklinde Facebook’ta çeşitli grupların açılması ile yaygın bir kamuoyu desteği ile karşılaştı. 31 Mayıs günü öğleden sonra Taksim’de sivil katılım hakkını kullanan yurttaşlara yönelik emniyet kuvvetlerinin giderek dozu artan şiddeti diğer kentlerde de yurttaş katılımı ile kentlerin kamusal alanlarında protesto edilmeye başlanmıştır. Bu arada anaakım geleneksel medya gerek çapraz tekelleşmeye dayanan sermaye yapısının her türlü iktidara göbek bağı gerekse AKP’nin toplumsal-siyasal-kültürel ve ekonomik her türlü eleştiriye tahammülsüz siyasal iktidarından korkusu nedeniyle İstanbul’da Taksim’de yurttaşlara yönelik emniyet kuvvetlerinin orantısız güç kullanımını görmezden gelmiş, mikrofonlarını-ekranlarını kapatmış ve adeta “görmedim-duymadım-bilmiyorum” üç maymunu oynamıştır. Yaşananları aktardığı anlarda da resmi anlatının yeninden üretiminden başka bir işlev üstlenmemiş, bu açıdan da yöneticilerin kışkırtıcı ve tahammülsüz lisanının sorgulamaz aktarıcıları olmuşlardır. Bunun üzerine Türkiye’nin dört bir yanında bu “haber değeri” taşıyan ve tüm yurttaşları ilgilendiren olay/lar hakkında bilgi edinmek, sivil yurttaşlarla dayanışmak, yardım etmek ve desteklemek amacıyla insanlar önce İnternet’e ve özel olarak da sosyal medyaya-Facebook ve Twitter’a yönelmişlerdir. 31 Mayıs öğleden sonra #direngeziparkı ve #occupgezi hashtagleri altında İstanbul’da önce Taksim’de devam eden polis şiddetine karşı dayanışma ve yurttaşın kamusal alanda protestosu organize edilmiştir. Ankara’da Kuğulu Park’ta ve Güven Park’ta İzmir’de de çeşitli meydanlarda toplanan yurttaşların barışçıl tepkileri, tepkilerini toplanma ve ifade etme haklarını kullanarak dile getirmeleri yine aynı şekilde devletin zorlayıcı iktidarının uygulayıcı polis ve onun ölçüsüz orantısız şiddet kullanımıyla karşılaşmıştır.

Bundan sonra sosyal medya ortamında her kentte yurttaşlara yönelik polis şiddetini kamuoyuna aktarmak, duyurmak ve kamusal alanda destek istemek için sosyal medya kullanımı yoğunlaşmıştır.

İşte bu noktada Türkiye’de sosyal medya ortamı meydanlarla buluşmuş, sokak-sosyal medya ikilemi aşılmış, yurttaşlar bir yandan yaşadıkların kentlerin meydanlarına, sokaklarına akarken, anaakım radyo-televizyonların yurttaş tepkisini görmezden gelmesine karşı tek enformasyon kaynağı olarak sosyal medyaya yönelmişlerdir.

Sosyal medya dolayımı ile yurttaş gazeteciliğinin neden ve nasıl yapıldı? #korkakmedya ve #bugüntelevizyonuaçmıyoruz

