Milliyet: Güneşi Gezi’de karşılamak – Mehveş Evin

Gezi Parkı’ndaki yüzlerce çadırdan birinde kalmak nasıl bir şey? Parkta bir gece nasıl geçiyor? ‘Çapulcu’larla sabahlamayan, bilmez.

mehves-evin

Bu yazıyı okuduğunuzda Gezi Parkı’ndaki son durum ne olur, bilemem… Belki çadırların bir kısmı toplanır, belki aynen devam eder. Belki barışçı ortam sürer, belki de… Neyse, kötü şeyler düşünmeyelim!

20 gündür Türkiye’nin -hatta dünyanın- gündeminde olan Gezi’ye, çoğunlukla geceleri gittim. Ama güneşi Gezi’de karşılamadan, parktaki yaşamı ve ruhu tam olarak anlayamazsınız. Ben de geçen pazar parkta kurulan bir çadırda kaldım.

Gezi hayatı, dışarıdan hep eğlence, şamata görünebilir. Oysa her an bir müdahale tehdidiyle, kendi iradeleriyle kalıyor insanlar burada. Hele salı günü yaşananlardan sonra! O günden beridir de akreplerle, toma’larla koyun koyuna olmasa bile, yakın planda yaşamak durumundalar.
Geçen pazar, binlerce Gezi turisti ortamı görmek için geziyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde kalabalık biraz azaldı ve ‘çekirdek’ Gezi kaldı ama hâlâ çok kalabalıktı!

Uyumaya mı geldik beyler?
Çadır o kadar çok ki, birilerinin üzerine basmadan veya çadır ezmeden geçmek güç. Fakat herkes müthiş nazik. “Ay çok özür dilerim”lere cevaben “Rica ederim”ler uçuşuyor. 3-5 çadırın ortasında varsa, bir ‘oturma alanı’ oluşturuluyor. Burada çay, çekirdek, dolma… Artık ne rastgelirse tüketiliyor. Bazıları kitap okuyor, bazıları gürültüye rağmen devrilmiş. Bazıları muhabette.

Gece 2 gibi çöp taşımak için gönüllü anonsu yapılıyor. Madem geldik buraya, toplayacağız tabii. Bir de bakıyorum 10 kişi gecenin köründe sıra olmuş. ‘İşler Güçler’ ekibinden sevdiğim bir oyuncuyu da poşet sırasında görüyorum.

Ne güzel! Herkese steril eldiven dağıtılıyor. Toplanan çöp poşetlerini dışarıya taşıyoruz.
Hızımı alamıyorum, içimdeki anne kabarıyor. Hazır eldiven takmışken birkaç battal çöp poşetini kendim dolduruyorum. (Çöpçünün notu: Bira kutusu yok denecek kadar azdı. Dışkıya ve çiş kokusuna rastlanmadı!)

İş bitince Çapul Kozmetik’e uğrayıp steril sıvıdan alıyorum. Sıra çayda tabii. Çapulcu Pastane tabelasını koyan çaycıya “Neden buradasınız?” diye soruyorum. Bedava çay dağıtıyor.

“Devrimciyim ben” diye cevap veriyor.

Gece 3-4 gibi uyuyalım dedik, çadıra girdik. Fakat uyumak imkansız! Parkta devamlı bir ses, devinim var…

“Uyumaya mı geldik beyler!” diye ansızın biri bağırıveriyor… Bir yerde düdükler çalınıyor… Ya da slogan atılıyor. Yan çadırda direniş günleri ve bundan sonrası konuşuluyor. Uyumak mümkün mü?

Telef olan kuşların cıvıltısı
Saat 5.30 gibi “direnuyku” deyip çadırdan çıktım. Gökyüzü hafiften aydınlanmaya başlamış… Gezi’nin ışıkları yanıyor. Çıkıp dolaştım. Hararetli sohbetler aynı hızla sürüyor. Bazı çocuklar bırakın çadırı, ortalık yerde bir battaniyeye sarılıp uyuyakalmış.

Karnım kazınıyor. Devrim Market’e gidip, 5-6 kişilik olan kuyruğa girdim. (8’de kuyruk bayağı uzuyor). Utana sıkıla iki sandviç alıp çadıra yollandım, insanların o saatteki güleryüzüne ve enerjisine hayran kalarak…

Güneş doğmadan kuşlar nasıl cıvıldıyor, bir duysanız… O kuşlar ki, birçoğu son gazlamada telef
oldu. Mis gibi ıhlamur kokusu
yayıldı etrafa.

Hava o kadar güzel, ortam o kadar huzurlu ki uykum kaçtı, bir çınara yaslandım. Güneş doğarken, park sanki geceyi hiç yaşamamış gibi iyice hareketlendi. Elimde çayım ve sandviçim, bu tatlı uyanışı seyrederek keyif yaptım.

Yaşanan onca üzüntüye ve felakete rağmen, Gezi’de, bu güzelim ağaçların altında, bu naif ama kararlı çocuklarla yan yana sabahladığım için kendimi çok, ama çok mutlu hissettim.

 KiM SiDiKLi?

* Şu sidik-dışkı konusunu açıklığa kavuşturalım. Her karışını dolaştığım Gezi’de, ilk günlerde meydan tarafındaki barakalardan nahoş kokular yükseliyordu, evet.
* Nedeni açık: Hafta sonu gelip gidenlerle 1 milyonu bulduğu söylenen insana yetecek kadar tuvalet yoktu. Oteller sağ olsun kapılarını açtılar da millet perişan olmadı. Mesele ikinci hafta çözüldü, portatif tuvaletler dizildi.
* Haricinde sidik ve dışkı kokan bir ortamda yatıp kalkacak kimse yok orada. Ama hakaret etmek, küçümsemek geleneksel bir spor haline geldiğinden bu sözler kolayca sarf ediliyor. Haricinde ciddiye alınacak bir tarafı yok.

Mehveş Evin
16 Haziran 2013
Kaynak; cadde.milliyet.com.tr