Fıratnews: Müzik şiddete karşı çıkarken…

ALATAV grubu birliktelikleri yaklaşık 4 seneye dayanan, fakat grup elemanlarının müzikal yolculukları 10-15 sene arasında değişen profesyonel, bağımsız bir topluluk. Grup elemanlarının, değişik müzik gruplarıyla başlayan müzikal geçmişleri zaman içinde gelişen ortak bir tavırla ALATAV grubunun zeminini attı. Grubun en belirgin özelliği ise müzik piyasasına girmemeleri, sokak müziği yapmaları.

gitarçalanadam

Bilinçli olarak tercih edilen bu tutum gereği grup hiçbir plak şirketi ile çalışmamakta ve müziklerini en büyük kitlesel birlikteliğin sağlandığı sokakta icra etmekte. Sokak müzisyenliğine yeni ve radikal bir yaklaşım getiren grup, albümlerini kendileri kaydediyor, çoğaltıyor ve performanslarının icrası sırasında sokakta dinleyicilerine direkt ulaştırıyor.

Anadolu türküleri, deyişleri ve derlemelerini santur üzerinden yeniden düzenleyerek sunan müzik grubu, sokak performanslarının yanı sıra, canlı müzik mekanları ve başta üniversite festivalleri olmak üzere çeşitli festivallerden davet almaya, buralarda da sahneye çıkmaya başladı.

Ancak grubun asıl adını duyurması panzerlerin karşısında durarak gitar çalan ve direnişin sembol fotoğraflarından biri haline gelen o kare ile oldu.

ALATAV üyelerinden Murat Öztürk müziğin şiddete direnişinin resmedildiği o fotoğrafla ilgili ANF’ye konuştu.

Sanatınızı sergilemek için neden sahneler değil de sokak?

Gayet pratik nedenlerle. Barlarla ve ses sistemleriyle uğraşmaktansa, insanlarla sokakta aracısız yüzleşmek, karşılaşmak, kucaklaşmak aynı zeminde ve de gündelik hayatın akışına girmek için.  Yarmak için orayı, yani insanın dikkatinin en yoğun şekilde uyaranlara maruz kaldığı İstiklal’de, birlikte öyle bir tınlarsın ki müziğin içindeki sessizlik anlarını dinler bulursun.

Yaptığınız müziğin ve bunu sunuş biçiminizin politik bir içerik ve duruşu olduğunu göz önünde bulundurarak, sanatın ya da müziğin hayatla, insanla ve toplumla nasıl bir bağı olması gerektiğini düşünüyorsunuz?

90’ların ortalarında sokağa ilk çıktığımız zamanlarda Ela gözlerini sevdiğim dilber, Ağrı dağından uçtum gibi aşk dolu şarkılar söylerken polis gösteri yürüyüş kanununa muhalefetten gözaltına alırdı bizleri. Yani duruşumuzun kendisi zaten politik bir ifadeye dönüşüyordu engellenemezcesine, çünkü karşılaşmamışlardı böyle bir şeyle daha önce. Şairin dediği gibi, insan yaşadığı yere benzer ya tanığıyız biz de kaderimiz olan bu coğrafyanın.

O yüzden, Roboski’ye bombalar düşerken bizim de nasibimize, Turgut Uyar üstadın 70 yılında kaleme aldığı divanından Yokuş Yol’a şiirindeki ‘Kürdistan’da ve Muş Tatvan yolunda bir yer kanar’ dizelerini müziklemek düştü.

Bu nedenle kaçamazsın Cumartesi Annelerinden,  kaçamazsın yanan ormanlardan. Yanında duracaksın, bu kadar faili meçhulun olduğu yerde, insanların kör ve sağır olduğu bu pazarda.  Berfo anaya, o yaşarken yazdığım ‘Öpsem alsam asırlık kederini’ şarkısının bir kaydı yokken gittiğim her yerde bunu paylaşma isteğini nasıl anlatabilirim ki!

Gezi direnişinin sembolü haline gelmiş fotoğraflardan birinde, müziğin şiddete karşı direnişine de şahit olduk sizinle birlikte. O fotoğrafın çekildiği anda hangi şarkıyı çalıyordunuz ve bu şarkı neyi anlatıyordu tam karşınızda duran panzer ve polislere?

Siya Siyabend’de birlikte çaldığımız sevgili dostum Hakan Ozboz’un bestesi Hayyam’ı çalarak arkamdaki insanların tedirginliğini almaya çalışıp bir arada durmaya çağırıyordum.

İstanbul sokaklarına aşina olan bir müzisyen olarak, sokaklarda direniş boyunca gördüğünüz manzarayı nasıl özetlersiniz? Günlük hayatın dışına çıkıp direniş alanı haline gelen sokaklarda ne gördünüz?

Gezi sürecinde öyle bir şey oldu ki, eskiden Dolapdere ve Nişantaşı’nda dolaşırken yanında faça taşıyan insanların hepsi Gezi parkında birbirlerine ekmek su veriyorlardı. Öyle bir şey oldu ki, ölüm gibi insanları birleştiren bir şey olmadan, insanlar birlikte durmayı becerdi. Bu devrimdir. İnsanlar bedenlerinde devrimi duydu, geçmiş olsun onlara!

Müzisyenlik hayatınızın geri kalanına yine sokaklarda mı devam edeceksiniz? Sokakta insanlarla birebir temas kurarak yapmak istediğiniz ve verdiğiniz mesaj nedir?

Öncelikle sokak müzisyeni aralığına hapsedilmek istemem, müzisyenim ben. Kış günü Kürt inşaat işçilerinin şantiyesinin yatakhanesinde de çalarım gitarımı, sazımı; bir üniversite amfisinde de, ya da otostopla düştüğüm yoldaki bir handa da veya stüdyoda da… Ama isterim ki paranın hükmünün olmadığı yaylalarda çalayım hep.

6 Ekim 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; firatnews.com