İstanbul’da 31 Mayıs’ta tüm gece yurttaşlarına yönelik süren polis şiddeti Taksim’den Beşiktaş’a sıçramış, her yaştan kadın-erkek, farklı mesleklerden, siyasal görüşten yurttaşlar örgütsüz bir şekilde kamusal alana çıkarak polis şiddetini ve mevcut hükümetin siyasi irade/sizliğini protesto etmişlerdir. Polisin artan şiddeti karşısında meydanlara çıkan bu binlere yardım etmek, yardımı ve acil gereksinimleri koordine etmek, polis şiddetini belgelemek ve kanıt oluşturmak, sadece ve sadece durumu sosyal medya ortamlarından takip ederek haberdar olabilen yurttaşları enforme edebilmek için her kente yönelik ayrı hashtagler Twitter’da oluşturulmuştur. Facebook’ta olay yerlerinden çok sayıda görüntü paylaşılmış, polis şiddeti belgelenmiş, yaralananlara yönelik tıbbi yardım gereksinimi duyuran ve koordine eden, göstericilerin yoğun biber gazından sığınabilecekleri mekânları duyuran gönderiler duvarlarda paylaşılmıştır. İşte böylece sosyal medya dolayımı ile yurttaş gazeteciliği yapılmış, anaakım medyanın boşluğu doldurulmuştur. Türkiye’de ilk kez bu kadar geniş katılımlı, yoğunlukta kendi merkezli kitlesel iletişim (self-mass communication) gerçekleşmiştir.

Olayın ve durumun gidişatına göre farklı hashtaglerin geliştirilmesi, özellikle 1 Haziran Cumartesi günü Türkiye’de Facebook ve Twitter’a TTNET’in ADSL, kablosuz İnternet erişimini sağladığı yerlerde ve bu şirketten hizmet alan kullanıcılar tarafından girilememesi durumunun tespiti üzerine VPN, DNS gibi yeni hashtagler oluşturulmuş ve Türkiye’de TTNET’in örtük olarak uyguladığı DPI engelini aşarak İnternet ortamlarını kullanma konusunda bilgi desteği içeren içerikler üretilmiştir.

Sosyal medya ortamlarında, cep telefonlarının çeşitli uygulamalarını kullanarak kendi merkezli kitlesel iletişim gerçekleşmiştir. Bu kendi merkezli kitlesel iletişimin sonucunda ortaya çıkan yurttaş gazeteciliğinin Türkiye gibi anaakım geleneksel medyanın sansür ve otosansürü deneyimlediği, AKP iktidarının “ceberut devletleştiği” bir rejimde ne kadar gerekli olduğudur.

Sosyal medya kullanımının örgütlenme konusundaki yararları ve açmazları üzerine

Gezi-parki-sosyal-medya-2

“Gezi parkı hareketi” olarak adlandırabileceğimiz bu tarihsel anı, durumu değerlendirirken; sosyal medya kolaylaştırıcılığında örgütlenme konusunda önemli dinamiklerle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Tüm Türkiye’de farklı kentlerdeki protestocular ve göstericiler için İnternet ve özellikle sosyal medya ortamları vazgeçilmez bir iletişim ve etkileşim ortamı olarak varlığını göstermektedir. Kısa sürede, çok sayıda insana, herhangi bir zaman ve mekân sınırı olmadan ulaşmak, fikirlerini öğrenmek ve belli bir konu hakkında bir kamuoyu yaratmak çabası içinde olan sağduyulu bireyler, belli bir amaç etrafında önce parklarına sahip çıktılar, sonra ülkenin dört bir yanına ağların çarpan etkisiyle haber salarak, anti-merkeziyetçi ve hareketin dışında kalanlar açısından denetimsiz biçimde kendiliğinden kamusal alanlara aktılar. Bu anlamda mevcut siyasi iktidarın hegemonyacı üslubundan dolayı yönetime katılamayan ve kendilerini dile getiremeyen, dertlerini seslendiremeyen çeşitli ve farklı toplum kesimleri sosyal medya ortamlarının sağladığı olanaklardan şu şekilde yararlandılar:

