Park Gazetesi: “Gezi Partisi: Siyaset de direniş noktalarından biri”

Birbirinden çok farklı siyasi görüşlere sahip insanların bir arada yaşayabildiği Gezi Parkı’ndan bir de parkın adını taşıyan siyasi parti kuruldu. ‘Gezi Partisi’ uzun süre ‘fırsatçılık’la suçlanmasına rağmen sessiz kalmayı tercih etti. Kim oldukları, ne amaçladıkları, neler yaptıkları kamuoyunda yeterince bilinmeyen Gezi Partisi temsilcileri ile söyleşimiz sonucunda; doğrudan demokrasiyi inşa etmeye çalışan ve Gezi içindeki kimlik çeşitliliğini aynı masa etrafında toplamayı hedefleyen bir oluşum olduklarını anladık.

Mevcut siyaset modeli içinde ortaya çıkmasına rağmen özünde yeni bir örgütlenme modeli öneren Gezi Partisi, lidersiz ve doğrudan katılımlı bir “iletişim ağı” kurmaya çalışıyor. Dijital imkanları sonuna kadar kullanan parti yeni bir modül üzerinde çalışıyor. Çalışmalar bittiğinde TC kimlik numarasıyla web sayfasına girerek üye koduyla partinin kalbine yani meclise girilebilecek. O hafta nelerin konuşulduğunu, yapıldığını, hangi konular üzerinde tartışıldığını öğrenip sürece dahil olarak, söz hakkına sahip olunabilecek. Parlemanter sistemin insanları tam olarak temsil etmediğini düşündükleri için böyle bir yöntem bulan parti, kararların ortak akılla alınmasını seçiyor. Dijital imkanlara sahip olmayanlar ise ilçe teşkilatları ve kısa mesaj ile bilgilendiriliyor.

gezipartisi-290x180

 

 

 

 

 

Gezi Partisi, Gezi olaylarından hangi dinamikleri içinde barındırıyor?
Cem Köksal: Gezi Partisi, tüm ideolojilere kapısını açık tutan, sadece “karşımdakinin fikrini kabul etmem” diyen insanlara karşı  duruş sergileyen bir parti. Kuruluş bildirgemizde bununla ilgili çok net bir paragraf var: Din, dil, ırk, cinsiyet, mezhep ve ideoloji kavramlarını diğer insani değerlerin önüne koymayan yani; özgürlük, bağımsızlık, adalet, insan hakları, demokrasi… Bu kavramların önüne bir engel konulmadığı takdirde herkes kendi görüşüyle kendisini bu partide temsil edebilir. Bunun içine çevreci de dâhildir, özgürlük, adalet isteyenler de…

Tüm ideolojilere kapısı açık dediniz. Bu nihayetinde bir siyasi bir parti, bunun da bir ideolojisi olması gerekmez mi? Bu tüm ideolojilerin bir arada olması nasıl gerçekleşecek?
Teoman Kumbaracıbaşı: Örgütlenmeyle olacak bir şey. İlçe örgütlenmelerimiz merkezden yönetilmiyor çünkü partinin anayasal zorunluluklardan dolayı seçilmiş bir lideri var. Ama bizim iç işleyişimizde tüzüğümüzde genel başkanın görevleri tamamen kısıtlanmış olduğu için sadece partinin sözcülüğünü yapmakla yükümlü. Parti meclisi tarafından yönetilen bir partiyiz biz. İlçelerde kendi içlerinde tamamen bağımsız oldukları için ve ilçeler bir ağ ile diğer ilçelere bağlı olduğundan zaten bütün görüşlerin masada toplandığı bir partide o görüş zenginliğinden kaynaklanan çözümleri arıyoruz. Bu da parkta yarattığımız şeydi.

“Parti şu an tüm Gezi Parkı’nı temsil ediyor diyemeyiz, çok büyük bir haksızlık olur”

Peki bu çatışma yaratmaz mı?

