KaosGL: Gezi Halleri – Esmeray

I

Anam bacım nihayet iyileştim ve yazmaya başlıyorum. Artık şanssızlığımdan mıdır, bahtsızlığımdan mıdır? Bilmiyorum. Gezi eylemleri başlarken vallahi ben de masaya yattım. Akşama doğru kendime geldiğimde hemen hemşireye “internet var mı” diye sordum. İnternete girdim; Twitter, Facebook derken “hani deniyor ya baş belası sosyal medya” ayol kıyamet kopmuş. Taksim komple gaz bombardımanına uğramış. Ay bir ablalığım tuttu mu, hatta anne gibi oldum. Ay arıyorum çocukları tek tek cevap veren oluyor, vermeyen oluyor; birden kendimi çok çaresiz hissettim. Bir arkadaşıma dedim ki yataktayım hiçbir şey yapamıyorum. “Aman Esmeray boş ver sen zaten yatağında devrimi yaptın!” demez mi? Aman ne yapayım kendimle de ilgilenmem gerekiyor. Artık çarem yok anladım. Olayları yattığım yerden, baş belası(!) sosyal medyadan takip etmek zorundayım…

Gezi Direnişi ve takip ettiğim kadarıyla Gezi’deki gruplar arasındaki diyaloglar ve sonrasında neler değişti hayatımızda, bize neler öğretti? Bunları önümüzdeki haftalardaki yazılarımda yazacağım. Gelelim sosyal medyadaki takiplerime.

Bir arkadaşım bana bir link gönderdi: “Beyoğlu Belediye Başkanı konuşuyor bir izlesene!” dedi. Açtım izlemeye başladım. Sanki karşımda babası tarafından tacize, şiddete uğramış bir çocuk yüzü başkanın suratı. Yerinde duramıyor. Sunucu kız soru soruyor. Kıza demez mi? “Eğer gerilecekseniz röportajı bitirelim.” Şaşkınlık içindeyim. Gerim gerim gerilen sizsiniz Sayın Başkan! Vallahi ne diyeyim o an içimden şöyle bir şey geçti; kafasını okşayarak, “korkma çocuğum baban sana kızmaz, korkma” demek. Beleğine beleyip yatağa yatırmak geldi içimden. Bu nasıl bir korku, bu nasıl bir ruh hâli, bu nasıl bir belediye başkanı? Artık bilemeyeceğim! Beyoğlu’nu önümüzdeki seçimlerde yine bu adama mı emanet edeceğiz?

Sadece Beyoğlu Belediye Başkanı mı? Büyükşehir Belediye Başkanı’na gazeteciler soru soruyor. Mesela diyor ki, “Topçu Kışlası’nı yapmaktan vazgeçecek misiniz?” İnanılmaz bir şekilde dolaylı olarak “Sayın Başbakanımız öyle istiyor öyle olacak” dedi. İyi de anam sen ne işe yararsın? Milyonlarca insan ayaklanmış! İnsanların talepleri var ortada! Belediye Başkanı yok, İçişleri Bakanı yok, Vali zaten hepten kayıp ya da arada çıkıyor kibar konuşmaya çalışıyor. Beyefendi birbirinden inanılmaz çelişkili sözler sarf ediyor. Bazen özür diliyor, hatta bazen diyor ki, “o gençler parkta uyurken ben yatağımda uyuyamıyorum”. Bu sözlerin arkasından hoppa bir bakıyoruz gaz bombası, tomalar insanların üzerine eşi benzeri görülmemiş bir şekilde bombardımana tutarak saldırılıyor. Sonra Vali tekrar bir görünüyor. Şiddet uygulayan marjinal gruplara yapıyoruz müdahaleyi diyor. Sayın Vali, marjinal ne demek, bir tanımını yapar mısınız? Sizin pratiğinize ve tanımınıza göre sanki kendinizi tanımlıyorsunuz. Marjinal sizsiniz!

E bu durumda geriye muhatap alacağımız bir tek Başbakan kalıyor. Malumunuz Başbakan’ın tek yaptığı şey emir vermek. Emir verdim temizleyecekler; emir verdim gazlayacaklar, daha da olmadı mı İstanbul’a takviye polisler göndereceğiz. Bu da yetmezse jandarma devreye girecek. Ve nihayetinde hepsini de yaptı…

Yani efendim, bu Gezi sürecinde İçişleri Bakanlığı’nın hiçbir işe yaramadığını, Belediye Başkanları’nın hiç olmadığını, tek bir liderin olduğunu ve bu liderin de Guinness Rekorlar Kitabı’na girecek kadar yalan söylediğini gördük.