  1. Anaakım medyanın iktidarı başat olarak gören ve sessiz kalmaya devam eden yapısı itibariyle, tek ve koşulsuz alternatif olarak bu mecranın etkileşimselliğini yalnız kullanmadılar, adeta kutladılar.
  2. Mecranın farklı ortamları arasındaki (Facebook, Twitter, Instagram en yaygınları olmak üzere) yakınsama nedeniyle, eş zamanlı çoklu medya ve metin paylaşımı yaptılar, çok yaratıcı sloganlar ürettiler.
  3. Yurttaş gazeteciliği ekseninde polisin çatışmacı tutumunu ve aşırı şiddet kullandığını sergileyen kanıtlar, bloglar, sözlükler (başta Ekşisözlük olmak üzere) ve kitle kaynaklı platformlar aracılığıyla oluşturulan enformasyon havuzuna aktı; kısa sürede güncellenen veri bankaları oluşturuldu.
  4. Acil ihtiyaç/yardım gerektiren durumlarda bilgi ve kaynakları etkin şekilde paylaşabilmek için açık-özgür erişim yazılımları kullanıldı, bu yazılımların kodları da dahil olmak üzere dayanışmacı biçimde sosyal medya ortamlarında paylaşıldı.
  5. İnternet ve sosyal medya araçlarının engellenmesi ve bloke edilmesi tehlikesine karşı, açık DNS ve VPN ayarları konusunda bilgi yaygınlaştırıldı.
  6. Tüm ciddiyeti, vahameti ve işlevselliğinin yanı sıra İnternet ve sosyal medya direnişin ve hareketin karnivalesk havasının canlı tutulmasında önemli bir rol oynadı. Aşırı şiddete maruz kalan, yaralanan, gözaltına uğrayan, yakınlarını kaybeden kullanıcılar İnternet’i ve sosyal medyayı bir yandan yılgınlık ve çöküntüye karşı bir ironi makinasına dönüştürdüler; diğer yandan da mizahı, iktidarla yaşadıkları zıtlaşmada iktidarın sembolik alaşağı edilmesinde ustaca kullandılar. İktidarın sembol ve terimlerinin, mevcut toplumsal kod, kurum ve adların (“DövenPark”, “Tomalı Hilmi”, “GazıLay”, “Sahibinden Satılık PolisOlaylarınaMüdahaleAracı”) alaşağı edilmesi en karanlık anlarda dahi “korku eşiğinin aşılmasında” son derece önemli bir rol oynadı. “Park yoksa AVM’ye sıçarım” diyen köpek; “İktidar bu kadar yoğun gaz çıkarıyorsa sıçması yakındır” diyen pankart örneklerinde bu karnivalesk havanın grotesk bir tahayyül ile desteklendiği de görülmektedir. İnternet’te dolaşan komik eylem hikayeleri direnişin kendi mitlerini oluşturmasına yol açmış, mizah ve ironinin birleştirici ve iyileştirici dili eylemlerin lisanına da yansımıştır. 155’i arayıp polisten gaz sipariş edenler; karşılaştıkları çevik kuvvetle üçlü çeken taraftarlar; “eylemdeydim, penguen belgeselini izleyemedim” diye CNN-Türk izleyici temsilcisini arayan protestocu mizahın öfke-nefreti dindirici ve iyileştirici yanına örnek teşkil ettiler. Bununla birlikte, bir kısım pankart, duvar yazısı ve mizah ürünlerinin cinsiyetçi, hakaretamiz ve ayrımcı lisan içerebilmesi olumsuz bir nokta olarak not edilmelidir. Son olarak, mizahi içeriği derleyen birkaç girişim için şu adresler ziyaret edilebilir:

http://duvardageziparki.tumblr.com/

http://ismetberkan.blogspot.com/2013/06/bu-da-eylemin-duvar-yazlar-arsivi.html?spref=tw

Sosyal medyanın geniş tartışma atmosferine ve eş anlı etkileşimselliğine rağmen, belli grupların ideolojik duruşları ya da “Gezi Parkı’na sahip çık” sivil hareketini amacından saptırma amaçları nedeniyle etik değerlerden uzak bir şekilde sosyal medya kullanım pratikleriyle de karşılaşıldı:

