Fraksiyon: Gezi İşsizleri’nin yanındayız ‘Ne gazlarınız ne işçi kıyımlarınız sizi kurtaramayacak’

Gezi isyanı bu ülkenin egemenlerini titretmeye devam ediyor. Mehmet’i, Abdullah’ı, Ethem’i şehit verdik. Onlarcamız yaşamını kalıcı sakatlıklarla sürdürüyor. Her gün evler basılıyor, Gezi Tutsakları’nın sayısı arttıkça artıyor. Çünkü Bertolt Brecht’in dizelerinde söylenenin retorik değil hakikat olduğunu iyi biliyorlar:

Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak
Durduramayacaklar halkın coşkun akan selini!

Şimdi yeni bir silahla saldırıyorlar: Çalışan kıyımları. İktidara yaranmak isteyen patronlar Gezi Direnişi’ni destekleyen milyonlarca insandan bazılarını seçip işten atıyor. Böylece kendilerini bekleyen sonu geciktireceklerini sanıyorlar.

Onlara iki şey söyleyelim:

  1. Saldırılarınız o sonu geciktirmez, yakınlaştırır.
  2. Halk hesap sormak için o sonun gelmesini beklemez. Sizi her yerde teşhir edeceğiz, adınız o yüz kızartıcı Gezi Düşmanları listesinde yer alacak ve her an halkın tepkisini ensenizde hissedeceksiniz.

Gezi İşsizleri

Her gün farklı sektörlerden arkadaşlarımız Gezi İşsizleri’nin arasına ekleniyor. Tan Sağtürk Akademi’deki gitar eğitmenliği görevine “Gezi Parkı olaylarına katıldığı için” son verilen müzisyen Devrim Yoldaş bunların en son örneklerinden biri.

Ana akım medyadaki işten atmalar, “ayrılmalar” ve yasaklamalar (örneğin Doğuş Medya’dan Cem Aydın’ın işten atılması, NTV Tarih Dergisi’nin kapatılması, Sabah’ın ombudsmanının yazısının sansürü vb.) daha görünür durumdayken medyanın yandaş kıyımları bunlarla sınırlı değil.Bursa Olay Gazetesi İnternet Sorumlusu Berhan Soner kişisel sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlar deneniyle işveren baskısına uğradı ve işten atıldı.

“Artık vatandaş gazeteciyim” diyen Berhan Soner daha önce Bursa Çağdaş Gazeteciler Derneği başkanlığı da yapmıştı. Bursa ÇGD utanç verici bir tavırla bu gazeteci kıyımına sessiz kalır ve protesto metnine imzasını koymazken, Aktif İnternet Medyası Derneği (AKİMET) öncülüğünde yapılan basın açıklamasına TMMOB’dan Bursa Barosu’na birçok kurum katıldı.

Akademinin içinden de bu utanç verici kıyım kampanyasına destek var. Rektörler bile bu kirli dalganın dışında kalamazken, Marmara Üniversitesi’nde 12 yıldır çalışan M. Meryem Kurtulmuş’un görev süresinin uzatılmasında akademik personelin yeniden atanma teamüllerine ve üniversitelerdeki idari işlemlere aykırı davranılarak kısıtlamaya gidildi. Yeditepe Üniversitesi‘nden Barış Dağlı da Gezi’ye destek verdiği için işten atıldı.

Belediyeler de bu aşağılık kampanayaya katılmakta gecikmedi. KESK’in Gezi’ye destek için 4-5 Haziran’da yaptığı iş bırakma eylemine katılan Mamak Belediyesi’nin KESK-Tüm-Bel-Sen’li 66 kamu çalışanına soruşturma açıldı, 8 kişi “geçici görevlendirme” bahanesiyle sürgün edildi. KESK, yaptığı bir basın açıklamasıyla bu baskıları “faşist zihniyetin ürünü” olarak tanımladı.

Gezi direnişleri sırasında halka düşmanlık yapan ticari işletmelerin akıbetini unutmayın. Halk boykot başta olmak üzere çeşitli yöntemlerle bunlara tavır aldı, almaya devam ediyor. Gaz bombalarınızdan, TOMA’larınızdan, tazyikli sularınızdan, plastik ve gerçek mermilerinizden korkmayan halk, kapitalistlerin aşağılık iş şantajına boyun eğmez. Berhan Soner, Meryem Kurtulmuş, Mamak Belediye İşçileri ve işten atılan bütün arkadaşlarımız derhal görevlerine iade edilmelidir.