Cem Köksal: Parkta yaşadık mı?

Teoman Kumbaracıbaşı: Orada yaşanmadıysa partide de yaşanmaması mümkün. Parkta en sert ideolojiler birbirlerine yüz metreyle on beş gün durdular değil mi? Biz bunun ilçe teşkilatlarında da örneklerini görüyoruz.  Şunu eklemek gerekir: Bizim burada yapmaya çalıştığımız şey hepimizi aynı masanın etrafında toplayabilmek. Daha önce Gezi Parkı’nda toplanmaya çalışıyorduk ve toplanıyorduk, şimdi aynı şeyi masanın etrafında yapmaya çalışıyoruz. Biz bütün referanslarımızı Gezi Parkı’ndan alıyoruz ve tüm çözümlerimizi de bu referanslarla oluşturmaya çalışıyoruz. Diyoruz ki: “Eğer kendini temsil etmek istiyorsan gel, temsil et.” Çözümleri birlikte üretmek istiyoruz. Gezi Partisi şu an tüm Gezi Parkı’nı temsil ediyor diyemeyiz, çok büyük bir haksızlık olur bu ama nihai hedefimiz parktaki tüm görüşleri temsil etmektir. Temsil edilebilmesi için herkesin gelmesi gerekir.

Cem Köksal: Bugüne kadar siyasi partilerin kullandığı tüm sistemler kutuplar üzerine kurulu. Zaten bildiğimiz ve çalışmayan hepimizin karşısında durduğu sistem bu değil mi? Kutuplar üzerine olan bu sistem bizi sinir edip, hayatımızdan mahrum etmiyor mu? Evet. O zaman bunun tam tersinin kutupsuz bir sistem olması lazım. Biz bunu yaptık mı? Yaptık.

“Gezi ruhunu sıkıştırmaya çalışmıyoruz”

Teoman Kumbaracıbaşı: Gezi ruhu bir siyasi partiye sıkıştırılamaz diyen de var demeyen de… Biz bir ruhu sıkıştırmaya çalışmıyoruz zaten. Biz ülkenin sorunlarını çözmek istiyoruz. Ben Gezi Parkı’ndaki eylemleri çocuğuma bir efsane olarak anlatmak istemiyorum. Bunun nedeni çok açık. Hiçbir siyasi sonuç alamayız. Parkın bizde şu an bıraktığı tek somut sonuç oraya kışlanın yapılmaması. Evet muhalefet zinciri oluşturuldu, sokağa çıkma cesareti ortaya çıktı. Bunlar çok büyük kazanımlar ama siyasi hiçbir çıkarımımız olmadı. Gezi Partisi bu siyasi çıkarımı oluşturmak, resim haline dökmek ve anayasada kalıcı bir şekilde barışın sağlanması için ortaya çıktı.

Cem Köksal: Parti adı çok kirletilmiş bir şey. Siyasi partinin kirletilmesinin nedeni tüzüğüdür. Eğer iktidar partisinin üzerinde otorite yazıyorsa, o ülkenin demokratik olma şansı yoktur. Milletvekili adayları sadece ilçeler ve iller ile ön seçimle belirlenir. Yani buna parti karar veremez, gurup kararı alınamaz. Tüzüğümüz her yerde var, okunabilir. Bir partinin tüzüğü düzgünse o ülkeye demokrasi gelir. Biz Gezi ismine zarar gelmesin diye gecemizi gündüzümüze kattık.

Bu çok iddialı değil mi? Bu insanlar aynı masaya otururlar ama aynı hedefe nasıl yürüyecekler?


Teoman Kumbaracıbaşı: Biz kaybettiklerimizin karşılığını almak zorundayız. Çarpısız, (forumlardaki durumu kast ediyor) tebaasız birbirimizi dinlemek zorundayız.

Bunun yeri/yolu siyasi parti mi peki?

