Türkiye’nin dört bir yanındaki yoldaşlarımıza olan güçlü desteğimizi ifade etmek isteriz. Onlar, (Türkiye) vatandaşlarının barışçıl protestolarını engelleyerek açıktan savaş ilan eden AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın baskıcı ve otoriter neo-liberal rejimine karşı savaşıyorlar. İnanıyoruz ki, bizler neo-liberal kapitalizm ve onun ekonomik, sivil ve sosyal hak ihlallerine karşı aynı ortak mücadelenin parçalarıyız.
Eylemler, sol aktivizminin, LGBT topluluğunun ve İstanbul’daki diğer ilerici hareketlerin son sembollerinden biri olan Gezi Parkı’nın yok edilmesini engellemek amacıyla birkaç yüz vatandaşın anti-kapitalist ve çevreci bir çerçevede toplanması ile başlamıştı. Devletin oluşturduğu baskı, her geçen gün daha da çok insanın, azınlık grupların, sendikaların ve emekçi hareketlerinin katıldığı, hükümete karşı kitlesel bir isyanı provoke etti.
Gezi Parkı yeni bir Tahrir Meydanına dönüşüyor. Geçtiğimiz iki yılda yaşanan, Indignados’tan Occupy’a ve Yunanistan’daki mücadeleye kadar dünyanın her bir yanındaki kitle hareketlerinin seçtiği yolu Gezi de takip ediyor. Sendikalar, popüler halk hareketine karşı baskının sonlandırılması talebiyle şimdiden iki günlük bir genel grev çağrısında bulundu ve bunu gerçekleştirdi. Durum, her geçen saat daha da kızışarak büyüyor. Bu sadece bir protesto değil. Bu, radikal değişim isteyen bir popüler başkaldırma.
Türkiye halkı bize her çeşit topluluğu ve ortak yararı tehdit eden hegemonik elitlere karşı nasıl tek vücut olarak durmamız gerektiğinin bir örneğini gösteriyor. Balkan ülkelerinden hiçbiri ne kapitalist otokratlardan ve neo-liberal politikalardan muaf ne de güvendedir. Kendi mücadele ve savaşlarımızda direnişe devam etmek Türk halkıyla dayanışma içinde olduğumuzu göstermenin en iyi yoludur.
Türkiye halkının mücadelesi hepimizin mücadelesidir. Kamusal olayları kontrol etmeye çalışan ve dolayısıyla kendilerini demokratik yollarla güce ulaştıran halka ihanet eden parti elitlerinin neo-liberal politikalarına hepimiz dur demeli ve bir son vermeliyiz. Attığı bu tarz adımlarla Erdoğan rejimi meşruluğunu bir kez daha şüpheye düşürmüştür. Bu nedenle, bu eşitlik ve özgürlük mücadelelerine destek olmak için Türk halkının yanında yer alıyoruz.
Türkiye ve ötesindeki milliyetçi gruplar ile ekonomik ve politik elitlerin, Türkiye’deki ayaklanmaları – sözde laiklik talebi altında – İslam’a karşı yürütülen bir mücadeleymiş gibi yansıtma girişimlerini kınıyoruz. Bu, neo-liberalizme karşı bir mücadeledir. Türk halkının üstün cesaret ve kararlılıkla yürüttüğü bu mücadeleyi, bizler de kendi ülkelerimizde ilerletmeliyiz.
Ezilmiş, yıldırılmış ve sömürülmüş herkese; vatandaşlara, işçilere, öğrencilere ve kaderi ve özgürlüğü içi boş gelişim ve refah vaatlerinin maskesini giyen baskıcı kesimlerce kararlaştırılan tüm bireylere sesleniyoruz. Hepimiz, Türkiye’de yoldaşlarımızla omuz omuza durmalı ve karalı bir şekilde baskıya ve şiddete hayır demeliyiz. Dayanışma bizim gücümüzdür – mücadele devam ediyor!
Organizata Politike, Arnavutluk
Lijevi, Bosna Hersek
Social Center Xaspel, New Left Perspectives (NLP), Bulgaristan
Subversive Forum, Hırvatistan
Left Recomposition (ARAN), Yunanistan
4K! – Fourth Republic Movement, Macaristan
Kolektivi Materializmi Dialektik (KMD, Dialectical Materialism Collective), Kosova
Leftist Movement SOLIDARNOST, Makedonya
CriticAtac, Romanya
Group for Social Action (GAS), Romanya
Marks21, Sırbistan
Iniciativa za demokratični socializem (Initiative for Democratic Socialism), Slovenya
Autonomous Workers Union, Direct action Student Union, Ukrayna
The Serbian Green Youths, Sırbistan
Iskra, Slovenya
Commons: Journal for Social Criticism, Ukrayna
Novi Plamen, Regional Journal of the Left, Sırbistan
Aleanca Kundër Diskriminimit të LGBT, Arnavutluk
Departamenti i Shqiponjave, Arnavutluk
25 Haziran 2013
This post is also available in: İngilizce