1. Berhan Soner’in Olay TV’den atılmasına karşı imza metni ve basın açıklaması

[Metni imzalamak için buraya tıklayabilirsiniz]

Değerli basın emekçileri,

Değerli dostlar,

Hepinizin yakından takip ve tanıklık ettiği gibi Türkiye oldukça zor ve sancılı bir dönemden geçiyor. Ülkemiz, demokrasisini güçlendirmek, toplumsal ihtiyaç ve beklentileri özgürlük ve demokrasiyle çözmek yerine tam tersine, baskı ve otoriterleşme yönünde bir sürece girmiş durumda…

31 Mayıs’ta Taksim Gezi Parkı başlayan ve ülke geneline yayılan protestolar sonrası yaşadığımız günler ülkemiz ve özellikle Türkiye basını açısından tam anlamıyla bir karabasana dönüşmüş vaziyette…

Televizyonlar ekonomik kuşatma ve baskıyla yayın yapamaz, gazeteler haber ve yorum yazamaz hale gelmiş durumda!

Son iki yıldır muhalif düşünceleriyle tanınan ve hemen hepsi namuslu gazetecilikten başka çıkar beklentisi olmayan gazeteciler, yazarlar siyasi iktidarı eleştirdikleri gerekçesiyle işlerinden atılmaya başlandı.

En ufak farklı düşünce ve eleştiriye dahi tahammül edilemeyen bu günlerde iş “bela” olarak tanımlanan Twitter’a kadar uzanmış durumda…

Televizyonlarında, gazetelerinde, internet sitelerinde haber yaptırmayanlar bu kez işi meslektaşlarımızın kişisel sosyal medya hesaplarına kadar uzatmış ve tam bir cadı avı başlatmış durumda.

Mümkünse TMSF marifetiyle yönetimine el koyarak, mümkün değilse, ekonomik kuşatma yaparak bu da mümkün olmuyorsa yargıyı devreye sokarak basını kontrol etmeye çalışan zihniyet, sosyal medyayı kontrol etmeyi başaramayınca bu kez tek tek gazetecileri hedef seçmeye ve patronlarına baskı uygulayarak onların ekmekleriyle oynamaya başlamış vaziyette…

Son bir ay içerisinde Doğuş Medya Grup Başkanı Cem Aydın işten atıldı, Akşam Gazetesi’ne, Show TV’ye, SKYTürk360 TV’ye TMSF el koydu ve bu kurumlara iktidara yakın isimleri atadı. Show TV ihalesiz alalacele satıldı. Ali Kırca ve ekibi süresiz izne gönderildi.

Akşam’da İsmail Küçükkaya görevinden alındı, yerine AKP eski Bursa Milletvekili Mehmet Ocaktan getirildi.

NTV Tarih Dergisi Gezi Parkı dosyası nedeniyle kapatıldı. Sabah Gazetesi Ombudsmanı Yavuz Baydar sansüre uğradı. Yeni Şafak’tan Işın Elçin yazısı sansürlendikten sonra işten çıkarıldı.

Ve son olarak, Yeni Şafak’ta Kürşat Bumin yazıları nedeniyle işine son verildi.

Tüm bu gelişmeler, eleştiriye ve farklı düşünceye tahammülsüzlüğün en net göstergeleri.

Sevgili dostlar!

Sevgili meslektaşlar!

Benzer sorunları ne yazık ki yerel basın düzeyinde de yaşamaya başladık.

Olay Gazetesi İnternet Sorumlusu arkadaşımız Berhan Soner, kişisel Twitter hesabındaki mesajları nedeniyle hedef haline getirildi ve işverenine uygulanan baskıyla işten atıldı.

TRT Bursa Temsilcisi Cihat Özkan eşinin sosyal medyada paylaştığı kişisel mesajları nedeniyle yine hedef haline getirildi ve istifaya zorlandı.

Bir haber sitesinin sahibi olan arkadaşımız, bir tek çalışanı dahi olmadığı halde iş müfettişlerince sorgulandı!

Yine gazeteci arkadaşımız İhsan Bölük Twitter paylaşımları nedeniyle hedef haline getirildi ve işini kaybetti.

