Fıratnews: ‘Kolum da kafam da kırılsa buradayım!’

Polisin Gezi parkı direnişçilerine yaptığı sert müdahalede ağır yaralanan yüzlerce kişiden biri de Ataşehir Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Cemevi başkanı Metin Arslan’dı. Direnişe baştan itibaren destek veren Arslan, çevik kuvvetin hedef gözeterek, yakın mesafeden ateşlediği gaz bombasının sol koluna, fırlatılan ses bombasının ise bel kısmına, sol böbreğine isabet etmesi sonucunda ağır yaralandı. Arslan her şeye rağmen yaralı halde direnişe bıraktığı yerden devam ediyor.

Taksim meydanını savaş alanına çeviren polisin peş peşe ateşlediği gaz, ses bombaları ve plastik mermiler ağır yaralanmalara yol açmaya devam ediyor. Ağır yaralılardan biri olan Metin Arslan yaşadığı dehşet dolu anları şöyle anlatıyor: “Polisin ateşlediği gaz bombalarından kaçarken, birden büyük bir patlama sesiyle olduğum yerden 4 metre ileriye doğru fırladım. Kulaklarım ve beynim sarsıldı, vücudumu kıpırdatamıyordum. Kendimden geçmiş bir halde yerde yatarken, bu kez sol koluma gaz bombası isabet etti. Beni yerde gören insanlar hemen yardımıma koştu. Apar topar en yakında bulunan Alfa Tıp Merkezine götürüldüm. Orada doktorlar hemen ultrason ile böbreğime baktılar ve sol böbreğimde ciddi bir yanık olduğunu tespit ettiler. Tuvalete çıktığımda mesanemden kan geldiği takdirde derhal hastaneye gitmem gerektiğini söylediler”.

ESAS SORUN DEMOKRATİKLEŞME SORUNU 

Ağır yaralanmasına rağmen, Alfa Tıp Merkezinden çıkar çıkmaz müdahalenin sürdüğü Taksim meydanına tekrar gelen Arslan, polisin bu müdahalesinin AKP hükümetinin gün yüzüne çıkan faşist ve gerici uygulamasının tipik bir örneği olduğunu vurguladı. Bu isyanı 3 ağaca indirgememek gerektiğini, burada AKP hükümetinin ayrımcılığına maruz kalmış toplumun her kesiminin talepleri olduğunu ifade eden Arslan, kendi tepkisini şöyle dile getirdi: “Ben Ataşehir Pir Sultan Abdal Kültür Derneğinin ve Cemevinin başkanıyım. 40 bin insanımızı öldüren, katil Yavuz Sultan Selim’in ismini bir köprüye verdiler. Suriye politikası, Cemevlerinin ibadethane sayılmaması, zorlu din dersi dayatması, Madımak otelinin müze yapılmaması gibi sayısız olay AKP hükümetinin Alevilere karşı politikasının bir aynasıdır. Gün geçmiyor ki AKP hükümeti ve yandaşları tarafından Aleviler sürekli aşağılanmalara, hakaretlere maruz kalmasın. Kendinden olmayan insanları tanımayan, saymayan, baskıyla, tutuklamalarla, zorbalıkla ülkeyi yönetmeye çalışan, medyayı satın alan bu hükümet aldığı anti-demokratik kararlarla toplumu artık bir patlama noktasına getirdi. Ağaç meselesi sadece bir başlangıçtı, sorun bir bütün, bunu AKP hükümeti de, Başbakan Erdoğan da biliyor. Esas sorun demokratikleşme, insan hakları sorunu. Yaşanan olaylar, bu sorunlara çözüm bulunmadığı noktada Aleviler başta olmak üzere toplumun artık buna izin vermeyeceğinin sinyalidir. Artık bu ateş yakılmıştır, bu gemi limanı terk etmiştir. Bu saatten sonra bunun geri dönüşü yok. Toplumun her kesiminin tabi tutulduğu ayrımcılıklara son verilene kadar polis bize saldırsa da bu direniş alevlenerek devam edecek. Kolum da kırılsa, kafam da kırılsa buradayım.”

Kendisini hedef seçerek yaralayan polisler hakkında davacı olacağını da aktaran Arslan, “ Polis yüzlerce insanı yaralama, öldürme yetkisine sahip değil. Bu güvenceyi kim onlara veriyorsa tarihe bunun hesabını verecekler” dedi.

Zeynep Kuray
15 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; firatnews.com