Hürriyet: “Her yerdeyiz ayol!”

Bugünün kahramanları, Gezi’nin de kahramanlarıydı… Artık çok daha güvenilir, çok daha saygın bir konumdalar. Gezi; Çarşı, Redhack ve Antikapitalist Müslümanlar gibi, LGBT bireyleri de ön plana çıkardı.Lezbiyen, gay, biseksüel ve trans bireyler bugün müthiş bir şenlikle saat 17. 00’de onur yürüyüşü yapacaklar. Sloganları, ‘Sen yoksan bir eksiğiz!’ Samimiler, gerçekten herkesi davet ediyorlar. Bugün bir trans, bir eşcinsel ve bir lezbiyenle karşınızdayım. Hem kendi konumları hem de Gezi deneyimleri üzerine çok bilinçli ve samimi konuştular…

Gözyaşlarımın hesabını sormak için Gezi’deydim

Adın?
- Asya.

Yaş?
- 32.

asyaTrans birey olarak, bu ülkede ne tür zorluklar yaşıyorsun?
- Hayatımızın her anı zorluklarla dolu: Ev tutmak, çalışmak, toplu taşıma araçlarına binmek, inmek, kafeye, lokantaya gitmek, tedavi olmak, eğitim almak. Liste sonsuza kadar uzar gider! Kısacası yaşamak! Sürekli ötekileştirildiğini, dışlandığını düşün. İşte o kadar zor bir hayat. Translara iş-miş de verilmiyor. Ne kadar yüksek eğitimli olursa olsun…

SAÇLARIM DÖKÜLDÜ

Avrupa’da yaşasaydın, farklı mı olacaktı?
- Elbette. Hükümetlerin, LGBT bireyleri sahiplendiği toplumlarda insanlar daha özgür.

Gezi’de neler yaşadın?
- Müthiş bir deneyimdi. En başından beri destek verdim.

Korkmadın, kaçmadın…
- Ne demek korkmadın? Hem de nasıl korktum! Tanka, tüfeğe karşı savunmasızsın. Kafadan saldırıyorlar sana. Gazla, sopayla, mermiyle, fişekle. Korktum, ürktüm, tırstım. Ama yanımdakilerin, sağımdakilerin, solumdakilerin gözlerindeki o mücadele ruhunu gördükçe cesaretim artıyordu. Kendime güvenim de… Bana çok iyi geldi Gezi. Kendimi hiç olmadığım kadar ‘insan’ hissettim.

O park senin için ne ifade ediyor?
- LGBT’liler için Gezi çok önemli. Bizim için toplanma alanı, buluşma alanı, şimdi de desteğin ve dayanışmanın adı.

Hiç mi etkilenmedin gazdan, tazyikli sudan?
- Etkilendim. Gazın yan etkileri oldu bana. Saçlarım, kaşlarım, kirpiklerim döküldü.

İktidarla derdin nedir?
- Ben bu hükümetin hiçbir şeyine inanmıyorum. Başa ilk geldiklerinde LGBT’ler için pek güzel şeyler söylediler. “Eşcinsellere haklarını vereceğiz. Hakları kanunla korunacak. Devlet kurumlarında asla aşağılanmayacaklar” falan filan. Ama ne oldu? Peruk düştü, kel göründü! Gerek milletvekilleri gerek AK Partili il başkanları, “Eşcinsellik hastalıktır. Bunlar hasta ruhludur. Sapıktır” dedi. E bizim de onlara sempatimiz bitti. 2002’deki o yumuşak söylemlerinden dolayı LGBT’lilerin yüzde 60’ı onlara oy verdi. Artık kimse güvenmiyor. İkiyüzlü davrandılar.

Parkta “Asla yan yana gelmem” dediğin kimlerle yan yana geldin?
- Benim için MHP’liler asla bir araya gelemeyeceğim insanlar. Dı… Onlarla aynı platformda yer alabileceğimi, yürüyeceğimi, slogan atabileceğimi, rüyamda görsem inanmazdım. Ama oldu. Birlikte yürüdük. Biz zafer işaretleriyle slogan atarken, onlar bozkurt işareti yapıyorlardı. İnanılmaz bir görüntüydü.