Yine çok sayıda meslektaşımız özellikle Gezi Parkı protestoları sırasında ve sonrasında mesajları nedeniyle doğrudan ya da dolaylı olarak tehdit edilmeye başlandı.

Sevgili dostlar,

Bizler ülkemiz ve mesleğimiz adına tüm bu gelişmelerden derin kaygı duyuyoruz! Anımsatmak isteriz ki, otoriterleşme yolunda atılan her bir adım Türkiye toplumunu her geçen gün geriyor ve kutuplaştırıyor.

Her bir tweeti takip ve kontrol etme aşamasına kadar ulaşan baskı ve sindirme girişimleri, basın üzerinde katılaşan kontrol girişimleri daha büyük sorunlara kapı aralamaktan başka hiçbir işe yaramaz!

Çağrımız başta Başbakan Erdoğan olmak üzere iktidar çevrelerine! Artık bu baskı ve sindirme girişimlerine son verin! Sosyal medya polisliği için mesai harcamak yerine yurttaşların, seçmenlerin dertlerini, sorunlarını anlamaya gayret gösterin!

Basını kontrol etme ve tek tipleştirmeye çalışmak yerine, özgür ve çoğulcu bir basın için emek harcayın! İfade özgürlüğünü ve farklılıkları içselleştirin!

Keza bugüne kadar hiçbir iktidarın baskı ve sindirmeyle ayakta kaldığı görülmemiştir!

Bu vesileyle basına yönelik her türlü baskıyı protesto ediyor ve işten çıkarılan tüm gazeteciler başta olmak üzere mesleği ve geleceği için onurlarıyla dik duran tüm basın çalışanlarıyla dayanışma içerisinde olduğumuzu paylaşmak istiyoruz.

İMZACI KURUMLAR

AKTİF İNTERNET MEDYASI DERNEĞİ-AKİMED TÜRKİYE GAZETECİLER SENDİKASI
TMMOB İL KOORDİNASYON KURULU BURSA TABİP ODASI BURSA BAROSU
ECZACILAR ODASI BURSA ŞUBESİ YEŞİLLER VE SOL GELECEK PARTİSİ
NİLÜFER KENT KONSEYİ ONURUMUZU SAVUNUYORUZ HAREKETİ YÜRÜTÜCÜLERİ
DOĞADER EKODER KOZA KADIN DERNEĞİ KARABURUN BİLİM KONGRESİ DÜZENLEME KURULU TÜRKİYE TİYATROLAR BİRLİĞİ NİLÜFER SOKAK OYUNCULARI KOLAYLAŞTIRICI DERNEK-KOD İZMİR YENİKAPI TİYATROSU BARTIN SANAT TİYATROSU İZMİR URLA TOPRAK SAHNE TİYATROSU

2. Meryem Kurtulmuş için destek metni

[Bu metin Onurumuzu Savunuyoruz sayfasından alınmıştır]

M. MERYEM KURTULMUŞ YALNIZ DEĞİLDİR!

NE YAPMAK İSTEDİĞİNİZİN FARKINDAYIZ! İZİN VERMEYECEĞİZ!

Marmara Üniversitesi Rektörü’nün, yeniden atama gibi rutin bir idari işlemi, bir akademisyeni tehdit etmek için kullanmanıza izin vermeyeceğiz!

Bir sendika yöneticisi akademisyeni bürokratik baskı ve tehdit yöntemlerinizle ‘uslu’ olmaya  çağırıyorsunuz! İzin vermeyeceğiz.

M. Meryem Kurtulmuş’un yanındayız!

Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. M. Meryem Kurtulmuş’un, Mart 2013′de uzatılması gereken görev süresi nasıl oluyorsa Haziran 2013’te ve SADECE 6 AY İÇİN uzatılmıştır. Bu işlem, akademik personelin yeniden atanma  teamülleri ile Türkiye Üniversitelerinin tamamında uygulanan idarî işlemlere aykırıdır.

M. Meryem Kurtulmuş 12 senedir Marmara Üniversitesi’nde görev yapmaktadır. Uzun yıllar araştırma görevlisi olarak çalıştığı kurumunda 2010 yılında doktorasını tamamlamış ve öğretim görevlisi olarak görevlendirilmiştir. Yeniden atama sadece prosedürel bir işlemdir. Söz konusu işlemi bu kez, ilk defa 6 aylığına yapmakla kendisine bir uyarıda bulunmak istediğinizi ve bunun nedenlerini biliyoruz!