Cem Köksal: İktidar olmadan bu ülkede hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.

Teoman Kumbaracıbaşı: Bu parti hep muhalefette olan insanların artık iktidarda olması için kuruldu. Ne zaman tüm görüşleri masanın etrafına toplarız o zaman bunu başarırız.

“Partiyi kurarken, Gezi’nin içindeki tüm kavramları yazdık”

Peki, nasıl oldu da böyle bir partiyi kurma görevi edindiniz?
Cem Köksal: Özcan Arslan bir Taksim Gezi Partisi sayfası açmıştı. Özcan Arslan bunu açtığında ben de bunun siyasallaşması gerektiğini her yerde konuşuyordum. Mesaj atıp kim olduklarını ve neler yapacağımızı sordum hemen. 30 Haziran’da ilk toplantıda 17 kişiydik ve şimdi o gruptan 4 kişi kaldı. Halka açık filtresiz toplantılar yaptık sürekli. Bu bir süreçti, Gezi Partisi’ni kurarken, Gezi’nin içindeki tüm kavramları yazdık.

Teoman Kumbaracıbaşı: Partiyi kimin kurduğu önemli değil aslında, biz bugün parka kimin çıktığını da sorgulamıyoruz. Çıkılması gerekiyordu, çıkılmalıydı. Bunun algısı zaman içinde oturdu. Bu partinin kurulması da insanlar tarafından sorgulanacaktır. Parti kurmanın sonucunda ulaşmak istediğimiz yer iktidar, iktidar olmak istememizin nedeni de bu anayasayı yaşanabilecek bir ülke olacak şekilde değiştirmek. Duran Adam’a neden durdun dendi mi, denir mi yani? Aynı şekilde biz de aynı saygıyı bekliyoruz insanlardan.

“Gezi ruhunun kavramsallaşması gerek…”

Burada şu sorulabilir öyleyse, Gezi’yi temsil etme hakkını nasıl kendinizde buldunuz?
Teoman Kumbaracıbaşı: Orada durma hakkını nasıl bulduysak öyle. Gezi Partisi kuruldu diye Gezi ruhuna zarar gelir mi? Eğer biz parka çıkmasaydık park diye bir şey olmazdı. Eleştiren gelsin, katılsın. Bizim aklımıza geldi diye biz bu meseleyi sahipleniyor değiliz. İnsanlardan  şu metanetli bakışı istiyoruz:  İnsanlar sokaklarda öldüler, kafalar kırıldı, cenazeler kaldırıldı, mahkemeler sürüyor, davalar ve bir sürü acılı aile var. Bunların  travmalarını biz daha senelerce yaşayacağız. Kardeşlerimizi öldürenler neredeyse yargılanmadan kurtulacaklar. Bu işin gerçekten yazılı olarak çözümlenmesi gerek. O zaman Gezi ruhunun bu ülkede iktidar olduğunu hayal etmenin, bunu istemenin, bunun için çalışmanın garip bir yanı mı var? Ne kadın haklarında ne hayvan haklarında bir adım ilerleme yok. Bundan başka bir alternatif kalmadığını düşünüyoruz. Daha iyi önerileri, fikirleri olan insanları tanışma, teşkilatlanma toplantılarına bekliyoruz. Yaptığımızdan daha iyi bir çözüm yoksa biz iktidar olana kadar çalışmaya devam edeceğiz. Bu bir dirayet, inanç meselesidir. Bugün geç kalmak istemiyorum. Çocuğumun gözünün gaz fişeğiyle çıkarılmasını, polis tarafından öldürülmesini istemiyorum. Biz bunları konuşurken bu ülkede kolunu on santim kaldırabilen tekerlekli sandalyeye mahkum engelli arkadaşlarımız sokağa çıkamıyor, çocukların sokaklarda hayatları mahvoluyor. Ben Gezi ruhunun kavramsallaşması gerektiğini ve hayatımızın bir pratiği olması gerektiğine inanıyorum. İnandığım için de bu partinin içindeyim. Gezi ruhunun pek çok direniş noktası varsa, siyasette bu direniş noktalarından biri olmalıdır. Kimin kurduğunun bir önemi yok, bir başkası kursun biz onun yanına gidelim.