Bu durumdan nasıl bir ders çıkardın?
- Demek ki insanlar, zorbalığa karşı birlikte mücadele edebiliyorlar, bunu öğrendim.

Bu deneyim ufkunu ne kadar genişletti?
- Bundan 30 gün öncesine kadar, artık bu ülkede yaşamak istemiyordum. Benimle beraber transların yüzde 90’ı da. AK Parti bir dönem daha seçilirse ya bizi öldürürler ya da bu ülkeden sürerler diye düşünüyorduk. Yavaş yavaş pasaportlarımızı hazırlıyorduk. Ama bu direnişle birlikte, birdenbire, “Dur ya! Ne gitmesi? Bu ülkede hâlâ umut var” olduk. O parkı, o insanları, o gençliği gördükten sonra trans kimliğimde Türkiye’de yaşayabileceğime hem de güzel yaşayabileceğime inanıyorum. Ve bunun mücadelesini vermek istiyorum.

SEN YOKSAN EKSİĞİZ

Yıllar içinde hiç mi olumlu gelişme olmadı?
- Hayır, aksine her geçen gün daha kötüye gitti. Bu ülkede sokak köpeği kadar bile değerimiz yok. Yolda yürüyorsun, polis geliyor seni karakola götürüyor, para cezası kesiyor. “Niye?” diyorsun, “Sen travestisin! Kanun böyle!” diyor. Puan sistemleri var, bize ne kadar çok ceza keserlerse o kadar çok puan alıyorlar. Rütbeleri artıyor. Bu yüzden de direnişteydim. Döktüğüm gözyaşlarının hesabını sormak için!

Nasıl durduk yerde karakola götürebilirler ki…
- ‘Kabahatler Kanunu’nu kullanıyorlar. Bir erkeğin kadın kıyafetiyle dolaşmasının, trafiği engellediği gerekçesiyle üzerimizden para kazanıyorlar. Üç ayrı polis, 10 dakika içinde, aynı kişiye ceza kesebiliyor. Belli kotaları var. O kotaları doldurunca, rütbeleri artıyor. Gaspçıyı, hırsızı yakalamak zor, en kolayı translar.

Geçen haftaki LGBT yürüyüşü neydi? Bugünkü ne?
- Geçen haftaki, ‘Trans Onur Yürüyüşü’ydü. Bugünkü ise LGBT Onur Yürüyüşü.

Neden transları ayırdınız?
- Ayırmadık, sadece farkındalık yaratmak istedik. Çünkü LGBT’ler içinde, en zor durumda olan biziz. Yoksa hepimiz aynı kabın içindeyiz, ama farklı yerlerden politika üretiyoruz.

Geçen haftaki şenlikliydi, bugünkü nasıl olacak?
- Muhteşem olacak! Çok daha büyük bir kalabalık bekliyoruz. LGBT’li bireyler kadar, hetero arkadaşlarımız da bize destek veriyor. Zaten herkes davetli. “Sen yoksan bir eksiğiz!” diyoruz. Herkesi seviyoruz. Desteklerini bekliyoruz.

‘Direniyoruz ayol!’ pankartına bayıldım…
- Evet. ‘Yasak ne ayol?’ da var. ‘Ayol her yerdeyiz’ de… Bunlar, Gezi ruhuyla birlikte doğaçlama çıkan sloganlar.

Bu toplumdan beklediğin ne?
- Beni insan olarak görsünler! Bu kadar. Başka ne bekleyebilirim ki? Herkes gibi, ben de özgürce yaşamak istiyorum.

Gezi’den sonra sosyal itibarınızın arttığını düşünüyor musun?
- Hem de nasıl! Biz yürürken, bayrağımızı görenler artık daha rahat yanımıza geliyorlar. Çünkü bize güveniyorlar. Provokatör olmadığımızı biliyorlar.

Delikanlı i.neler!

Geçenlerde yandaş bir gazete, bizi aşağılamak için, “İ.ne’lerin alt ve üst grupları toplandı, yürüyüş yaptı” diye yazdı. Buna karşılık, Gezi’de dayanışma içinde olduğumuz Çarşı grubu, birlikte direnirken, bizi övmek için ‘Delikanlı i.ne’ler’ diye slogan attı. Biri ne kadar aşağılayıcısıysa öbürü o kadar onurlandırıcıydı.