Bazı yöneticilerin yeniden atama işlemlerini, bilim insanları üzerinde bir denetim/kontrol mekanizması olarak kullanmak istediklerini biliyoruz. Siz de şunu bilin! Bu sadece idari bir işlemdir ve İdarî Mahkemeleri’nin, Danıştay’ın bu yönde onlarca kararı bulunmaktadır. Araştırma görevlileri, öğretim görevlileri, uzmanlar vb.  akademik personel, 2547 sayılı Yasa’nın ilgili maddelerince iş güvenceleri olan kamu görevlileridir.

Doktorasını üç yıl önce bitirmiş M. Meryem Kurtulmuş, yardımcı doçent kadrosu ilan edilmeyerek, akademik ilerlemesi engellenmiş ve üstelik verdiği dersleri elinden alınmış değerli bir bilim insanıdır. Çalışmaları, makaleleri alanında kabul görmüş; öğrencileri tarafından çok sevilen örnek bir akademisyendir.  Onun üniversite ve öğrencileri için çok değerli olduğunu biliyoruz ama sizin meseleniz bu değil!

Sizin meseleniz, M. Meryem Kurtulmuş’un sendika yöneticisi ve aktif bir sendikacı olmasıdır.

Üniversite çalışanlarının ve öğrencilerinin haklarını korumak için mücadele etmesidir.

Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Şube yöneticisi olmasıdır.

Birçok hukuksuz uygulamaya karşı üniversitede mücadele etmesidir.

Üniversitelerin ticarîleştirilmesi uygulamalarından biri olan, idarî ve akademik binlerce üniversite personelini ve on binlerce öğrencisini banka müşterisi olmaya zorlayan Marmara Üniversitesi kampüskart uygulamasına karşı M. Meryem Kurtulmuş’un açtığı davayı kazanmış olmasıdır.

Banka ve üniversite rektörlüğü arasındaki ilişkilere çomak sokmasıdır.

İşte asıl mesele budur! M. Meryem Kurtulmuş, bu nedenle bizim için ayrıca değerlidir!

Siz üniversiteleri şirketleştirmeye çalışıyorsunuz, üniversiteleri ve bilim insanlarını büyük sermaye grupları ile işbirliği içine girmeye zorluyorsunuz. Biz de kamu üniversitesini savunuyoruz. Toplum yararına çalışan özgür üniversiteyi.  Mesele budur.

Marmara Üniversitesi’nde M. Meryem Kurtulmuş ve burada adlarını vermediğimiz  pek çok arkadaşımız bu gidişata dur demeye çalışmaktalar. Onları atamalarını yinelememekle korkutamazsınız. Buna izin vermeyiz.

Başta hukukî yollar olmak üzere, bu keyfi uygulamaya son verilinceye kadar mücadele edeceğimizi duyuruyoruz. M. Meryem Kurtulmuş’u, Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’nün açık tehdidine karşı yalnız bırakmayacağız.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!

ONURUMUZU SAVUNUYORUZ HAREKETİ YÜRÜTÜCÜLERİ

3. Yeditepe Asistan Dayanışması’nın Barış Dağlı ve iki asistan arkadaşının işten çıkarılmasına karşı yaptıkları açıklama

[Bu metin Yeditepe Asistan Dayanışması'nın sayfasından alınmıştır]

“Güvenceli iş güvenceli gelecek!” temelinden doğan Asistan Dayanışmasının birer parçası olan 3 Araştırma Görevlisi arkadaşımıza, görev aldıkları bölümlerin başkanlarının ya da bağlı bulundukları fakültelerin dekanlıklarının şikayeti ya da bilgisi olmadan, Rektörlük tarafından 31 Temmuz itibari ile hiçbir gerekçe gösterilmeksizin işten çıkarılacaklarına dair tebligat sunulmuştur. Bu haksız işten çıkarmaların gerekçesini talep etmek için Rektör, Hukuk müşaviri ve Genel Sekreter Vekili bir öğretim üyesi ile birlikte yapılan toplantıdan işten çıkarılmalar ile ilgili somut bir gerekçe alınamadığı gibi aynı zamanda böyle bir gerekçenin gerekli olmadığı da kendileri tarafından toplantıya katılan sözcü arkadaşlarımıza belirtilmiştir. Bu işten çıkarmaların “rastgele” olduğunu belirtirken aynı zamanda bunun bizlerin “denetlenmesinden” sorumlu olduğu iddia edilen Planlama müdürlüğünün düzenlediği raporlara göre yapıldığı yine Rektör tarafından beyan edilmiştir. Ancak bizler Yeditepe’nin görünmez emekçileri olduğumuzdan performans değerlendirmelerine dahil olamayız çünkü bizlerin üniversite çalışanı olduğumuz gerçeği yönetim tarafından tanınmamaktadır.  Bu sebeple her fırsatta “öğrenci” olarak etiketlenen bizlerin performansı ancak ve ancak bölümlerimiz ya da dekanlıklarımız tarafından değerlendirilebilir. Oysa söz konusu arkadaşlarımızın işten çıkarılması sırasında ne bölümlerinin ne de dekanlıklarının fikri alınmamış olup bu karar yalnızca ve yalnızca Rektörlük tarafından verilmiştir.

