Radikal: ODTÜ ormanı “Kesmeyelim de besleyelim mi?” – Deniz Aydın

odtü

Melih Gökçek, yaratıcı tiradlarıyla absürd tiyatronun babası Ionesco’yu mezarında ters döndüren zat-ı muhterem… Melih Gökçek, kimi zaman hologram mı yoksa gerçek bir varlık mı diye şüpheye düştüğümüz, gerçek bir varlık olduğuna emin olunca da toplumsal muhalefet adına sevindiğimiz, varlığına duacı olduğumuz nev-i şahsına münhasır kişilik… Sayın Gökçek’in yeni icraatı, malumunuz, Anadolu Bulvarı – Konya Yolu Arası Bağlantı Yolu İnşaatı himayesinde ODTÜ Ormanı’nda ağaç katli. Kendisinin konuya ilişkin Twitter iletilerini okuduğumuzda Gezi sürecinden çıkardığı dersleri tatbik etmede takdire şayan bir başarı sergilediğini görebiliyoruz:
Ağaçların kesilmediği, sökülüp başka yere taşınacağı söylenir (Kadir Topbaş ekolü alan savunması)

Yapılacak yolun kamu yararına olduğunun altı çizilir, yola karşı olanlar medeniyet düşmanı olarak nitelendirilir (Gezi kasedi A1 parçasının remix’i – “Topçu Kışlası’na yani gıcır gıcır, medeni bir kent müzesine, SÜMME HAŞA, karşıyım mı diyorsunuz bre gafiller?”)

Direniş 150 adet örgüt üyesi ODTÜ’lünün halt yemesi olarak adlandırılır (İşte bunlar hep üç beş çapulcu, marjinal gruplar)

Projenin aslında 20 yıl önce Karayalçın döneminde türetildiği bilgisi paylaşılır, ‘neden o zaman muhalefet etmediniz’ diye çıkış yapılır (Gezi kasedi B1 parçasının slow cover’ı – “28 Şubat’ta aklın neredeydi gül yüzlüm – CeHaPe zihniyeti”)

En çevreci belediyenin kendileri olduğundan dem vurulur (Çevrecinin daniskasıyız stili serbest dalış)

Atatürk Orman Çiftliği arazisine 150.000 yetişkin ağaç, 4 milyon çalı dikildiği söylenir (Biz 2,8 milyar ağaç diktik keza tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumda)

ODTÜ öğrencilerinin %90’ının bu projeyi desteklediği ortaya atılır ve ODTÜ çapında referandum önerilir (Gezi’yi plebisitlesek de mi saklasak, referandumlamasak da mı saklasak kafası)

Can Dündar hedef gösterilir (Copyright: Memet Ali Alabora karalama kampanyası)
Bu gidişle aynı senaryoyu bol bol izleyeceğiz. Zira iktidar inşaatı seviyor. Sevmesin mi? Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörü inşaat, iktidarın kendi burjuvazisini yaratmasında başat unsur oldu. Üstelik icraatın içinden geleneği sağolsun, inşaat sayesinde halka hizmet kisvesi altında oy musluklarını gürüldetmek mümkün. Birikim’in Ekim 2011 sayısında dendiği gibi “inşaat ya Resulullah” sloganıyla “durmak yok yola devam” edilecek. Afet yasası gölgesinde kentsel / rantsal dönüşüm, 2B arazilerinin ve askeri alanların imara açılması, 3. Köprü, çılgın proje Kanal İstanbul, Yedikule Bostanları’nın ıslahı, Galata Port & Haliç Port, Haydarpaşa, HES’ler ve burada adını sayamadığım daha nice nice proje gibi yeni yeni fikirler üretilecek, Zihni Sinir projelerinin ardı arkası kesilmeyecek. Sırılsıklam kapitalist mantıktaki iktidar kaynaklar tükenene kadar tam gaz aynı kafada ilerleyecek. Bal gibi neoliberal politikalar marifetiyle kamuya ait alanlar, insanlığın ortak malı olan değerler istimlâk edilip ranta açılacak.

Ama geçmiş olsun, iktidarın bu kuvvetli bacağı aynı zamanda yumuşak karnı. Kim ne derse desin Gezi Direnişi’nde en kuvvetli birleştirici unsurlardan biri neoliberal kapitalist politikalar karşısında kamu yararının, insanlığın ortak değerlerinin, yeşilin, doğanın savunusuydu. İktidarın kendinden menkul çevrecilik anlayışına ve kamuya ait alanlar üzerindeki dayatmalarına direnmekti. Ve iktidar da pek iyi biliyor ki bu çevreci damarı yok etmek, parçalamak neredeyse imkansız. O yüzden hep başka yerden saldırıyor, direnişi başka mecralardan bölmeye, zayıflatmaya çalışıyor. Mesele hakikaten üç beş ağaç değil, iktidarın temel güdülerine, inşaat çılgınlığına, memleketin şuursuzca koskoca bir şantiye haline getirilmesine bir karşı çıkış var. Ve kaynaklar tükenmeden bu inşaat furyasının önü alınabilirse iktidarın bekasını besleyen hayat damarlarından biri kopmuş olacak.

İşte bu yüzden çevreci damardan direniş devam ettiği müddetçe iktidar “Ama medeniyet getiriyoruz, ne yapalım yani, her şeyin bir bedeli var, ağaçları kesmeyelim de besleyelim mi? Hem biz kafamıza göre filanca yere on yüz bin milyon ağaççık diktik” kabilinden akordsuz besteler çalmaya devam edecek. Üstelik ODTÜ örneğinde olduğu gibi yol yerine neden metro (ki Ankara Metrosu’nun neden bitmediği başlı başına bir yazı konusudur) veya tünel yapılmıyor gibi mantıklı sorular uzay boşluğuna yollanmaya çalışılacak. Öyleyse bu daha başlangıç, mücadeleye devam, neoliberalizme karşı #direnODTÜormanı!

Deniz Aydın
27 Ağustos 2013
Kaynak;radikal.com.tr