Buyurun, gelin…  Hayatınızda bir gün olsun, farklı olduğunu düşündüğünüz birileriyle birlikte yürüyün

sedefAdın?
- Sedef Çakmak. 9 yıldır LGBT hareketindeyim. Eski Lambda İstanbul aktivistiyim, şimdi Spod isimli bir derneğin yönetim kurulu başkanıyım. Biraz daha sıkıcı işler yapıyoruz. Avukatlık eğitimleri, milletvekilleri görüşmeleri, Strasbourg ve Brüksel’e gittiğimiz de oluyor…

Eğitim?
- Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji mezunuyum.

Sen bir LGBT olarak ne tür zorluklar yaşıyorsun?
- Bu ülkede, insanın şekline bakıyorlar. Benim şeklimden bir şey anlaşılmadığı için, bireysel bir sorun yaşamıyorum. En zor durumdakiler trans kadınlar.

Türkiye’de LGBT olmakla, Avrupa’da olmak arasında ne fark var?
- Avrupa’da sokakta bir yabancı tarafından darp edildiğinde, polise gidip koruma talep edebilirsin. Oysa Türkiye’de LGBT bireylerin birçoğu “Taciz ya da tecavüze uğrarım” korkusuyla polise gitmekten vazgeçiyor. Türkiye’de ne yazık ki, şiddetin bir kısmı da devlet kurumlarından geliyor.

Senin bu iktidarla esas sorunun ne?
- Ben devleti baba gibi değil de çocuk gibi görüyorum. Sorumluluklarını yerine getirmiyor çünkü. Sürekli haklarımızı hatırlatmak zorunda kalıyoruz. LGBT hakları deyince, bizdeki siyasiler hemen ‘eşcinsel evliliği’ anlıyorlar, “Henüz yurt dışında bile tartışılıyor” deyip topu taca atmaya çalışıyorlar. Oysa biz ‘yaşam hakkı’ gibi çok temel bir haktan söz ediyoruz. Bunu sağlamak da zaten devletin görevi. Benim tek beklentim, Allah aşkına, devlet sorumluluklarının farkına varsın!

Bu son 10 yılda sen nelere isyan ettin?
- Çok yakınımdaki insanların sırf cinsel yönelimlerinden dolayı sokak ortasında darp edilmelerine mesela. Hep gidip sarıldım onlara. Başka bir şey yapamadığım için. İşin fenası, “Polise git, zabıt tuttur” bile diyemiyorsun. Tamam, “Dava aç” diyorsun ama bunu derken bile, o davanın olumlu sonuçlanacağına dair yüzde bir bile umudun yok. Üzüldüğüm nokta, işte o çaresizliği hissetmek. Sorun sadece darp edilmek, cinayete kurban gitmek de değil, insanlar intihar da ediyorlar. Bir çıkış bulamıyorlar ve canlarına kıyıyorlar. Engelleyemiyorsunuz. İşte o zaman muazzam bir çaresizlik çöküyor üzerinize.

TOMA’ların önüne sizi yatıran ne?
- Meselenin özü şu: Biz şiddetsiz yaşamak istiyoruz. Bizi, o TOMA’ların önüne yatıran da bu inanç. Bu çok garip bir his, bir taraftan o TOMA’nın seni ezebileceğini biliyorsun bir taraftan da beş yaşında çocuk tepkisi veriyorsun, “Oha, o kadar da olmaz! Nasıl olsa ezmez!” diye düşünüyorsun. Bir sürü şeye şaşırıyorsun, yapılanlara, Ethem’in vurulmuş olmasına. Oysa 80’leri görmüş insansın ya da 90’ların başında Doğu’da neler yaşandığını biliyorsun. Ama yine de şaşırmaya devam ediyorsun. Sanırım bu sürekli şaşırma hali de bizim insanlığımızı koruyan en önemli şey. Ne zaman ki insanların ölmesine şaşırmamaya başlayacağım, işte o zaman kendimden korkacağım…

Gezi senin nasıl ufkunu açtı?
- Gezi’de bir sürü kişinin deneyimlediği o paylaşma kültürü bizim zaten yıllardır yaşamak zorunda kaldığımız bir kültür. Sevdiğimiz bir kültür. Polise güvenemiyorsun, savcıya güvenemiyorsun, e bazı insanlar evlerinden de atılmış oluyor, aileleri dışlamış oluyor, o zaman sen arkadaşlarınla bir dayanışma kültürü geliştirmek zorunda kalıyorsun. Evsiz kalana, evini açıyorsun. Gezi’de daha büyük ölçekte benzer bir şey yaşadık…

