İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonu basın açıklaması

BASINA VE KAMUOYUNA

Taksim Gezi Parkı’nda, Anayasa’nın 34.maddesinde güvenceye alınmış olan barışçıl toplantı ve gösteri hakkını kullanan yurttaşlara, kolluk kuvvetleri tarafından 31 Mayıs ve sonrasında haksız ve hukuka aykırı şekilde yapılan müdahaleler kamuoyu vicdanında kabul edilmemiş, gezi parkının korunması ve kolluk kuvvetleri tarafından uygulanan şiddetin önlenmesi amacıyla ülke genelinde protestolar devam etmektedir.

Anayasa’da güvence altına alınmış bulunan barışçıl toplantı ve gösterilere tüm yurtta olduğu gibi İzmir’de de polis özellikle 31 Mayıs gece yarısı, 1 -2 Haziran ve bunu izleyen günlerde, hukuk dışı yöntemlerle müdahale etmiş,bu olaylar sırasında çok sayıda yurttaşımız polis tarafından darp edilmiş , sadece protesto amacıyla toplanmış olan yurttaşların üzerine tazyikli su ve biber gazı sıkılmıştır. Bir kadın, sayıları on-onbeş civarındaki çevik kuvvet polisi ile kimliği belirsiz sivil eli sopalı kişiler tarafından öldüresiye dövülmüştür.

Tüm yurtta da benzer olaylar yaşanmış, hukuka aykırı şekilde insanlar işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmış, olaylar sonucunda dört kişi hayatını kaybetmiştir.

Bu süreçte; kadına yönelik şiddetin önlenmesi için her türlü tedbiri aldıklarını, bunu sağlayacak güvenlik birimleri oluşturulduğunu iddia eden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hukuk dışı bu müdahale ve saldırılara karşı hiçbir açıklama yapılmadığı gibi, şiddetin önlenmesi için hiçbir girişimde de bulunulmamıştır. Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve ülke geneline yayılan protestoların içinde yer alan kadınlara yapılan bu haksız saldırılar karşısında sessiz kalan bakanlığın bu tavrı manidardır. Zira sokaklarında polisin öldüresiye dövdüğü kadınların, siyasal iktidarın şiddetine maruz kaldıktan sonra bu ülkede ev içi şiddetin önlenmesi artık imkansız hale gelmiş, şiddet, hukukun yerini almış, yürütme güçleri tarafından savunulmuş ve korunmuştur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, T.C Anayasası ile güvence altına alınmış bulunan “yaşam hakkı”, “işkence yasağı”, “toplantı gösteri hakkı” gibi en temel insan hakları ihlal edilerek kolluk kuvvetleri tarafından Türk Ceza Kanunu M.94 anlamında işkence suçu tüm kamuoyu önünde işlenmiştir. Bu suçun önlenmesi için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından bir çağrı yapılmamıştır. Bu protestolara ilişkin olarak, Bakanlık facebook ve twitter hesaplarında 13 Haziran 2013 günü, sadece başörtülü bir kadın yurttaşın şiddete uğraması, ki gerçekliği tartışılmaktadır, karşısında Bakanlığın davaya müdahil olacağı bilgisi yer almıştır.

Biz, İzmir Akademik Meslek Odaları Kadın Platformu olarak, bu başörtülü kadın yurttaşa yapılan saldırıyı şiddetle kınıyoruz, kabul edilmez buluyoruz ve bu saldırıyı gerçekleştirenlerin tespit edilerek kamuoyuna açıklanmasını talep ediyoruz. Ancak, bu süreçte şiddete maruz kalan onlarca kadınımızın da olduğu ve aynı hassasiyetin tüm kadınlara gösterilmesi gerektiği vurgusunu yapıyoruz. Nitekim tüm uluslararası sözleşmeler ve Anayasada güvence bulan “kanun önünde eşitlik ilkesi” gereği, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı, Taksim gezi olaylarında şiddete maruz kalan kırmızılı kadının, İzmir’de sokak ortasında öldüresiye dövülen Başak Özçelik’nin , Deniz Darilgen’in, Ceren Davran’ın, Burcu Yaylacık’ın, Özlem Aydın’ın, Hülya Baltacı’nın, Meral Ceren Türk’ün, Ayşe Nur Yerce’nin ve eşi ile birlikte dövülen ,aşağılanan , hakarete uğrayan Ayşegül Mavioğlu’nun ve tüm polis şiddetine maruz kalan kadınların davalarında müdahil olmaya, Bakanlık olarak bu suçları işleyen kamu görevlilerinin tespiti ve cezalandırılması yönünde çalışmaya, şiddetin değil hukukun üstünlüğünün yanında olmaya çağırıyoruz.

Saygılarımızla

İZMİR AKADEMİK MESLEK ODALARI KADIN PLATFORMU

25 Haziran 2013