  1. Dağıtık ve gayri-merkezi ağ örgütlenmesi üzerinden ilerleyen sosyal hareketler söz konusu olduğunda, farklı konumlardan sürekli veri akışı gereğinden fazla yüklenmektedir ve olayın/durumun algılanışında sapmalarına yol açabilmektedir.
  2. Yukarıda sözü geçen veri akışını derleyip toparlayan ortamların sayıca çokluğu ve güncel olmaması, eylem ve koordinasyon sırasında başvurulacak kaynakların güvenilirliği konusunda şüphe uyandırabilmektedir.
  3. Hashtag kullanımı, sonsuz paylaşım ve tepki olanağı, radikal görüşlerin üretilmesi ve yaygınlaşmasına neden olduğundan, nefret söylemi ve suçlarına rastlamak mümkün olmaktadır.
  4. Türkiye’de belli aralıklarla sosyal medya ortamlarında iktidar erkini elinde bulunduranlar tarafından sansür ve veri akışına müdahale yapılmıştır; bu sansürün sosyal hareketler sırasında eş anlı olarak yaşanması kitlesel panik yaratabilir.
  5. Özellikle Twitter mecrasında “Trending Topic” (en çok konuşulan konu) olabilme adına, çarpıtılmış  haberler ve yanıltıcı bilgiler dolaşıma sokulmakta, bu gerek kanaat önderlerine, gerekse yurttaş gazetecilerine olan sosyal güveni azaltabilmektedir.

Sosyal medya ortamında üretilen hashtagleri kullanarak kamuoyunu yanıltmaya çalışan kullanıcılar da olmuştur. Özellikle ağır yaralanma vakaları, ölüm haberleri konusunda yayınlanan bazı içerikler sosyal medya ortamlarının sahip olduğu hız ve etkileşimsellik özelliğinden dolayı sosyal medya kullanıcısını manipüle etmeye çalışmıştır. Polisin aşırı şiddet kullanmasına karşı tutum gösteren bazı polislerin istifa etmesi gibi asparagas bazı içerikler de ortamda paylaşılmıştır. Ya da tam tersi yaralanan göstericilere yönelik sığınma veya destek mekânı olarak verilen cep telefonu ile diğer iletişim numaralarının güvenilir numara olmadığı, ama emniyet kuvvetlerince yönetildiği de ortaya çıkmıştır.

Ancak bu tröllük olgusuna karşı, özellikle belli konuda uzman kişilerden, anaakım medya ortamlarında sesi ve sözü otosansürlenen eski geleneksel ama artık yeni medya mensuplarının, “Gezi Parkı’na sahip çık” platformuna destek veren sanatçıların ve milletvekillerinin (özellikle BDP’den Sırrı Süreyya Önder’in) sosyal medya hesaplarından yurttaşları dezenformasyona karşı uyaran ve doğru-nitelikli bilgi paylaşan tweetleri ve gönderileri sosyal medya ortamlarında “kanaat önderliğinin” ve nitelikli enformasyon konusunda kaynağın güvenirliliği olgusunun önemini bir kere daha göstermiştir. Sosyal medya ortamının etik dışı kullanılması durumuna karşı kullanıcının soğukkanlı tutumunu koruyarak, kaynağın güvenirliliğine karar vermesi ve içeriği paylaşmadan önce doğruluğunu iki kez kontrol etmesi gerekmektedir. Anaakım geleneksel medyanın görevini yapmaması, sosyal medya ortamındaki dezenformasyonu tetiklemiştir.