LGBT haklarında bu son yıllarda hiçbir gelişme olmadı mı?
- AK Parti, ilk iktidara geldiğinde önyargılı değildik. Ama sonrasında, polise verilen gücün artmasıyla, bizim de sorunlarımız artmaya başladı. Gelinen son noktada, artık kimsenin güveni kalmadı. 2007’de derneklerimiz kapatılırken feryat figan Meclis’teki bütün milletvekillerine ulaşmaya çalıştık. O dönemde bize geri dönen iki milletvekili vardı sadece: Sabahat Tuncel ve Ufuk Uras. İçimiz kan ağlaya ağlaya Avrupa Parlamentosu’na gidip konuşmak zorunda kaldık. Her Strasburg ve Brüksel’e gittiğimde küfrediyordum neden kendi ülkemde, kendi meclisime konuşamıyorum, dışarıdaki büyük abi ve büyük ablalarımı çağırıyorum diye. Ama şimdiki süreçte, muhalefet partileri bize destek veriyor…

Bugünkü yürüyüşün önemi ne? Bu haberi okuyanların aklında ne kalmalı?
- Bütün bir yıl boyunca korku ve aşağılamalarla yaşayan LGBT bireyler bugün bir araya gelip, ortak bir nefesi paylaşıyor. Farklı kılıklar, farklı kıyafetler, farklı parkartlar… O yürüyüşlerde kim nasıl olmak istiyorsa, öyle oluyor. Bazıları sessiz sessiz yürüyor, bazıları sadece fotoğraf çekiyor, bazıları en abartılı, en frapan kıyafetlerini giyiyor. Bizim şu ana kadar 12 yürüyüşümüz oldu ama en ufak bir sorun yaşamadık. O yüzden de herkesi bekliyoruz. Hayatlarında bir gün olsun, farklı olduğunu düşündükleri bir grupla birlikte yürüsünler.

Senin bu toplumdan beklediğin ne?
- Biz çok bilgili bir toplum değiliz ama bilgimiz olmadan bir sürü şey hakkında fikir sahibiyiz! Yok efendim, eşcinseller hastalık taşır, onlarda AIDS vardır. Oysa bizim de diğer insanlardan bir farkımız yok. Biz de geçim zorluğu çekiyoruz, biz de otobüs geç geldiğinde küfür ediyoruz. İnsanlardan tek istediğimiz, bildiklerini zannettikleri bütün her şeyi bir yana bıraksınlar ve LGBT’lerle oturup, konuşsunlar. Onlara soru sormaktan da çekinmesinler.

3 kulaklı 5 burunlu değiliz
-Üç yılda ancak yapabileceğimiz şeyi, Gezi’de üç haftada yaptık. Bizim derdimiz, insanlara ulaşmak. Üç kulaklı, beş burunlu tuhaf insanlar olmadığımızı anlatmak. Gezi’de bunu başardık.

Bugün 50 bin kişi bekliyoruz
-2003’te ilk onur yürüyüşümüzü yaptığımızda, 30 kişiydik ve sadece 5-6 kişinin yüzü açıktı. Geri kalanların yüzünde tanınmamak için maske vardı. 2013’teyse 20 bin kişi yürüdü ve o kalabalık içinde yüzünde maske olanların sayısı, neredeyse 5-6’ya inmiş durumdaydı. Bu sene 50 bin bekliyoruz. Bugün saat 17.00’de Taksim Meydanı tramvay durağında yürüyüşümüz başlayacak. Tünel’e kadar gitmeyi planlıyoruz. Bir grup Tünel’e vardığında diğer grup hâlâ meydanda olabilir, o kadar kalabalık olacağız. Herkesi bekliyoruz

Polise kitap okuyan bendim

hasanhuseyinAdın?
- Hasan Hüseyin Şehriban.

Eğitimin?
- Biomedikal cihaz teknolojisini bitirdim. Yeditepe Plastik Sanatlar’dan da terkim.

