MEŞKLER, Beyoğlu’nda gezersin – Ali Topuz

Akşam, oturduğum kahveden çıkıp yürümeye başladığımda, tüm sokakların başı tutulmuştu. Korkmayın, polis tarafından. Asayiş. Güvenlik. Toplumun huzuru.

Herkes yolunda, işinde gücündeyken, sokak başlarında kaskları, maskeleriyle saf tutmuş güvenlik güçleri gerçekten de asayişin, güvenliğin, toplumsal huzurun iyi bir fotoğrafı.

Vatandaşa naziktir polisimiz, “Geçebilir miyim?” “Kör müsün, kapalı.” “Geçmem lazım.” “Nerden dolaşırsan dolaş, buradan uzaklaş.” “Ama…” “Uzatma lan!” Kim uzatır?

Yeterince polis varsa, uygun miktarda eylemci de olacaktır. Var mıydı? E, evet! Polis yürümeye başladığında, yürüyüş yönünün önünde kalan herkes eylemci sayılabilir. Çünkü, yürümek, biliyoruz, bir eylemdir. Her polis, kendi eylemini yaratır, desek yeridir. Bir de Gogol ilkesinin ne kadar velut olduğunu görüyoruz artık: “Bir öykü başlarken sokak başlarında dizi dizi polis varsa, öykünün sonunda mutlaka gaz bombaları patlayacaktır.” Bizimki uzadı ama o da Gogol.

Öyküyü öğrenmek zor olmadı. Sosyal medyadan çağrı varmış, bir milyon kişi toplamak için. Demek, sosyal medyanın hiç görmediğim, bilmediğim tarafında yaşayan bir milyon kişi. Elbette, bilgi kaynaklarımın kıtlığına üzülmekten başka çare yok.

“Korkuyorlar işte, en ufak bir söylentiye bile yüzlerce polis yığarak müdahale ediyorlar” diyen gördüm, ne oluyor soruşturmama cevaben.

Sahi mi? Gelmeyecek bir milyon kişiden kim korkarmış? Bu güç kullanımını “yetki” bile değil, “hak” olarak polise vermiş iktidar modeli mi?

İhbar mektupları vardı hani, isimsiz, imzasız, tarihsiz, elli, yüz, iki yüz kişinin tutuklanmasına yol açan mektuplar. Bu 1 milyon kişi söylentisi onu andırıyor. Yürütülen Silivri gözaltılarının gerekliliğini gösterecek bir işlem mi bu? “Basiretli biçimde, içinde kimsenin pek olmadığı parkı kapattık. Basiretli biçimde sokak başlarını tuttuk. Basiretli biçimde, buna tepki gösterene gazı sıktık. Böylece Silivri şeytanlarının oyununu engelledik.”

Aferin. Öyle bir engelleme ki, taksime doğru yola çıkmayı aklından geçirse hayli ses getirebilecek 1 milyon kişi, elli, yüz kişilik itirazcı bir kaç grubun gazlanmasıyla yok oluverdi. Aklından bile geçiremedi yani. Ama bu da bu iktidarın güzel bir sözü değil mi: “Sizin bilmediğiniz şeyleri bizim bildiğimizi niye hiç düşünmüyorsunuz?” Taksim 1 Mayıs’a kapatılırken söylenmişti. 1 Mayıs’a ve elbet ebediyete. Topçu kışlasıyla mutlu mesut ulaşacağı ebediyete.

Polis mutsuz ve sinirliydi bugün de. Yeterince eylemci olmadığı için olmasın? Çok çalışmanın yanında. Ama çalışkanlığıyla az giderdi mutluluğunu. Binaların teraslarına kadar çıkarak insanları boşaltmak, sinirlerine giyi geliyor olmalı.

Osmanlı’da oyun bitmez. Roma’da da oyun bitmezdi. Modern devlette biter mi hiç? Oyunbazdır o da, seleflerini kıskandıracak kadar. Meydanlara dolan milyonlara uygulanacak sayısız tarifesi varken, dolmayanlara niye olmasın? İşte onu gördük.