Bu noktada özellikle, kamusal alanda yurttaşlarına karşı aşırı ve orantısız şiddet kullanımı konusunda her türlü multi-medya ortamını başarı ile kullanarak, kanıt toplayan, paylaşan; URL’ler ile linklerden linke geçişler sağlayan #direngeziparkı, #direnankara ve #direnizmir hashtagleri altında gelişmeler ve katılımcı yurttaşlarla ilgili (ve onlara yönelik) enformasyon arayanlara nitelikli ve doğru içerik üreten herkesin sosyal medya kullanımının başarılı olduğunu belirtelim. Böylece bu nitelikli içerikler ile tröllere ve dezenformasyona karşı refleks geliştirildi. İnsan hakları ihlâlleri, ölüm, yaralanma olayları, saldırılar, İnternet kesintileri, kimyasal kullanımı vb. konusunda kanıt, bilgi, belge, görüntü, video toplanması gereği kamusal alana mü/dahil olan yurttaşlar tarafından yerinde kavranmış ve yeni medya araçları, özellikle cep telefonları ve akıllı telefonlar, tabletler ile gerçekleştirilmiş ve teknolojinin yakınsama özelliği ile anında sosyal medya hesaplarında takipçilerle paylaşılmış, hashtagler ile gruplanmış, bu içerikler yaygınlaşmıştır.

Bu üretilen içerikler örneğin: Haritalar

http://occupygezimap.com/

https://maps.google.com/maps/ms?ie=UTF8&hl=en&oe=UTF8&msa=0&msid=207368859026831467268.0004de2d26a9994c4487d

https://maps.google.com/maps/ms?msid=206122379597057837901.0004de19c2ae58890f32d&msa=0&ll=40.446947%2C36.320801&spn=14.618272%2C33.815918

http://www.itusozluk.com/atlas

https://crowdmap.com/map/turkiyebahari

Orantısız ve Aşırı Polis Şiddeti için Kanıtlar

http://delilimvar.tumblr.com/

http://direnizmir.tumblr.com/post/51971813039/izmirde-polis-gercegi-birinci-agizdan

İletişim için: Boğaziçi Radyo

http://live.arkent.web.tr/

Ankara’dan mobil yayın:

http://www.ustream.tv/channel/ozererdogan?utm_campaign=ustre-am&utm_source=14648115&utm_medium=social

http://www.ustream.tv/channel/uguroz?utm_campaign=t.co&utm_source=14664261&utm_medium=social

Özellikle mobil geniş bant İnternet bağlantısı çalıştığı sürece Ustream gibi platformlardan yapılan canlı yayınlar, bir yanıyla anaakım medyanın yap(a)madığını yapmakta, diğer taraftan sosyal medya ortamlarında akan dezenformasyonun bir ölçüde önüne geçmektedir.

Gerçek zamanlı paylaşım olanağı bulunmadığında da çok sayıda fotoğraf ve videonun kayıtlanması, kanıt niteliğindeki görüntülerin bir araya getirilebilmesinde önemli rol oynamaktadır. Burada göz önünde bulundurulması gereken, bu kayıtlamaları özellikle müdahale ve/veya arbede sırasında gerçekleştirmenin zorluğudur. Kaçışmaların yaşandığı bu anların sağlıklı biçimde kanıtlanabilmesinin önkoşulu, farklı açılardan ve çok sayıda oluşturulan kaydın daha sonra birleştirilmesidir.

Tüm bu içeriklere biz üre-tüketici ve kullanıcı türevli içerik devrimi diyebiliriz… Geleneksel medya ortamları olaylara ekranlarını mikrofonlarını kapattıkça, kendine otosansür uyguladıkça Türkiye’de kullanıcıların içerik üretimi giderek artacaktır.

Bilgi Eşitsizliğini Gidermede Sosyal Medyanın Rolü

Gezi-parki-sosyal-medya-3

Barışçı yurttaş hareketlerinde iktidarların en önemli avantajları “bilgi eşitsizliğidir” (information asymmetry). Bundan kasıt iktidarın eylemlerinden hoşnutsuz kitlelerin muhalefet eylemleri sürecinde iktidarın bilgiye sahip olması, ancak bunun sivil haklarını kullanan yurttaşlar için geçerli olmamasıdır. Söz konusu olan bilgi makro veya mikro düzeyde olabilir. Makro düzeydeki bilgiden kasıt ülkede ve dünyada eylem konusundaki değerlendirmeler ve diğer coğrafi bölgelerdeki eylemlerin durumudur. Varsa yaralıların durumu, kaçış yönleri veya kolluk güçlerinin pozisyonu gibi bilgiler ise mikro düzeyde değerlendirilebilir.