Anam bacım vallahi hasta hâlimle bu haftalık bu kadar yazabildim önümüzdeki yazılarda daha detaylı yazacağım. – 27 Haziran2013

II

Anam, bacım yıllardır insanların gözaltına alınıp sonra yok edildiği bazen torbalar içerisinde, bazen de herhangi bir toprağın altında kemiklerin çıktığı karakolları neden istesin ki bölge ve Kürt halkı? Hele böyle barış sürecinin olduğu bir dönemde. Bu kadar geniş kapsamlı tünelleri olan üst düzey karakollar neden yapılıyor ki? Doğal olarak yukarıda belirttiğim gibi yıllardır acıdan başka birşeye yaramayan bu karakolları insanların asla istememesi doğal değil midi sizce efendiler? En son malumunuz bildiğiniz Lice’deki olay tamamen çocukların ve kadınların öncülüğünde aslında herkesin olduğu renkli pankartlarında da gördük: Biz karakol değil barış istiyoruz. Sizler ne yaptınız? Bu insanların üzerine ateş açtınız? Ne oldu verdiğiniz sözler? Ne olursa olsun bütün riskleri göze alarak çözüm sürecinden dönmeyeceğiz diyordunuz ya. Sahi bu karakolları neden yapıyorsunuz? İnsanlar bu sorunun cevabını bekliyor, başlarına kurşun değil. Çünkü artık tek bir kan damlası dahi görmeye insanların tahammülü yok. Ne Kürt halkı ne de diğer halklar çocukların cenazesini görmek istemiyor. Halen bunu anlamıyor musunuz? Hani insan şunu beklerdi yetkililerden; çıkıp ya özür dilemeyi, ne bileyim hani bir kazadır oldu, gereken yapılacaktır demelerini beklerken bir bakıyoruz ilk önce kaymakam çıkıyor; “asker ateş sıkmamıştır eğer ölen varsa onlar birbirlerini vurmuşlardır” Ee pes doğrusu. Ayol bu yetmiyormuş gibi Bakan Çelik çıkıyor yine çelik gibi karşımıza. Burada yazmama gerek yok aynı klasik şeyler, yok edendim Gezi’nin Kürt versiyonu yaratılıyormuş da yok kan akmamasından rahatsız olunuyormuş da efendi senin iktidarın bünyesine bağlı olan TSK’ya ait askerler ateş ediyor, buna ne diyorsun? Asıl buna cevap bulman gerekmiyor mu? Yok bizim çelik böyle yapmıyor. BDP’ye sesleniyor “halkı sokağa çıkarmayın çözüm sürecine zarar gelir” Çelik saçmalıklarına devam ediyor havaya uyarı kurşunu sıkılmıştır. Bu çok söylendi, çok yazıldı ama ben de aynısını söylüyorum.: Bu insanlar havada mı uçuyordu kurşun onlara denk geldi? Bakan Çelik bunları söyleye dursun gelelim Gezi direnişine.

Efendiler işte Gezi direnişi de “ağacıma, parkıma dokunma” söylemiyle ortaya çıkmıştır. Bedenime dokunma, ne içeceğime karar verme, nasıl yaşayacağıma şekil verme, kaç çocuk yapacağıma da sen karar verme, sanatıma, sinemama dokunma.Kısacası Gezi direnişiyle sokağa dökülen yüzbinlerce insan “elini çek üzerimden, özgürlüğüme dokunma” diyor. Sizler ne yaptınız? Lice’de benzer barışçıl taleplerde bulunan insanların üzerine kurşun yağdırdınız, tıpkı gezi direnişinde yer alan silahsız insanların üzerine gaz bombaları ve plastik mermiler yağdırdığınız gibi.

Bundan sonra ne olacak biliyor musunuz? Tamamen barışçıl olan silah ve şiddetin olmadığı sokak eylemleri artarak devam edecek. Ve oluyor da nihayetinde. Ve bunun en güzel örneği geçen Cumartesi Gezi direnişi ve Lice’de olan olaylara tepki gösteren insanların bir araya gelmesiydi. Diğer şahane olan ise 11. İstanbul LGBT Onur Yürüyüşüne katılan aslında her gruptan, her milletten, bütün farklılıkların bir arada omuz omuza durabilmesiydi. Artık anlayın, bütün renkler, bütün farklılıklar yan yana birlikte yaşamak istiyor. Sizin dayattığınız otoriter yöntemle değil, bundan sonra sokağa dökülen insanlar bütün bireylerin katılımını sağlayan ortaklaşa yöntemlerle yaşamayı deneyecek. Ee bunu anladığınız için panikliyor ve daha fazla saldırıyorsunuz. Vallahi ne diyeyim siz ne kadar paniklerseniz panikleyin bundan sonrası böyle.

Esmeray
3 Temmuz 2013
Kaynak; kaosgl.org