Sahi, iktidar partisindeki hukukçular iyi bilir, Gezi eylemleri müebbetlikti ya, gelinmeyen Taksim eylemleri için idamı geri getirmek var mı programda? Eyleme gelmemek, gelmek kadar ağır bir eylem ve demek ki suç gibi geldi de bugün bana…

E, Kavafis anılmaz mı şimdi? TOMA’ların içinde asılı olabilir mi sahi bu şiir:

Peki biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.

Fakat, İstanbul ve TC emniyeti çözmüş görünüyor sorunu: Barbarlar gelse de gaz, gelmese de gaz…

SON BİR NOT

Akşam, eve gelip yazıyı yazdıktan sonra okumaya daldım esasen. Fazla sağa sola bakamadım. Sabah gördüm ki, sokakta sigara içen gençler hırpalanıyor. Alttan alan, yüzünü göremediğimiz gençle, yurttaş olarak surat asma hakkını kullanan sigarasıyla oturan genç. Alttan alan, bereket akıllı, bu polise surat asılmayacağını bilmiyor. Ramazan ramazan. Sanırım, dün gecenin en önemli sebeplerinden biri, Kadir gecesi oluşuydu.

Sanırım diyorum hâlâ ya ocakbaşında oturan ikiliye yönelik işlemi gördükten sonra bu denilebilir mi? Şimdi, o iki kişiye ilişkin iyi PR işleri görebiliriz sanıyorum! Küfür mü etmemişlerdir? Masanın altından polise çelme mi takmamışlardır? Yan mı bakmamışlardır? Surat mı asmamışlardır? Kim bilir neler neler yapmışlardır bu nazlı polisimize… Nazlı çünkü, yurttaşa, mutfakta konuştuğu biraderine konuşur gibi içli içli konuşuyor: “NE AĞIZ BURUN OYNATIYORSUN LAN” Ne içten, ne samimi, ne sosylar, ne destanı!

Masada oturan iki yurttaştan ikincisine yapılanlarıysa kaldırmak mümkün değil: 20 polis, bir kişiyi yere yatırıyor, sırtına basıyor, kelepçe takıyor, çekiyor, itiyor, savuruyor!

Yoksa, şöyle mi düşünmeliydik: Aman tanrım, böyle davrandıklarına göre kimbilir ne tehlikeli adamlardır! Polisimiz bizi ne tehlikelerden korumuş, destan yazan ellerine sağlık! Görüntüyü, “Bir de Kadir gecesi oturmuş içiyorlar” diye (gerçi masaları boş gibiydi ama) yorumlamaya hazır milyonlar da var değil mi? Milyonların oyununu oynuyor iktidar, olan milyonlarla olmayan milyonların oyunu…

En son bir de “esnafla” tartışan polisi gördüm: “Şişe veriyorsunuz, taş veriyorsunuz, sonra esnafım diyorsun”

“Ne şişesi, ne taşı, veriyorsam tutukla beni. Siz müdahale edene kadar bir şey yoktu. Yıllardır basın açıklaması yapıyor insanlar.”

“Şişe veriyorsunuz, taş veryiorsunuz, eğitilmişsin belli bir yerden, sonra esnafım diyorsun.”

Sıradan polis değil bir kere, çünkü gözlüklü. YAni amir. Üniforması da yok, yani biraz üst düzey amir, gözlük var dedik ya. Bir de tüm polisler onun arkasından geliyor, kimse önüne çıkmıyor, yanına bile yanaşmıyor. Üst düzey işte. Söyledikleri, esnafa, yurttaşa, eylemciye saldıran polisi nasıl yönlendirdiklerini gösteriyor.

“Eğitilmişsin belli bir yerden.”

Esnafla diyalog içine girmiş polis, iyi polistir değil mi, bozgunculuk yapmayalım. “Sonra polisim diyorsun” filan demeyelim.

İnternette dolaşan bu üç video, çok daha uzun şeylere müsait, burada bırakayım.

***

MEŞKLER, düşünce temrinleri. Söz temrinleri. Genellikle esrik haldeyken yazıldılar, rakı, bira, şarap, söyleşi, doğa temaşası ya da rüyaların yarattığı haller içindeki söz ve sözcüklerin kaydı…

Silik, soluk, sıkıcı, kof görünen yanları bundan; göze, kulağa, akla hoş gelen yanları varsa yine bundan…

Ali Topuz
4 Ağustos 2013
Kaynak; utay-alidurantopuz.blogspot.com