İktidar tanım gereği makro ve mikro bilgiler konusunda genellikle hiçbir sıkıntı çekmez. İletişim kanallarının her zaman açık olduğu bir ortamda yukardan aşağı sıkı bir örgütlenmenin güdümündeki kolluk güçleri yurttaş hareketlerini fiili olarak şiddet kullanarak veya şiddet kullanma tehdidiyle bastırmaya çalışırlar.

Ancak bu durum yurttaşlar için geçerli değildir. Özellikle barışçı bir eylem içinde olanlar genellikle birbirlerini tanımazlar. Bu nedenle mikro ve makro planda teknik araçlar vasıtasıyla iletişim kurma imkanları çok sınırlıdır. Makro planda bilgi sağlayabilecekleri kaynak televizyon ve radyo gibi kitle iletişim araçları olabilir. Ancak bu araçların yurttaşın haber alma hakkına saygı düzeyleri ülkeden ülkeye değişir.

Bu alışılmış durum son yıllarda büyük bir değişikliğe uğrama sürecindedir. Sosyal medyanın yaygınlaşması ile birlikte yurttaşlar hem makro hem de mikro planda neredeyse iktidarın sahip olduğu imkânlara yakın bir düzeyde iletişim olanaklarına sahip olmuşlardır. Internet erişimli mobil cihazların yaygınlaşması eylem esnasında hareket kabiliyetini olağanüstü düzeylerde artırmıştır. Twitter ve Facebook gibi uygulamalar daha önce önemli bir handikap olan yurttaşların birbirlerini tanıma zorunluluğunu ortadan kaldırmıştır. Zira ancak birebir iletişimi sağlayabilen cep telefonu gibi araçlar yerine bir kaynaktan sınırsız alıcıya yönelik yayın yapan Twitter gibi uygulamalar yurttaşların mikro ve makro bilgi ihtiyacını mükemmele yakın bir düzeyde karşılamaktadır. Ancak bu durum tanım gereği sadece İnternet kullanıcıları için geçerlidir. Bu kesimin dışındaki geniş halk kitleleri hala klasik kitle iletişim araçlarına muhtaçtır.

“Gezi Parkına Sahip Çık” hareketinde yurttaşlar, siyasi iktidara karşı sosyal medya ortamları dolayımıyla kendi lehlerine bilgi eşitsizliğini giderdiler. Arap isyanlarında ve Öfkeliler hareketlerine önemli bir işlevi olan sosyal medya Gezi Parkı eylemlerinin başarılı olmasında da kritik bir rol oynadı.

Eylemler sırasında ekranlarında toptan karartma uygulayan anaakım medyanın bu utanç verici hali kamuoyu tarafından açık-seçik görüldü. Muhalif siyasi hareketlerin hiç yabancısı olmadığı bu davranış, en geniş halk kesimleri tarafından belki de ülke tarihinde ilk kez fark edildi. Anaakım medyanın tamamına yakını, gösteri yapan ve bu sırada emniyet kuvvetleri tarafından orantısız şiddete maruz kalan yüzbinlerce insan yerine doğa belgeseli göstermeyi tercih ettiler.

