Marksist.org: Gezi, Mısır, Brezilya ‘Mücadele içinde mücadele’ – Can Irmak Özinanır

Tarihte hiçbir toplumsal hareket, egemen fikirlerden sıyrılmış, zihinleri milliyetçilikten, cinsiyetçilikten, militarizmden tamamen temizlenmiş pirüpak kitleler tarafından başlatılmadı. Lenin’in söylediği gibi, saf bir toplumsal devrim beklentisi içinde olanların ömürleri bu devrimi görmeye yetmeyecek, çünkü bırakın öyle bir toplumsal devrimi, en ufak bir mücadelede bile böyle bir saflık görülmeyecek. Ufak bir işyerinde, maaşına ufak bir zam isteyen kişilerin arasında dahi egemen fikirlerden daha çok etkilenenler ve daha az etkilenenler olacak. Söz konusu olan küçük bir işyeri değil de milyonlar olduğunda, her hareketin içi aynı zamanda bir kavga alanı olacaktır. Son bir aydır gündemimizi meşgul eden pek çok toplumsal hareket bunun canlı kanıtını oluşturuyor: Gezi Parkı’yla başlayan mücadele, Brezilya’daki kitlesel halk hareketi ve dün itibariyle bir darbe ile yeni bir aşamaya giren Mısır Devrimi.

Bu hareketlerin her birinin içinde birbirinden çok farklı politik güçler var. Gezi Parkı’na “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarıyla hâkim olmaya çalışan ve “milli iktidar” kurma peşinde olanlar, hareketi hızla bir oy deposuna tahvil etmeye çalışanlar ve hareketi sermayenin talanına karşı antikapitalist bir mücadele olarak görenler, hareket içinde doğrudan demokrasiye daha yakın formların arayışı içinde olanlar, kimsenin askeri olmayanlar arasında bir fark olduğu açık.

Brezilya’da hükümetin politikalarına karşı askeri diktatörlüğe dönüşü savunan, sokaklarda sol parti militanlarına saldıran faşistlerle, hükümete karşı mücadele ederken bir yandan da bu eğilimle mücadele etmek zorunda olanlar arasında da bir mücadele var.

Mısır’da henüz 25 Ocak Devrimi sürerken sürekli olarak orduya çağrı yapan Muhammed El Baradey gibi liberallerle; Mübarek’e, Askeri Konsey iktidarına, Mursi’ye karşı mücadele edenler, “ekmek ve adalet” talebiyle grevler yapanlar arasında uzlaşmaz çelişkiler var. Her birinin bugün Tahrir Meydanı’nda olması kimseyi yanıltmasın; emperyalizm ve sermaye için dikensiz gül bahçesi yaratmak isteyenlerle sosyal adalet ve daha fazla demokrasi talepleriyle sokağa dökülenler arasında bir bölünme kaçınılmazdır.

Yukarıdaki ayrımlar sadece kültürel, politik ayrımlar değil aynı zamanda sınıfsal da ayrımlar. Evet, hiçbir sınıf otomatik olarak bir ideolojiye, bir partiye bağlanmıyor. Ancak henüz sınıflar biçimini almamışsa da, sınıfsal çıkarlar hem hükümetlere karşı mücadelede, hem de bu mücadelelerin kendi içlerinde kıyasıya çarpışıyor.

Gezi’den sonra politikadan kaçış var mı?

Bugünlerde parklarda, mahallelerde yapılan forumlarda da birbirinden farklı eğilimler var. Hem katıldığım forumlardan hem de diğer parkların forumlarından görebildiğim kadarıyla milliyetçi, militarist argümanlar çoğu forumda geriliyor, harekete damgasını vuran özgürlük ruhu oluyor. Bunun somut göstergesi Lice’de askerin halka ateş açmasından sonra “Her yer Lice, her yer direniş” sloganlarıyla yapılan yürüyüşler ve İstiklal Caddesi’ne sığmayan LGBT Onur Yürüyüşü oldu. Ancak yine de Kürdistan sözcüğünün kullanımı çeşitli forumlarda sorun yaratabiliyor, vicdani redde tepki gösterenler olabiliyor. Bunlardan çok daha güçlü olan başka bir eğilim ise forumların sürekli olarak bir seçim gündemine tahvil edilmeye çalışılması. Yani mücadele içinde mücadele sürüyor.

Bazı çevreler hareketin “birliği” adına çeşitli tartışmaları karalıyorlar. Ulusalcılığı eleştirmenin hareketi böleceğini savunuyorlar. Bunun politikanın dışı varmış, politika tartışmaktan kaçış mümkünmüş gibi yapan bir politik strateji olduğunu görmek lazım. “Ulusalcıları eleştirmeyin” demenin başka bir açılımı “Kürt sorunundan da bahsetmeyin”, “TSK’ya fazla laf etmeyin”.

Oysa politik tartışmadan kaçınmak mümkün değil. Lice, Barış Süreci, seçimler, medya, hareketin nasıl yol alacağı… Bunların her biri ve daha fazlası asıl olarak birer politik tartışma. Üstelik forumların gücü tam da bu politik tartışmaları hayatımızın içine taşımasından kaynaklanıyor. “Birlik” adına tartışmadan kaçınmak çok daha derin bölünmeleri veya politik felaketleri beraberinde getirebilir.

Türkiye’de de, Mısır’da da, Brezilya’da da mücadelenin kendisi aynı zamanda birer mücadele alanıdır.

Can Irmak Özinanır
5 Temmuz 2013
Kaynak; marksist.org