Etha: Her park direniş, her park politik

Direniş parklarda sürüyor. Kendi tadında, kendi biçiminde sürdürülen forumlardan dikkat çekenlerden biri de Kadıköy’deki Yoğurtçu Parkı formu.

yogurtcuparki

Binlerce kişinin katıldığı Yoğurtçu Parkı Formu, barındırdığı dinamikle öne çıktı. 28 Haziran akşamı Lice’de Medeni Yıldırım’ın öldürülmesine tepki olarak on binlerin katıldığı Kadıköy’e büyük bir yürüyüş gerçekleştirdi. Arkasından Taksim Dayanışma’nın Cumartesi eylemine bin 500′e yakın bir kitleyle Taksim’de “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Biji bretiya gelan”, “Diren Lice seninleyiz” sloganlarını Lice’ye duyurdu.

Aynı akşam yapılan forumda faşist bir grubun saldırısı sonrasında iki kişinin yaralanması ve Caddebostan’da forumla hiçbir alakası olmayan bir kavgada bir kişinin ölmesi üzerine sosyal medya üzerinden Başbakan Erdoğan’ın “milleti” tarafından yapılan kara propaganda başlatıldı.

Karalama kampanyasının etkisi 1 Temmuz’daki forumda görüldü. Binlerin katılımıyla büyük bir canlılık ve coşkuyla yapılan forumda, temponun ve katılımın düşmesi tüm konuşmacılar tarafından dile getirildi. Sorunun ortaya konuluşuyla birlikte çözüm önerileri peş peşe de sıralandı. Sosyal medyanın daha etkili kullanılması, forumlar hakkında yaygınlaştırılan yalan ve yanlış bilgilere karşı halkın bilgilendirilmesi bunlardan bazıları. Özellikle, Taksim direnişinden edinilen birlik, dayanışma ve paylaşım ruhunun korunması konusunda özen gösterilmesine özel vurgular yapıldı.

VETERİNER ARANIYOR

“Yoğurtçu Parkı’nı hiç bu kadar sakin görmemiştim” diyen konuşmacıların karamsarlığa yer bırakmadan önerilerini sunmaları katılımcıları kısa sürede canlandırmaya başladı. “Parklardan duyulan korkular ‘dış mihrakları’ harekete geçirdi. Onlara inat omuz omuza olduğumuzu duyuralım”, “Acılarımızı yarıştırmayalım”, “Kimseyi ötekileştirmeyelim” sözleri ve ardından yaralı bir kuş için “veteriner aranıyor” duyurusu ile konuşma için isimlerin gittikçe artması peş peşe geldi.

Bir müzisyenin Gezi’ye yapılan saldırı sırasında akordiyonu kurtarma öyküsü ise biraz gerginlik kokan havanın yerini gülümsemelere ve yer yer alkışlara bırakmasına hizmet etti.

AKORDİYONUN ÖYKÜSÜ

Katılımcıların onayıyla konuşma süresi uzatılan müzisyen yaşadıklarını paylaştı.
“Sanatçıyım. Gezi’de çadırda müziğimle yer aldım. 15 Haziran günü saat 20.00 sıralarında alanda insanların maskeleriyle dolaşmaya başladıklarını gördüm. Ben de çadırıma girdim ve gerekli teçhizatlarımı kuşandım. Çadırdan yeni çıkmıştım ki, her tarafı gaz bulutu sarmaya başladı. Bir arkadaşımla birlikte Gezi’nin dışına sürüldük. Ama aklım akordiyonumda.

Tekrar parkın içine girdim. Gaz maskeli bir polisle karşı karşıya kaldım. ‘Çıkar maskeni’ dedi. ‘Neden’ dedim. ‘Ciğerlerin gazla dolsun ki, aklın başına gelsin’ dedi. Çıkarmayınca, üzerime saldırdı, maskemi kırdım. Kendimi zar zor dışarı attım. Ancak akordiyonum içeride. Almam lazım, onunla müziğime devam edeceğim, barikatlardaki çocuklara müzik yapacağım.