KAMUOYUNA DUYURUMUZDUR!

Biz, Yeditepe Üniversitesi’nin farklı bölümlerinde “Araştırma Görevlileri”nin tüm sorumluluklarını yerine getirmekte, bizden istenilen tüm günlerde bölümlerimizde bize ayrılan çalışma alanlarında görev almakta, “resmi/kadrolu” araştırma görevlisi arkadaşlarımızın yaptığı işlerin aynılarını yapmakta olan, YÖK’ün ve üniversite yönetiminin öngördüğü ve bizlere yakıştırdığı isimle “Lisansüstü Burslu Öğrenci”leriz. 

ASLINDA SİGORTASIZ, İŞ GÜVENCESİ OLMAYAN, GELECEKSİZ BİLİM EMEKÇİLERİYİZ!

Her üniversite çalışanınin veya öğrencisinin bildiği gibi, hepimiz bölüm ve üniversite çapında sınav gözetmenliği, tanıtım görevi, her tür idari işin yürütülmesi, e-dönüşüm ve planlama sorumluluğu / takibi, akademik danışmanlık, öğrenci kayıtları ve ders çizelgesi takipleri, ERASMUS danışmanlığı, proje danışmanlığı, laboratuvar sorumluluğu, YÖK, Dekanlık ve Enstitülerden gelen her türlü idari/bürokratik iş (FEDEK, MÜDEK, Faaliyet Raporları, Bologna raporlamaları, vs.) gibi çeşitli görevleri fiilen yürütmekteyiz. Söz konusu işlerle ilgili şifre ve yetkilerimiz son aylarda elimizden alınmış, bölümlerde aynı işleri hâlen fiilen yapmakta olduğumuz halde emeğimiz kâğıt üzerinde görünmez kılınmıştır. Emeğimizi görmemekte direnen sadece YÖK ve üniversite yönetimidir.

“Araştırma Görevlisi” Nedir?

Üniversitelerin bünyesinde, yukarıda saydığımız -hepimizin fiilen yaptığı- işleri yürüten, sigortalı/iş güvenceli bir akademik çalışandır, işçidir.

“Lisansüstü Burslu Öğrenci” Nedir?

Akademik başarısı nedeniyle eğitim ve yaşam destek bursuna hak kazanmış, sadece bilimsel çalışmalarda bölüme destek olma taahhüdüyle üniversite bünyesine dahil olmuş öğrencilerdir.

Biz, burslu öğrenci statüsünde üniversiteye dahil edilip, Araştırma Görevlisi işi yapıyoruz! Yaşamsal giderlerimizi karşılamamıza bile yetmeyen “burs”lar alıyor, iş ve gelecek güvencemiz olmadan çalıştırılıyoruz“Burs”, başarı karşılığında verilen bir hibe olup hukuken karşılıksız olması gerekirken biz burslarımızın karşılığını bölümlerimizdeki her tür bilimsel ve idari etkinliklere katılarak ve bu etkinlikler çerçevesinde bizden istenenleri yerine getirmek üzere çalışarak her gün kat be kat geri ödüyoruz. Tüm bunları yaparken yapmamız gereken bilimsel çalışmalardan geri kalıyoruz. Takdir edeceğiniz gibi üniversite tarafından bize aylık olarak yapılan ödemeler aslında burs değil emeğimiz karşılığında bizlere ödenen yetersiz “maaş”lardır. Bunun çarpıcı birkaç örneği, sağlık sorunları nedeniyle rapor alıp bir süre çalışamayan arkadaşlarımızın maaşlarının, 1 ay = 30 iş günü bazında hesaplanarak kesintiye uğratılması ve geçici süreliğine akademik gelişim için yurtdışına giden arkadaşlarımızın kamu çalışanı tanımında geçen “ücretsiz izinli” sayılarak ‘’burs’’larının ödenmemesidir. Statümüzün muğlaklığından kaynaklanan güvencesizlikle her an hem lisansüstü eğitimimizi hem işimizi hem de bursumuzukaybetme tehdidi ile karşı karşıyayız.

