Ötekilerin Postası: Elif Kaya’ya mektup

Elif-kaya

Gezi parkı tutsağı Kubilay İyit’in kendisi gibi tutsak olan ve cezaevinde ince arama adı altında tacize uğrayıp 1 aylık görüş cezası alan Elif Kaya için yazdığı mektup.

JİN, JİYAN VE ELİF

Kumru gözlerine mahpusun hüznü düşmesin. Bol keseden savurdukları adalet tohumunu biz suladık. Elbet birgün filiz verir. Sen, havalandırma avlusunun esintisine bırak kadınlığını. Ondan öğrenecek çok şeyimiz var.

Embesil ellerin, üryanlığına dokunduğunu öğrendik. Gözyaşı bazen içimizdeki öfkedir, zamanı gelince tutmamalı. Kadın erkeğin dünyasında erilleşir. İnsanın özgürlük eylemi, otoriteye karşı bir başkaldırıyı ifade eder. Unutma, sen özgürlüksün. Zorlu yolculuklarda gerekçeler sunmayacak denli çetin ceviz olduğunu öğrenecekler. Özgürlüğe, itirazlarımızla yaklaşırız. Mahpushane bu konuda derinlikli düşünülebilecek bir yer.

Özlemin geçmişe dair kötü anıları sildiği, güzel olanı büyüttüğü söylenir. Buraya dair sen, ben ve biz dışında özleyeceğimiz bir şey kalır mı? Bunu dışarı çıkınca anlayacağız. Gene de özlemek eylemini sürdürmeli ve en güzel anılarımızdan pamuk şekerler yapıp dağıtmalıyız herkese. Halden bilmeze de. İnsanın, yaptığıyla insan olduğunu hatırlatmak da bir eylemdir. Negri, tutkulara dayalı özgürlük idealinde, hapishane ve dışarısı arasında önemli bir farkın olmadığını söyler. “Yaşam onu inşa etmediğimiz sürece; yaşamın seyri özgürce kavranmadıkça bir hapishanedir. ”Böylesi bir felsefenin mahrumiyete yaptığı vurgunun fetişleştirilmesini belirtir. Negri’ye göre “işin aslı, olumlu tutkuları, yani dışarıda olduğu kadar hapishanede de bir şeyler inşa etme gücüne sahip tutkuları yaşatmak. Ortaklıklar inşa eden, ilişkileri özgürleştiren, neşeyi belirleyen olumlu tutkulardır. ”Tutkular, idealler ve düşler konusunda bir sorunumuz olmadığına göre, özlemlerimizi birer tutkuya dönüştürüp aynı zamanda tutkularımızdan yeni özlemler yaratabiliriz.

Kiraz çiçeği yüzünde ağır bir hasretlik var farkındayım. Bak, İbo yanımda, cam kenarındaki ranzada, az biraz düşünceli. Fikrinin yarısını sana vermiş: “Anti-feodallık de bir yere kadar” deyip durur. Gazetelerden senle ilgili haberleri okudukça oluşan öfkeyi sen düşün. Diğer yarısı tahmin ettiğin üzere Gözdesi’nde. Sarı bıyıkları ince belli, uçları çengele dönmüş. Her vakit yüzü kınaya vurur. İmrendim bizim oğlana, uzattım benim bıyığı, burdum kenarlarından. Şu duvarları aşabilse Herkül olup sırtlayacak adaletin sarayını. Evvel nereye koşar bilemem. Kardeşindir, cevabı sen ver.

Benim açıklara elendiğim “Y Kuşağı”na dahil edilmişsin. Nam-ı diğer “kayıp kuşak”. Gezi’nin “arızalı”, “marjinal” tipleri sizlermişsiniz. Hafiften itiraz etmedim değil. Ama yüzyılın yarısını devirmiş Erhan Abi bayağı bir içerlendi. Parlayıp gürledikçe, alt dudağını kapatan pos bıyığının her bir teli seğirip durdu. “Çapulcu”nun yaşı mı olur!” tek cümlesi. Gazeteleri ondan saklar olduk. Sen ve birçokları, kuşluk vakti vermiştiniz gece yarısı gelen soruların cevaplarını. O sebepten “uyandı” diyenlerin uyandığını düşünmek bence daha hayırlı. Koca kupalarda doldurup içtiğimiz çaylar eşliğinde ilk masaüstü sohbetimizi hatırlar mısın? Kuşkuların coşkularına yenilmişti. Fikir bohçanı açıp rengarenk fistanlarını saçmıştın günyüzüne. Yerinde bir hamle ile cinsiyeti toplumsal bir mevzu haline getirmiş ve proleterya ile sıkı bir ittifaka girmiştin. O gün erkekliğimden “intihar” etmem gerektiğini daha iyi anladım. Kas yığını ve bıyıklı bir proleterya ve onun devrimci teorisi de neyin nesiydi! Tartışmanın hararetiyle çatılan kaşların yerlerine geri döndüklerinde biz de anlamıştık artık. Sen daha bir içe dönecek, bense mor fularlar dolayacaktım fikrime. Uzun bir aradan sonra, sokakların kadına kestiği o mahşer-i cümbüşte tekrar karşılaştık. Biz erkekler direklere tüneyip çiğdem çitlerken tüm sokak öfkenizle güzelleşmişti. Hazirandı, o ağacın gölgesi devrilmeyecek kadar ağırdı. Güllaca tuz ekip yenebileceğini, isyan ve karnaval arasında dolaşan akşamlardan birinde öğrendim. Fikrim de, damak tadım gibi kısa süre sonra değişecekti. Bu konuları ileride tekrar yoklarız, sırası gelince…

Az kaldı mahkemeye. Sonucu umursayan yok. Fotoğrafına bakmak özlemimizi gidermiyor. Burdaki bizimkilerin tez sana kavuşası var. Yoldaş diye, kardeş diye sarılası…

Hep böyle kal/Bizimle kal…

Kubilay İYİT

Kırıklar 1 Nolu F Tipi Cezaevi B-45

25 Ekim 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; Ötekilerin Postası