Gezi tutuklusu Sami Tunca’dan mektup var!

Merhaba Yoldaşlar, Dostlar;

Bilindiği üzere 17 Eylül sabahı erken saatlerde gerçekleştirilen bir operasyonla Tekirdağ’dan alınarak İstanbul’a getirildim. Alelacele hazırlanan bir iddianameyle tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderildim. Peki neydi bu iddialar?

1 Mayıs’a katılmam, Gezi eylemlerinde yer almam, yasal basın açıklamalarına katılmam ve en dikkat çekicisi de MÜCADELE BİRLİĞİ DERGİSİ yazı işleri müdürü olmam. İddialara tek tek değineceğim.

1 Mayıs; ne yazık ki, bu ülke toprakları üzerinde 1 Mayıs denildiğinde akla ilk gelen biber gazı, cop, gözaltı oluyor. Bilindiği üzere 2013 1 Mayıs’ı da bunların yaşandığı bir gündü. Devletin bütün saldırılarına karşı deyim yerindeyse yüzbinler Taksim’e çıkmak için sabahın erken saatlerinde Taksim’e giden bütün yolları 1 Mayıs Alanı’na çevirdi. 77 Katliamının hesabını sormak için ve işçi sınıfının mücadele gününde ben de görev yerindeydim.

Hemen 1 Mayıs’ın ardından 31 Mayıs günü başlayan ayaklanma ise yıllarca toplumda birikmiş öfkenin dışa vurmasıydı. Eylem öyle bir büyüdü ki, milyonlar sokaklarda sisteme karşı öfkelerini gösterdi. Ben de yine görev yerimdeydim.

Gerek bir gazeteci olarak gerekse sosyalist kimliğimle bu eylemlerde yer aldım. Tabii polisin hazırladığı iddianamede bu eylemlerde taşlarla, demir çubuklarla fotoğraflarım olduğu iddia edildi. Ama bana gösterilen kişinin yüzü gözü kapalı.

Yaptığımız basın açıklamalarında çekilen fotoğraflarım da bu iddialar arasında tuhafıma giden yanlardan birisi, basın açıklaması sırasında kolluk kuvvetleri müdahale etmiyor, karışmıyor, ama hemen akabinde bunlar yasadışı sayılıyor.

Gelelim diğer bir iddiaya.

MÜCADELE BİRLİĞİ DERGİSİ’nin TKEP/L örgütünün propagandasını yaptığı bunun açılan davalarla somut olduğu iddia edildi. Ben de bu derginin 15 günde bir yayınlanan sosyalist bir dergi olduğunu ne kadar hakkında böyle iddialarda bulunulsa da derginin yayınlanmaya devam ettiğini, herhangi bir kapatmanın mevcut olmadığını ve bu yayının sosyalist bir kimli olmasından kaynaklı bu gün böyle iddiaların tamamiyle siyasi bir karar olduğunu belirttim. Ama gerek savcılık gerek mahkeme heyeti tutuklanmam yönünde kanaatleri olduğunu bildirerek Metris Cezaevi’ne gönderdiler. Şimdi Metris Cezaevi’nde gazeteciliğe devam edeceğim. Uzun bir süre cezaevinde kalacağım kesin. Daha önceden yargılandığım bir davadan 11,5 yıl ceza aldığımı da öğrendim mahkemedeyken.

Çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Bugün sisteme karşı ayaklanan milyonları artık durdurmak devlet tarafından neredeyse imkânsız gibi. Bu süreç bize SSCB Devrimi’ni hatırlatıyor. Böyle bir süreçte dışarıda olamamak ayrı bir üzücü. Ama dışarıda verilen mücadelenin aynısı zindanlarda da devam ediyor. Halk bir yandan dışarıyı sürüklerken, içeriyi yani zindanlar ayağını unutmadan mücadele etmesi gerektiğini unutmamalıdır. Binlerce tutsak böyle bir süreçte gözü kulağı dışarıdaki mücadeleye çevirmiş ve desteklerini sunmuşlardı. Şimdi Gezi eylemlerinin zindan ayağını düşünmek gerek. Artık işçi ve emekçiler uyuyan değil, toplumsa tüm olaylarda bir şekilde kendini var etmektedir. Bu süreç bizlere çok şeyler öğretti. Her defasında yeni deneyimler edindik. Ve edinmeye de devam ediyoruz. Şimdi eline dergiyi alan MÜCADELE BİRLİĞİ veya GENÇ YOLDAŞ’ı bir defa düşünmeliyiz. Bu bize ne öğretti ve ne yapmamız gerekiyor. Dergilerimizi artık daha fazla alana yayma zamanı geldi. Gidebileceğimiz her yere gitmeli, girebileceğimiz her eve ulaştırmak zorundayız yayınlarımızı. Çünkü devlet yayınlarımızdan, kitaplarımızdan ve her şeyden korkar haldedir. Bizler bunun üzerine inatla gitmeliyiz.

Yoldaşlar kendinize dikkat edin. Gözümüz kulağımız dışarıda sizlerde olacak unutmayın olur mu? Her yazı işleri müdürümüz içeri girdiğinde devletten paket açıklaması geliyor. Bakalım bu defa ne olacak göreceğiz. Hepinizi çok seviyorum. Uzun uzun mektuplaşalım olur mu?

Sami Tunca
Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi
A-22 Koğuş
Tekirdağ

5 Ekim 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; Gezi Tutsakları Dayanışma Ağı