İnsan Haber: “Herkes doktor herkes civanım!”- Hakan Erdoğan

Beyin cerrahı Yrd. Doç. Hakan Erdoğan Gezi’de yaşananları ‘Herkes Doktor Herkes Civanım’ yazısıyla insanhaber.com’a değerlendirdi.

çapulcu doktor
Hadi biz doktorduk. Herkesin doyasıya yaşadığı gençliği ders çalışarak, kitapların başında heba eden geri zekâlılardık. Asla sevilemeyecek, keder dolu bir mesleği yapmak için and içmiştik. İnsanın, hayatını mahveden, kendini yok pahasına adamasını gerektiren bir şeyi sevmesi düşünülemez. Bu sadece aşk olabilir! Nöbet odalarının soğuk duvarları yetmedi. Gezi Parkı’na da gittik.

Hadi biz doktorduk, peki bu insanlar kimlerdi? Ellerinde sargı bezleriyle gezen, yaralıları taşıyıp ilk muayenelerini yapan, pansuman yapıp ilaçları hazırlayan bu kalabalık, kimlerden mürekkepti? Üstlerine önlük değil, vicdanlarını geçiren nice insan doktor haline gelmişti. Hekimliğin yalnızca bir meslek değil, tavır da olabileceğini, böyle bir mesleğin ancak özüne yerleşen insan sevgisi ile var olabileceğini yine kendi halkımızdan öğrendik.

Damarına basılınca, duvarda asılı çiftesini kaptığı gibi asker haline gelen insanlar anlatılır. Baskı altında hep birlikte belli bir oluşa sürüklenen kitleler bazen şaşırtıcı olduğu kadar korkunçtur da. Zira çok büyük kıyımların sorumlusu olabilirler. Ani bir silkinme sonrasında isyanlar, devrimler patlar şehirlerin sokaklarında. Ama nasıl tuhaf, büyülü bir yerse, hekimliğe evrildi Gezi Parkı’nın insanları. O kadar onarıcı, iyileştirici bir topluluktu ki, kendilerine saldıran polis memurlarının bile yaralarını sarmaya çalıştı. Bir teyakkuz haliydi bu. Ama hep korumak, inatla tedavi etmek için.

çapulcu doktor 2

Hakan Erdoğan Gezi revirlerinde polisi tedavi ediyor.

En fazla iki-üç saat uykuyla, biber gazı soluyarak, tomalardan fışkıran zehirli sularla ıslanarak koştururken durumları bizim asistanlık yıllarındaki halimizden bile beterdi. Ama yorgunluk işlemiyordu onlara. Artık yorgunluk, onlarla yaşayan, onlardan hiç ayrılmayan ama sadece bir kavram olarak asılı kalmıştı. Meraklı ve iyi niyetli kişilerce özellikle birbirlerinden konuşurken sarf ettikleri bir sözcüktü yorgunluk.

Belli ki, periton boşluğunun verdiği sonsuzluk hissini bilmiyorlardı. Bir anevrizmanın görkemli patlayışından, tırnak yatağını zarifçe kaplayan bir mantar enfeksiyonunun korkunç inadından haberleri yoktu. Allah bilir, sakin bir hemanjiomun kurcalanırsa nasıl cayır cayır kanadığını anlatsak ağızları açık kalırdı. Ama yaptıkları bal gibi hekimlikti işte! Biber gazının etkilerine karşı, kontrendikasyonları az olan, güvenlik aralığı geniş “Talcid” bulundu. Bilginin tıpta olduğu kadar zorlayıcı olduğu başka bir alan yoktur. Çünkü diğer bilimlere göre insan sürekli değişen bir varlık olarak doktorları yetersiz kılacak bir konuma sahip olacaktır. O yüzden, hijyen abidesi bir laboratuarda olduğu gibi hızla çalışmalar yapılmaya devam edildi Gezi Parkı’nda. Talcid’ler izotonikle karıştırıldı, fısfıslar kullanıma sokuldu, maskeler hazırlandı ve acımasızca yaralanan, sakatlanan insanlar devam edildi kurtarılmaya. Yüzlerce öğrenci, yüzlerce avukat, yüzlerce mühendis, işçi, emekçi, gazeteci, sanatçı, ev hanımı… hekim kıvamında kolektif bir beden inşa ettiler.

çapulcu doktor 3

Gezi direnişinde revirler.

Gezi eylemlerinde ve sonrasında gözaltına alınan, dövülen, hakarete uğrayan arkadaşlarımız oldu. Oysa yaralanmış düşmanlarına bakmayan Hipokrat’ı bile geride bırakmış, kendilerine saldıran polis memurlarının da yardımına koşuyordu hekimler. Mesleklerini yapmaktan başka “suçları” olmayan doktorlar hakkında soruşturmalar açıldı ve bir kısmı görevden uzaklaştırma gibi ağır cezalar aldılar. Neylersiniz, taşınan kalbe fazlasıyla alışmıştı vücut. Kafatasına göre bambaşka bir dil konuşulurdu göğüs kafesinde. Ne yapsanız söz geçiremezsiniz. Ne zaman bir kişi diğerine zarar verse doktor da bir şekilde içindedir. Doktor savaşın, kıyımın en çok içinde olması gereken kişidir, tanıklığı şarttır onun. Bütün toplumsal olaylarda hekimler zorunlu olarak kilit roller üstenirler. Biz de sokaklarda yeminlerine sadık kalmış doktorlar olarak, devletlerini bırakmış dolaşırken günlerce ‘doktor bir millet’ olduğunu gösteren haklımızla bütünleşiverdik.

Yıllardır insanların organlarının içine girerek yaşıyorken, dışarıdan bakınca bizim de tedavimizin yine onlar olduğunu gördük işte. Hapımız, şurubumuz, neşterimiz yine insan oldu. Onlarla konuşup paylaşarak hastalanıp ölmekten kurtulabildik. Hekimler olarak, bize pazar ekonomisi içinde kaybolmaya yüz tutan masumiyetimizi geri verdikleri için minnettarız her birine.

Hakan Erdoğan
26 Ağustos 2013
Kaynak;insanhaber.com