Cem Köksal: Gezi’yle ilgili en ufak bir şüphem yok kendimin Gezi mensubu olduğuna dair. İsteyen açıp Facebook’tan tüm söylemimi, gönderilerimi görebilir. Zaten isteyen herkes gelip “bunu temsil etmek istiyorum” diyebilir. Neden inandığımız bir şeyin peşinden koşmayalım? Ben bu uğurda her şeyimi vereceğim, bunu lütfen hayatta tutalım yoksa gidecek elimizden. Biz bu partiye bir ideoloji ya da engel koymadık. Tüm teslimiyet haklarını verdik. İnsanların katılımına engel hiçbir şey yok burada. Gezi’deyken zaten parti kurulması gerektiği konuşuluyordu, biz kurunca da  “niye kuruldu?” diyorlar.

“12 ilde teşkilat kurduk”

Teşkilatlanma süreciniz nasıl gidiyor?
Cem Köksal: Şu ana kadar on iki il gezdik ve teşkilat kuruldu. Biz bu işin sadece iktidar olarak çözüleceğine inandığımız için şu hedefi koyduk: Türkiye’nin her yerinde olacağız. Bu yüzden de yeni bir sistem geliştirdik. Merkeziyetçi bir yönetime sahip değiliz. Bütün ilçelerin beraber oluşturduğu bir ortak alanımız var. Her ilçe kendi kendini yönetiyor, merkezden aktarılan bir finans ve politika yok. Gaziantep’in sorununu biz İstanbul’dan bilemeyiz, İstanbul’un yaşadığı sorunlar Gaziantep’ten bilinemez. O yüzden mekanizmamızda tohum atmak var her yere. Gezi her yerde! Bir hafta içinde Gaziantep’te teşkilat kurduk mesela. Bir ay sonra bir günde on ilde, iki ay sonra bir günde yirmi ilde olacağız. Çünkü bizim partimizin bir lideri yok. Bizim partimizin sözcüleri var. Bu bir avantaj. Ortalama beş saat kadar süren bir teşkilatlanma toplantısı yapıyoruz. O beş saatten sonra o bölgeye bir otonom, bir kimlik kazandırmaya çalışıyoruz. Kuruluş bildirgemizle, çalışma sistemimizle ilgili bilgi veriyoruz. O toplantıdan sonra iletişim sistemimizi kurup geri çekiliyoruz. Biz evrimleşen, iyiye doğru yönelen bir partiyiz.

“Parti aslında bir ağaç gibi: kökleri, kılcal damarları var”

Anlattıklarınızdan anladığım kadarıyla siz bir iletişim ağı kuruyorsunuz.

