Agos: Meğer kimlerle yan yana durmuşuz – Rober Koptaş

Rober Koptaş, bu haftadaki yazısında gezi parkında yaşanan olayları ayrıntılı bir biçimde değerlendirdi. Koptaş, bu olaylarla ilgili olarak, hükümetin başından beri yanlış bir tutum içinde olduğunu kendisiyle ilgili olarak yöneltilen bazı tepki ve eleştirileri ise, traji-komik olarak nitelendirdi.

toma

Biliyorum, Gezi direnişiyle ilgili yazılardan gına geldi. Ama o olağanüstü günlerin ortaya çıkardığı türlü tutumlar, bazı siyasi fikirler hakkında olumlu ya da olumsuz çok şey anlatıyor. O yüzden, izninizle, bir yazı daha…

Olayların başından beri, hükümetin gelişmeleri yanlış değerlendirdiğini, hatalar yaptığını, günler geçtikçe bu hataları düzeltmek yerine kutuplaştırmayı artırıcı adımlar attığını söyledim ve iktidara karşı eleştirel bir noktada durdum. Bunun sonucu olarak da, özellikle sosyal medyada, muhafazakâr kesimden bazı tepkiler aldım. Az sayıda, fikirsel olarak dikkate değer bulduğum karşı çıkışların yanında çokça, hakaret, etiketleme, dışlama niteliğini haiz tepkiyle karşılaştım.

Bunlar arasında bilhassa ikisini, içerik itibarıyla traji-komik ama ifade ettikleri fikirsel zaaf itibarıyla son derece önemli buluyorum.

Bunlardan birincisi, Gezi eylemlerinin haklılığını savunmanın, beni ve benim gibi düşünen Ermenileri, 1915’te Ermenileri katleden zihniyetle yan yana düşürdüğü… Bu görüşe göre, Gezi direnişi, darbeye zemin hazırlamak üzere örgütlenmiştir. Türkiye’de darbecilik geleneği İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından başlatıldığı ve Kemalistler, ardından ulusalcılar tarafından devam ettirildiğine göre; aynı zamanda bu gruplar halen Ermenilerin başına gelenin inkârında baş rolü oynadığına göre, Gezi direnişini haklı bulan Ermeniler, bir tür Stockholm Sendromu’ndan mustariptir ve yüz yıl önce kendi dede-ninelerini öldürenlerin torunlarıyla aynı safta durmaktadır.

Gezi direnişini desteklemenin anti-demokratik fikirleri olan bazı grupları da desteklemek anlamına geldiği yönündeki ‘fikrin’ saçmalığı bir yana, 1915-İttihatçılar-Gezi-Ermeniler silsilesiyle kurulmak istenen oksimoronun, hele hele Türkiyeli bir muhafazakâr tarafından dile getiriliyorsa, ahlaki bir zaafa da işaret ettiğini görmemiz gerek. Bu zaaf, 1915’te yapılanı –hiç olmazsa şu gündemde– kabul edilemez bulmakla birlikte, sorumluluğu salt bir siyasi kampın üzerine bırakmakla ilgili.

Evet, Ermeni soykırımı, İttihat ve Terakki tarafından planlandı ve uygulandı. Evet, Kemalist rejim bu düşüncenin devamını sağladı. Ayrıca, Ermenilere karşı ayrımcılığı çeşitli boyutlarda sistemli bir hale getirdi. Dolayısıyla bir Ermeni’nin bu görüşlerle yan yana gelmesi, her şeyden önce tarih bilincine sahip olmadığı anlamına gelir. Bence, eleştirilmelidir.

Gezi direnişinde yer almanın İttihatçıların ya da Kemalistlerin yanında durmak anlamına gelmediği açık; bunun tartışılacak bir yönü bile yok. Ancak velev ki öyle olsun, o zaman, bu görüşü dile getiren muhafazakârlara şunu sormak gerek: İttihatçı-Kemalist kafalılar 1915’te soykırımı yaptı ve sonra da inkâr etti de, bu ülkenin Müslümanları, muhafazakârları, inançlı insanları onları ayıpladı, 1915’te olanları kabul etti, Ermeniler için hiç değilse samimi olarak üzüldü mü? Birkaç onurlu ve ayrıksı muhafazakâr yazar çizer dışında, bu sorunun cevabının koca bir hayır olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

Öyleyse, 1915’in vebali sadece İttihatçıların-Kemalistlerin değil, bu toplumun farklı görüşlerden pek çok kesiminin boynundadır. Buna muhafazakârlar da dahil.

