Radikal: Roketatar mermisi Ankara’da adres sorar

roketatarBir şeyler oluyor. Bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bu kadarı tesadüf, bilinçsiz olamaz. Doğrusunu, nedenini bilmediğimiz halkalara bir yenisi daha eklendi. Medyayı, yandaş medyayı, sosyal medyayı günlerce oyalayacak, hakkında konuşturacak, dikkat dağınıklığı yaratacak yeni bir gündem. Bilmediğimiz oyunlara uzaktan yorum yaptıracak, % 50 – % 50 şeklinde ayrılan insanları klavye yoluyla tartıştıracak, sorgu sual artınca başka bir olayla gündemden düşürülüp ‘Bu da olmuştu’ listesini boylayacak bir olay. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Polisevi’ne roketatarlı saldırı.

Saldırganlar binayı araçtan mı vurdu yoksa yolun ortasındaki refüjden mi, bu konuda bir tutarlılık lazım. İlk başta araç denildi. Bakıldı ki araç işin içine girerse ‘Hani araç?’ denilecek. ‘Kaçtı’ demek de biraz zor olacak; o saatte o trafikte araç nereye kaçabilir? Olacak gibi değil, araçlı saldırı haberi yerini Çetin Emeç yolu üzerindeki kaldırım kenarı çalılıklarına bıraktı. Saldırganlar ellerinde roketatar, çalılıklarda pusuya yatmışlar. Buraya kadar yine tamam da; bir Allah’ın kulu nasıl görmez çalıların içine omuzlarında büyük bir nesneyle saklanmaya çalışan insanları, nasıl dikkatlerini çekmez? Roketatarı, saldırılacak noktaya getirmekle uğraşırlarken de mi görülmedi bu şahıslar? Olayın olduğu yer ülkenin başkenti, başkentin emniyet noktası. Demek ki güvenlik o bölgede bu kadar zayıf ve Allah’a emanet. Ankara’da bir direniş başlayıp diğeri biterken, direniş olmasın direnenler yakalansın diye her yer sivil polisle kuşatılmışken, Emniyet bölgesinde tedbir amaçlı koruma mekanizmasının olmaması manidar geliyor.

Hadi, kimse kim, neyse ne dendi; hadi mobese tam da o noktayı kayıt altına alamadı. O saldırganlar o noktaya gelinceye kadar mobese kayıt merkezindekiler bu durumu nasıl fark edemedi? Sonuçta sırt çantalı(!), elinde beze sarılmış bir eşyayla Emniyet Müdürlüğü yönüne giden şahısları çekebilecek birkaç kamera vardır o civarda. Yoksa tüm çalışanlar nefeslerini tutmuş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in CNN Türk’e konuk olduğu programa mı kilitlenmişti? Tam da Gökçek’in Gezi olayları ve hâlihazırda devam eden ODTÜ olaylarını bütün sakinliğiyle anlattığı sırada saldırının olması kaderin bir cilvesi mi? Yoksa gümbür gümbür gelen bir cadı avı planı ve başka planların başlangıcı mı? Yoksa, ağaçların polislerin gaz fişekleriyle yandığı, direnişçilere helikopterden gaz ve ses bombalarının atıldığı ve her direnişte bir öncekinden daha fazla polis şiddeti artan ODTÜ olaylarının etkisi geçmeden bir gece sonra, Polisevi saldırganlarının roketatarla ODTÜ ormanlarına kaçması, ‘O yolu yapmak artık farz’ algısı yaratmak için mi? Ya da gömülü mühimmat arama bulma bahanesiyle birkaç ağaç kesme, e hazır kesmişken de asfalt döküvermek için mi?

Ama asıl merak ettiğim; roketatar, LAW silahı gibi ağır patlayıcı özelliğe sahip silahlar neden hep duvarları hedef alıyor? Yani böyle bir saldırıyı yapan insan ya da insanlar zaten her şeyi göze alıp yola çıkar. Saldırganlar yolun ortasındaki çalılıkta hiç dikkat çekmeyecek kadar soğukkanlı ve dikkatli ama saldırma potansiyeli sadece binanın dış cephesine bir delik açacak kadar. İstese daha kötüsünü yapar ama istemiyor nedense? Atışlar, özenle seçilmiş gibi belli noktalara isabet ediyor. Kurşun adres sormaz derler de bu ağır silahların mermileri sanki adres sora sora gidiyor o duvarlara. 6 ay önce AKP Genel Merkezi’ne LAW silahıyla yapılan saldırıda da nedense kat arasındaki duvara denk gelmişti mermi? Tam da Ergenekon davasında sanıklara istenilen cezalar gündemdeyken. Herkes eski komutanlara, milletvekillerine, gazetecilere,  akademisyenlere ve (teker teker yazmakla bitmeyecek) diğer sanıklara biçilmesi düşünülen cezaları tartışırken bir gün sonrasında, “Türkiye sevdalılarını kamçılamak için yapılan korkakça saldırı”nın izlerini geçtiğimiz ayın başlarında Silivri’deki karar duruşmasında bütün gözü dönmüşlüğüyle seyredivermiştik. Bugünkü saldırının da Gezi olaylarından (gerçek adıyla ‘Hükümet İstifa’ eylemlerinden) sonra sazı tekrar ele alma gayreti ile bitmek tükenmek bilmeyen Suriye müdahalesi için yapılan girişimlerle paralel zamanda gerçekleşmesi veya gerçekleştirilmesi düşündürücü değil, düşüncenin ta kendisi kanaatimce.

Bir şeyler yine bütün kurgusallığıyla tam karşımızda. Manipüle haberler, konudan çok uzak açıklamalar, suçlanan insanlar, bir anda alınan kararlar, gizlice Meclis’ten geçirilen yasalar. Bilmemizi istedikleri kadar öğreneceğiz. Öldürülen saldırganın, AKP binasını vuran şahıs olduğunu ve bu zamana kadar yakalanmamış olduğunu da bu vesileyle öğreniyoruz mesela.

ayln kshn
21 Eylül 2013
Kaynak; blog.radikal.com.tr