Teoman Kumbaracıbaşı: Bir haberleşme merkezimiz/havuzumuz var. Bu haberleşme havuzunun ulakları var. Yani her otonom ilçenin her örgütlenmenin habercisi var. Bu haberci o otonom bölgede yapılan tüm işleri merkez havuza atıyor. O havuzda bu işleri diğer otonom ilçelerin ulakları görüyor. Orada eğer hoşuna giden bir şey varsa kendi teşkilatına taşıyor veya tartışmaya açık bir şey ise tartışılıyor ve yanlış bir şey görüyorsa oy birliğiyle tartışıp konuyu delegesine taşıyor. Delegeler de konunun partiye uygun olmadığına karar verirse o hareket uygulanmıyor. Otodenetim sistemimiz var.  Bu bir tasarruf hamlesi, bir seferberlik, aynı zamanda yardımlaşma ağı. Biz organik bir yapı kurmaya çalışıyoruz. Parti aslında bir ağaç gibi; kökleri, kılcal damarları var. Kılcal damarlar olmadan kökler, kökler olmadan gövde, gövde olmadan kollar, kollar olmadan yapraklar, yapraklar olmadan meyve olmaz. Meyveler bizim ana politikamız o yüzden liderimiz yok. Sokakta da lider yoktu ama organizasyona ihtiyacımız var. Tüm görüşler ile göz göze bakıp yüz yüze konuşabilirsek aşamayacağımız sorun kalmaz. Tüm inanışlar çok kıymetlidir; hepsinden öğreneceğimiz şeyler var. Parkta da bunu gördük. Örgüt insanları olmadan barikatlar kurulmazdı, Antikapitalist Müslümanlar olmadan da Yeryüzü Sofraları olmazdı. O yüzden biz tüm referanslarını parktan ve sokaktaki eylemlerden alan bir parti olmaya çalışıyoruz. Çağıran herkesin ayağına gitmeye hazırırız.

“Biz genel başkan seçiyoruz, ama yetkilerini elinden alıyoruz”

Yatay örgütlenme ile hareket ettiğinizi söylemişsiniz. Ülkede var olan dikey demokrasi anlayışı size pürüzler çıkaracak mı?
Cem Köksal: Şu güne kadar hiçbir zorluk yaşamadık. Her şeyi yasalara uygun yapıyoruz. Sistemde tüzüğünüzü doğru yazarsanız sorun yaşamazsınız. Dikey demokrasinin size yaptırabileceği bazı şeyler var, zorladığı şeyler.. . Mesela genel başkan seçmeyi şart koşuyor. Biz genel başkan seçiyoruz ama yetkilerini elinden alıyoruz.

Teoman Kumbaracıbaşı: Dünyada genel başkanı ve yönetim kademesi belli olmadan tüzüğü yazılmış ilk partiyiz. Bu partide yolsuzluk yapılırsa bundan genel başkan sorumlu olur ama genel başkanın yetkisi yok. Görevleri ve sorumluluk alanı çok ama yetkisi yok. Mesela ilçelerin kendi sözcüleri, delegeleri, saymanları var. Tüm kademeler var ama yatayda duruyorlar. Mesela ilçe başkanı otonom bölge için karar veremez. Bu kararlar için oy birliği gerekiyor. Oy birliği yapılmadan bir eylem yapılamıyor. Kuruluş bildirgemizde net bir şey var: Arkamızda hiçbir güç, sermaye, lobi yok. Bu parti kendi aramızdaki paralarla kuruluyor.

Gezi sürecinden sonra o dönemle ilgili bir üretim gerekiyordu diye düşünüyorum. Bir parti kurmak bununla bağlantılı bir şey. Sosyal medyada ise Gezi Partisi’ni fırsatçılıkla adlandıranları da görüyoruz.

Teoman Kumbaracıbaşı: Eleştirilere açığız, hakarete değiliz. Çok ağır eleştiriler geliyor. Yüzümüze söylemekten çekinecekleri şeyleri bir yerlere yazmalarını istemiyoruz. Bu partide çalışan insanların hangi bedelleri ödeyerek bu partinin altına imza attığını bilmiyorlar, biz bunun reklamını yapmıyoruz.  Bu direnişte yedi kardeşimiz hayatını kaybetti, bizim hayatımızdan herhangi bir şey vermemizin önemi yok, bizlerin şahsımızın üzerine gelinmesini doğru bulmuyorum. Hakaretleri eden arkadaşlarımıza sesleniyorum, lütfen gelin konuşalım.

Cem Köksal: Biz yüz yüze konuşmayı seviyoruz. Toplantılara gelmiyorlarsa da takip edip izleyebilirler.

Kardelen Uysal / Uğur Yılmaz
30 Aralık 2013
Haberin kaynağı için tıklaynız; parkgazetesi.com