Her vakıf üniversitesi belli sayıda burslu öğrenci okutmakla yükümlüdür ve bunun karşılığında devletten yardım alır. Bizi bu şekilde çalıştırarak üniversite,

  • Burslu öğrenci kotasını doldurmakta,
  • Sigortasız, düşük maliyetli, “esnek” emek gücü yaratmakta,
  • İdari iş yükünü bize yükleyerek işe alacağı idari personelden tasarruf etmektedir.

Bizi burslu öğrenci statüsünde bünyesine katıp araştırma görevlisi görev tanımıyla çalıştırarak üniversitenin üzerimizden birkaç farklı biçimde çıkar ve fayda sağladığını sizlere önemle hatırlatmak isterizÜniversite suç işlemekte ve dahası bir insanlık ayıbı sergilemektedir.

Bizler bugünümüz ve geleceğimiz için kaygı duyuyoruz.

PEKİ NE İSTİYORUZ?

GÜVENCELİ İŞ, GÜVENCELİ GELECEK!

  • Tüm fakülte ve bölümlerde birlikte çalıştığımız, aynı işi yaptığımız”resmi/sigortalı/kadrolu/güvenceli” Araştırma Görevlisi arkadaşlarımızla aynı ücretlerle ve aynı koşullarda çalışmayı,
  • Üniversitenin görünmez işçileri olarak artık özlük haklarımızın gasp edilmeden “Araştırma Görevlisi” olduğumuzun kabullenilmesini ve emeğimizin görünür, ünvanımızın resmi ve tanınır olmasını,
  • Bizlere “burs” adı altında ödenen paraların “maaş” ödemesi olduğunun kabul edilerek insani yaşam standartları ölçüsünde kimseye muhtaç olmadan, ek işlerde çalışmak zorunda kalmadan yaşamamıza imkan verecek seviyeye çekilmesini,
  • Eğer LİSANSÜSTÜ / DOKTORA / YÜKSEK LİSANS BURSLU ÖĞRENCİ statüsünde kalmamızda ısrar ediliyorsa, görev tanımımızın belirlenmesini, haftada azami 20 saatlik çalışma saatlerinin bu bağlamda düzenlenmesini
  • VE HERHANGİ BİR GEREKÇE BELİRTİLMEDEN, İŞTEN ÇIKARILAN ARKADAŞLARIMIZIN EN KISA SÜREDE İŞLERİNE İADE EDİLMELERİNİ talep ediyoruz.

Akademisyen olma yolunda şimdiye dek sineye çekebildiğimiz bu süreç ve uygulamaları artık sorgulama noktasındayız. Varlığımızı, emeğimizi ve idealist duygularla çalışma hevesimizi göz ardı eden üniversite yönetimine karşı içinde bulunduğumuz koşulları değiştirebilmek için size sesleniyoruz!

Ulaşmak istediğimiz akademik özgürlük ve hakça yaşam seviyesine ancak demokratik süreç ve yöntemlerle sorunlarımızı tartışıp aşarak, birlikte erişebiliriz.  Bizler akademik özgürlüğümüzü ve özlük haklarımızı geri kazanmak ve akademik köleliğe son vermek için sizleri DAYANIŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ!

Yeditepe Üniversitesi Asistan Dayanışması

Türkiye genelinde diğer üniversite bileşenleriyle dayanışmak ve akademik köleliğe son vermek için;

Blog: http://yeditepeasistandayanismasi.wordpress.com/

Facebook: https://www.facebook.com/pages/Yeditepe-Asistan-Dayan%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1/465335820210303

Twitter: https://twitter.com/YeditepeAsistan

11 Temmuz 2013
Haber kaynağı için tıklayınız; fraksiyon.org