Tekrar parka gitmeye karar verdim. İleride 20′ye yakın polis var. Kenardan rambo misali sürünerek çadırıma vardım, akordiyonumu sırtladım. Bir polisle karşılaştım yine. ‘Ne yapıyorsun’ dedi, ‘Çıkmaya çalışıyorum’ dedim. ‘Meydana çık’ dedi. ‘Ya, onda sonra toplayın beni’ dedim. ‘Toplama yok’ yanıtını verdi. Çıktım. Ciğerlerim gaz dolu. Kendimi meydana zor attım. The Marmara’ya gittim. Revir hazırdı. Hemen tedaviye aldılar. Gece orada kaldım. Cebimde bir kuruş para yok. Ama sabah 5 yıldızlı otelde, açık büfe kahvaltı yaptım. Akordiyonum gazi olmuştu ama onun adını Gezi koydum.”

KALICI MEKANİZMALAR

Akordiyonun hikayesinin andından tutsaklarla dayanışma çağrıları, çevre temizliği uyarısı, komisyon önerileri ve komisyonlarda görev alınması çağrıları, diğer forumlarla yerel ilişkiler ve Taksim Dayanışması’yla daha koordineli çalışma, daha farklı çevrelere hitap edebilmek için yürüyüş güzergahlarının değiştirilmesi önerileri arda arda gelmeye başladı.

Sadece bunlar da değil, formun kendi yürütmesini oluşturma ihtiyacı, daha kalıcı ve kararlı mekanizmaların kurulması, yerel seçimlerle paralel seçim barajının düşürülmesi için kampanya önerileri de sıklıkla dile getirildi. Yoğurtçu Parkı’nda kadın formunun kurulmuş olmasının etkisi, konuşmacılar arasında kadın sayısında görülüyordu. Çok sayıda kadın katılımcı söz aldı önerilerini ve düşüncelerini paylaştı.

POLİTİKA HER YERDE

‘Biz politika yapmıyoruz’ diyenlerin önerileri bile politikanın alası: Masallar anlatalım, direniş masalları, takas günleri yapalım, Gezi’de olduğu gibi paylaşalım, dayanışalım. Sanat eserlerimizi tutsaklar için satışa çıkaralım… Parkımızı temiz tutalım, karar mekanizmaları oluşturalım, beğenmezsek görevden alalım, tekrar seçelim…

Politikanın, sadece sandıkta verilen oylarla parlamentoya seçilen milletvekilleriyle yapılmak zorunda olmadığının en güzel örnekleri Haziran ayaklanmasının dersleriyle parklarda yaşanıyor. Halkın bilincindeki politika anlayışı, parklarda yıkılıyor, kendi öz örgütlenme ihtiyacı ve kendi kararlarıyla, ezilenler kendileri için politika yapmayı öğreniyor.

Kah kavga ediyor, sesini yükseltiyor, kah gülümseterek oylatıyor önerilerini. Kadıköy’de sokaklarda yaşayanlarıyla, sanatçıları, avukatlarıyla işçileri, öğrencileri, kadınlarıyla erkekleri tümü politika yapıyor. Hem de pek güzel yapıyor.

SÖZCÜ’NÜN GERÇEK YÜZÜ

Forumda, medyanın direnişlere ve direnişçilere yönelik saldırgan tutumu fazlaca teşhir edildi. Sanatçılara yönelik linç kampanyalarına karşı oluşturulan kampanyalara destek çağrıları da beraberinde geldi. Ancak genç bir katılımcı, katılımcılar arasında oluşturulan barış ve kardeşlik duygusunu zedeleyen Sözcü gazetesinin 1 Temmuz tarihli sayısına dikkat çekti. Sözcü gazetesinin, Gezi direnişi boyunca polis saldırılarını manşetten teşhir ederken, Diyarbakır’da TOMA’nın saldırılarını öven yayınına karşı tepki gösterdi. ‘Sözcü gazetesi, aynı AKP yanlısı basın gibi faşizan bir dille, oluşturduğumuz kardeşliği bozuyor. Solcuların okuduğu bu gazeteye tepkimizi dile getirelim’ çağrısında bulundu.

Semiha Şahin
2 Temmuz 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; etha.com.tr