Sosyal medya destekli bu yurttaş hareketinin daha önceki yurttaş hareketlerinden çok önemli bir farkı “iletişim yoğunluğu” olarak adlandırılabilecek bir niteliğe sahip olmasıydı. Bu da eylem halinde olan yüzbinlerce kişinin yine yurttaşın arasındaki onbinlerce kişi tarafından kaydedilmesiydi. Bu durum daha önce alışık olunan medya olaya ve olguya ilişkin eksiltimini, yanlışlanmasını ya da aşırılaştırılmasını boşa çıkarıyordu. Bu ortamda sosyal medya geleneksel medyanın oluşturduğu boşluğu olağanüstü bir etkinlikle doldurarak hem makro hem de mikro planda sivil katılım haklarını kullanan yurttaşlara mükemmel düzeyde destek sağladı. Bu destek öylesine etkili oldu ki, çalışma arkadaşlarının tümüne yakını Twitter kullanıcısı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Twitter’ı ve sosyal medyayı “toplumun baş belası” ilan etti. Bu işaretle sosyal medya bir anda günah keçisi haline getirildi. Binlerce görsel-işitsel malzeme arasından kimin tarafından oluşturulduğu bilinmeyen 10-20 civarındaki fotoğraf ve video kaydı cımbızla seçilerek sosyal medyanın “güvenilmezliği” vurgulanmak istendi. Oysa demokratik bir toplumda yapılması gereken sosyal medya ortamlarını günah keçisi ilan etmek yerine, bilgi eşitsizliğini gidermedeki rolünü ve yurttaşa bükülümünü görmek olmalıdır.

Son olarak yeni medya ortamlarının kullanımına ve ortamlara bakışa yönelik temel kaygılarımızı belirtmemiz gerekli. Bu kaygıların nedenleri ve çözüm yolları üzerinde hiç şüphesiz ayrıntılı olarak düşünülmesi gereklidir.

  1. Türkiye’de devlet veya şirket kaynaklı olası bir sansür/İnternet erişim engeli veyahut DPI kullanımı durumunda yurttaşın Twitter ve Facebook’a sıkışmışlık durumu; İnternet kullanımının Facebook veya Twitter kullanımına indirgenmesi durumu
  2. Yurttaşın ağ tarafsızlığını ihlâl eden başta TTNET tekeli olmak üzere ağ güdümü dışında alternatif İnternet’e erişim kanalları ve şifreleme konusunda bilgi yoksunluğu
  3. Aktivistler için özgür yazılım temelli açık kaynak kodlu çevrimiçi araçların kullanımı geliştirme ve yaygınlaştırma konusunda eksiklik
  4. Yeni medya ortamlarındaki dijital gözetim güçlenen varlığı
  5. Siyasi iktidarın, özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medya ortamına yönelik nefret söylemi üretmesi ve itibarsızlaştırma çabası.
  6. Sosyal medya ortamları kamusal alan rolü görecekse, farklı fikir ve kanaat sahiplerinin farklı hashtagler veyahut gruplarda kümelenmesi, benzerlerin birbirini bulması durumu ile demokratik bir müzakere kültürünün gelişmemesi/yeşermemesi olgusu. Bu olguya ek olarak özellikle siyasi partilerin gençlik kollarının ürettiği gayrimedeni ve hakaretamiz söylemin varlığı
  7. Ayrıca hükümetin İnternet ve sosyal medya ortamlarına yönelik “istesek keserdik” şeklindeki açıklaması da kaygı vericidir.

