Akşam: Siyasi tarihimiz değişti bile – Nihal Kemaloğlu

Siyasi tarihimizin en hızlı aktığı günlerin içindeyiz… Tarihin böyle zamanlarda sıçrayarak bizi taşıdığı “yeni gerçekliğimizin” henüz farkında bile değiliz…

Bu muazzam toplumsal hareketliliğin adını “öfke patlaması, sosyal kalkışma, isyan, sivil direniş” ne derseniz deyin Türkiye bir zaman eşiğinden atlıyor ve 67 ilde ortaya çıkan kitlesel siyasi enerjinin nereye doğru akacağını ve neye evrileceğini mahalle geyiği değerlendirmeler yetmiyordu…

Ancak önümüzdeki açık uçlu uzun zaman dilimi metropollerde yoğunlaşan ve devlet şiddetini var gücüyle göğüsleyen “toplumsal direnişin” akacağı yeri bize gösterecekti…

Elbette bugün “güdük ve çatışmacı” siyasi alanın ve siyasi dilin yetişemediği, kavrayamadığı “yeni sosyal gerçekliğimize” karşı kirli misilleme, provokasyon ve “içeriden” yozlaştırma hamleleri devreye sokulacaktı…

Hanidir siyasi kanalları tıkanmış, ifade, düşünce, toplantı ve yürüyüş hakları “yasaklanmış” ve horladığı, hakir gördüğü toplum kesimlerinin derinliklerinde biriken “tepkiyi” inkâr eden otoriter devlet “çapulcu edebiyatına” sığınacak…

Ve bu merkezsiz, örgütsüz ama gönüllü örgütlü, siyasi angajman ve uzantılarından bağımsız büyüyen sivil muhalif direniş dalgalarının “ahlaki öfkesini” TV kanallarımızın şapşal program akışlarıyla sansürlemeye kalkışacaktı…

Ama Başbakan’ın “ucu dışarıda güçler, aşırı uçlar, anti CHP” beylik tezleri yüz binlerce insanın sokakta kazandığı “özgüvenine” değemiyordu bile…

Hele hele “Ezilen retoriğine” 12 yıldır yaslanan siyasi otoritenin sokağa çıkan halka karşı günlerdir yönelttiği “ezici polis şiddetini” bizzat tecrübe edenler…

“İnsan olduğumuzu ve ‘var’ olduğumuzu biber gazı hepimizin nefesini keserken yaşarken anladık ve bildik” diyorlardı…

Sokakların ve meydanlardaki insanların canı “aynı” yerden acıtılıyor ve sokaklarda vatandaşlık onurumuz aynı devlet şiddetiyle yaralanıp çiğnenmeye çalışılıyordu…

Yaşasın: Medya A.Ş. kendini tasfiye etti

Zifiri karanlık ana medyamız darbe dönemlerinin medyalarını “aklayarak” son beş yıldır attıkları “demokrasi” tiradının maskesi düşürüyor ve despotik güç sevici pozisyonlarıyla “kendilerini” habercilikten tasfiye ediyorlardı…

Binlerce yaralı, onlarca ağır yaralı, saklanan ölüler, kalabalıklara dalan polis araçları, provokasyon timleri, faşist milisler devreye sokulup, gözaltında binlerce vatandaş spor salonlarına tıkılırken haber kanallarının “yemek-haz-ruhlar âlemi” odaklı yayınları kara medya tarihinin tepesine rakipsizce oturuyorlardı…

Toplumun hafızasında yaşananların silinmeyeceği ve asla geriye sarılamayacağı zamanlardaydık, barışçıl protestolara yönelik vahşi devlet şiddeti şimdiden tonlarca video görüntüsü, fotoğrafla birlikte zihnimizde kayıtlanmıştı…

Ve Gezi Parkı’nda cuma günü gün ağarırken maskeli yüzlü ellere direniş çadırlarını tutuşturanlar, Türkiye’nin korku duvarlarını kaldırdıklarını hiç öngörmedikleri de ortaya çıkmıştı…

Artık Türkiye hiçbir ideolojik toplum mühendisliğine uymayacak, kalabalık halkın üstüne acımasızca sürülen polis şiddetiyle bastırılmayacak, manşeti “satılık” iradesi “rehine” medya çarpıtmalarıyla şekillenmeyecek bir yere varmıştı…

Üzerimizde çevrilen “siyasi hesapların”, çakma kamuoyu algısının dışına çıkıp “varlığımıza, haysiyetimize ve kolektif direnme gücümüze” kavuşmuştuk…
Belki de birkaç günde “tarihimizin akışı” değişmişti kimse bilmiyordu…

Nihal Kemaloğlu
4 Haziran 2013
Kaynak; aksam.com.tr