Aynı minvaldeki ikinci eleştiri ise, Gezi’yi desteklemenin Hrant Dink’in katillerini desteklemek, onlarla yan yana durmak anlamına geleceği yönündeydi. Bu suçlamanın da ciddiye alınacak hiçbir yönü yok elbette. Ama, yukarıdaki mantıkla devam edersek, bizleri Hrant Dink’in katilleriyle yan yana durmakla itham eden muhafazakârların, dönüp bir de destekledikleri hükümetin bu konudaki icraatlarına bakması gerekmez mi?

Evet, Hrant Dink’in öldürülmesinde bazı Ergenekoncuların da, boyu Ergenekon’u aşan türlü devlet kurumlarının da dahli ve suçu vardı. Peki, bugün bizleri onlarla yan yana gelmekle suçlayan muhafazakârların desteklediği iktidar partisi, bu koca ağı ortaya çıkarmak için ne yaptı? Cinayete katılan devlet görevlilerini yargıladı, cezalandırdı mı, yoksa onlara ödüllendirdi, Emniyet Müdürü, Vali, Bakan mı yaptı? Tüm bunlar olurken bizleri Ergenekoncularla birlik olmakla suçlayanların kaçı Hrant Dink’i savunan bir çizgideydi, kaçı kulağının üzerine yatmayı tercih etti? Bu sorulara, gönül rahatlığıyla olumlu yanıt vermek mümkün mü muhafazakâr cenahta?

Aslında işin özü basit. Bu haftaki manşet haberimiz, tek parti döneminde, 1930’larda gasp edilen bir Ermeni mülkünün, yetim ve fakir çocukların eğitimi için vakfedilmiş Sanasaryan Hanı’nın 2013’te  nasıl, hangi yollarla Ermenilere geri verilmediğini anlatıyordu. 1930’dan 2013’e, değişmeyen bir politika… Kemalizm’den AK Parti iktidarına.

Bu tür adaletsizlikleri görmeyen, ama Gezi direnişine katılan Ermenileri darbecilikle, İttihatçılıkla, Kemalistlik’le suçlayanlar için, haklılar, dürüstler, adiller diyebilir miyiz?

Künyede değişiklik

Bir süredir Agos’u sizlere daha şık, daha canlı, daha doyurucu olarak sunabilmek için bazı hazırlıklar içerisindeyiz. Gazetenin görünümüne ve içeriğine yansıyacak bu çalışmayı yakın bir zamanda sonlandırıp karşınıza yenilenmiş bir Agos olarak çıkacağız.

Bu faaliyet hummalı bir şekilde sürerken, gazete kadrosunda da yeni bir yapılanmaya gittik. ‘Agos ruhu’nun yaratıcılarından, onun billur suyunun kaynaklarından Karin Karakaşlı’yı Genel Yayın Yönetmeni Yardımcılığı’na; iki yılı aşkın bir süredir bizimle birlikte olan ve yükümüzü sırtlanan deneyimli gazeteci arkadaşımız Ferda Balancar’ı Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü’ne getirdik. Aramıza yakın zamanda katılacak yeni arkadaşlarla, editoryal kadromuzu genişleteceğiz.

Bu arada, 2010’da Agos genel yayın yönetmenliğini bendenize devrettikten sonra, yayın danışmanlığımızı üstlenen Etyen Mahçupyan da bu görevden ayrıldı. Bilenler, onun Agos’un ayakta kalması, kurumsallaşması ve yarınlara taşınması için nasıl önemli bir rol oynadığını çok iyi biliyor. Kendisine Agos ailesi olarak kalpten teşekkür ediyoruz.

Rober Koptaş
6 Temmuz 2013
Kaynak; agos.com.tr