Aktivistler için çevrimiçi araçlar geliştirmenin zorunluluğu

Süreç boyunca genel iletişimin sağlandığı Twitter, hareketin başlamasının ardından Türkiye’deki kullanıcılarına herhangi bir engelleme yapmayacağını duyurmuştur. Zaman zaman kesilmeler yaşansa da Twitter’ın kastından söz edilebilecek kanıtlar bulunmamaktadır. Ayrıca devlet, yukarıda bahsedilen biçimler dışında, topyekün bir engelleme veya kesinti yoluna gitmemiştir. Öte yandan, neredeyse hareketin kendisi anlamına gelen iletişim ve örgütlenme ağlarının kaderi, ne Twitter ne de diğer ticari / sahipli mecralara terk edilemeyecek kadar değerlidir. Bu sebeple alternatif mecraların tanınması, yeni araçların yaratılması ve engelleme durumunda ağın sürekliliğini sağlayacak planların hazırda tutulması zorunludur. Böylesi kesintilerin sonucunun korkunç olduğunu Arap Baharı deneyimlerinde gördük. Şiddetin dozunu arttırmak ve hatta katliam girişimleri için hareketin birbiriyle ve dış dünyayla bağlarını kesmek ilk adım olmuştur. Kesintilere karşı telefon hatları üzerinden bağlantı olanaklarının sağlanması, mümkün olduğunca anonim ve dağıtık alt ağlar kurulması iyi bir yol olabilir. Gönüllülerin bir telefon ve dial-up modem ile ya da mobil telefonlarına indirecekleri dial-up yazılımları ile katılabilecekleri ağ ya da ağlar işleri oldukça kolaylaştıracaktır. Yine bu ağ üzerinde özellikle dünya ile bağları hızlı bir şekilde kuracak, enformasyon/bilgi akışı sağlayacak güçlü düğümlerin yer alması işleri kolaylaştırabilir. Bunun için gönüllü STK’lar veya basın kuruluşlarından yardım alınabilir. Mecraların sansürüne karşı da çeşitli alternatifler bulunuyor. identi.ca iyi bir mikroblog alternatifi olarak öne çıkıyor. WordPress, tumbrl gibi blog/fotoblog sitelerinin yanısıra kolay kurulur ve taşınır, tıkla kur, eposta/tweet/sms ile yayın yap gibi kolaylıkların bulunduğu araçların geliştirilmesi toptan engellemeleri aşmanın yolu olacaktır. EMO’nun sağladığı sms2tweet servisi de kayda değer bir girişimdir. Bu deneyim mutlaka değerlendirilmelidir. Ayrıca Türkiye’de faaliyet gösteren tüm operatörlerin desteklediği Twitter SMS hizmeti, İnternet’e ulaşılamadığında da Twitter üzerinden bilgi paylaşımına olanak tanımaktadır. Bu işlevin nasıl kullanılabileceği operatörlerin web sitelerinde açıklanmaktadır.

Son olarak, yurttaşın İnternet kesintisi ve sosyal medya ortamlarında “devlet” eliyle yapılacak müdahalelere karşı alternatif İnternet’e erişim kanalları konusunda kısaca bilgilendirmek istiyoruz:

Türkiye’de İnternet kesintisi yapılması durumunda dış dünyaya erişmek için dial-up numaraları Tel. No: 0046850009990 User: telecomix Password: telecomix Tel. No: 00492317299993 User: telecomix Password: telecomix Tel. No: 004953160941030 User: telecomix Password: telecomix Tel. No: 0033172890150 User: toto Password: toto Tel. No: 0046708671911 User: toto Password: toto Tel. No: 0031205350535 User: xs4all Password: xs4all SMS ile Tweet “EMO” boşluk mesajı yazıp 4730′a kısa mesaj (SMS) atabilirsiniz. Buraya gönderdiğiniz mesajlar Twitter’da yayınlanabilir.

VPN Bilgileri Şu bilgileri kullanarak VPN erişimi yapabilir ve İnternet ortamındaki sansürü aşabilirsiniz: Username: vpnbook Password: rac3vat9

  1. Server #1: euro1.vpnbook.com (Anonymous VPN)
  2. Server #2: euro2.vpnbook.com (Anonymous VPN)
  3. Server #3: uk1.vpnbook.com (UK VPN – optimized for fast web surfing; no p2p downloading)
  4. Server #4: us1.vpnbook.com (US VPN – optimized for fast web surfing; no p2p downloading)

Kaynak: http://www.alternatifbilisim.org/wiki/Kesinti_ve_Sans%C3%BCr_Durumunda_Alternatif_Eri%C5%9Fim_Yollar%C4%B1

Alternatif Bilişim Derneği
5 Haziran 2013
Kaynak; alternatifbilisim.org