Çalışıyor musun?
- Üç sene Düşler Akademisi’nde engellilerle çalıştım. Resim öğretmenliği yaptım. Ama bankada da çalıştım.

AİLENİN DELİSİ

Kendini nasıl tanımlıyorsun?
- Ben LGBT’yim. Bir kalıba sokmuyorum. Kimsenin dayattığı cinsiyet kimliğini kabul etmek zorunda hissetmiyorum. Akışkan bir yüzeydeyim. İstersem elime oje sürüyorum, istersem topuklu ayakkabı giyiyorum. İstersem bir kadından hoşlanıyorum, istersem bir erkekten. Duygularımın beni götürdüğü şekilde yaşıyorum. Bir kabin düşün, o anki ruh halime göre içine giriyorum, istediğim kıyafetle çıkıyorum. Evin içinde topuklu ayakkabı giyip annemle muhabbet edebiliyorum, elime mavi oje sürebiliyorum.

Aşkı nasıl yaşıyorsun?
- Âşık olduğum sürece cinsiyetine bakmıyorum. Ama cinsel olarak çoğunlukla erkekleri tercih ediyorum.

Sen ne tür sorunlar yaşıyorsun?
- En büyük sorunu aileme açılırken yaşadım. Hatta abilerimden şiddet gördüm. Ama artık hepsi beni kabullendi. Beni ailenin delisi olarak görüyorlar. Her şekilde, her yerdeyim. Gezi’de polise kitap okuyan da bendim.

Hangi gerekçeyle Gezi’deydin?
- Hrant Dink için de oradaydım, Emek Sineması için de Haydarpaşa için de üçüncü köprü için de Pınar Selek için de… O kadar çok şey var ki. Kısaca iktidarın baskı politikalarına karşı oradaydım. Bir de tabii LGBT’lere yapılan zulüm var. Askere gitmek istemiyorsun, “Cinsel ilişki fotoğrafı getir!” diyorlardı, yüzün gülmüyorsa kabul etmiyorlardı. TSK’nın elinde kimsede olmayan bir porno arşivi var. Şu anda, aile bireylerinden biri gay olduğuna tanıklık ederse, askerlik yapamayabiliyorsun. İyi ama ben reşitim, niye kendi beyanım yeterli olmuyor?

Bunca yıl içinde LGBT bireylerin özgürlüğü konusunda bir gelişme olmadı mı?
- Hayır, aksine kötüleşti. Trans cinayetleri arttı. İrem Oka, Bursa’da bir trans bireydi, üstelik ameliyatlıydı. Onu öldüren kişi, “Bana anal ilişki teklifinde bulunduğu için öldürdüm!” gibi saçma bir laf etti. Oysa bu imkânsızdı, İrem’in penisi yoktu. Adam ne kadar ceza aldı bilmiyorum ama indirim alarak çıkacaktır. Müthiş bir trans terörü ve nefreti var.

Senin bu toplumdan beklediğin ne?
- Herkesin rahat şekilde, var oluşunu sürdürebilmesi. Bir de eşcinselliğin bir tercih değil, yönelim olduğunun kabul edilmesi. Bir insan bu kadar acı çekmeyi, bu kadar ötekileştirilmeyi neden tercih etsin? Manyak mı? Tercih değil bu.

HEP MÜCADELE

LGBT bireylerin, güvenilirliği konusunda ortak bir yargı oluştu Gezi’de, sen bu konuda ne düşünüyorsun?
- Bizim hayatımız baştan sonra mücadele. Neredeyse doğumundan itibaren. Kendini keşfetmen, kabul etmen, başkalarına kabul ettirmen. Hep savaş, hep savaş. Ama bu gerçek, insanı aynı zamanda güçlü de kılıyor, güvenilir de…

Bu iktidarın haklarınızı vereceğini düşünüyor musun?
- Kendi haklarını doğru düzgün veremiyorlar ki. Türbanlılar üzerinden siyaset yaptılar. Onlara “Haklarınızı vereceğiz” dediler, boş çıktı. Direnişte bizim, omuz omuza sarıldığımız türbanlı arkadaşlarımız vardı. Antikapitalist Müslümanlar’la iç içeydik.

Ayşe Arman
29 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; hurriyet.com.tr

    This post is also available in: İngilizce