Gazetecilere Özgürlük Kongresi’nde konuşan Arzu Demir, “Devletin yıkıcı bulduğu ETHA ve bölücü bulduğu ANF’de çalışıyorum” dedi. Haziran isyanı sonrası ana akım medyada çalışan gazetecilerin de tehdit altında olduğunu kaydeden Demir, ETHA’ya dönük polis baskını sırasında cinsel işkenceye maruz kaldıklarını açıkladı.
Gazetecilere Özgürlük Kongresi tutuklu gazetecilerinin yakınları, işten atılan gazeteciler ve yargılanan gazetecilerin konuşmalarıyla devam ediyor.
‘KÜRT OLDUĞUMUZ İÇİN SÖZDE GAZETECİ DENİLİYOR’
Kongreyi, Gebze Kapalı Cezaevi’nden yolladığı bir mektupla selamlayan tutuklu gazeteci Füsun Erdoğan, “Hukukun hükümet üyelerinin iki dudağı arasına sıkıştırılmış olduğu bir zamanda yaşıyor olsak da yılmadan, usanmadan gerçekleri haykırmaya devam edeceğimiz konusunda şüpheniz olmasın” dedi.
Erdoğan’ın mektubunun divan tarafından okunmasının ardından söz alan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Ankara temsilcisi Kenan Kırkaya’nın eşi Newroz Kırkaya, “Kenan özgür basın çalışanıydı ve Kürt basın geleneğinin devamcısıydı ve Kürt bir gazeteci olduğu için ‘sözde gazeteci’ kavramıyla yargılanıyor” dedi. Kırkaya, 20 aydır 3 buçuk yaşındaki kızı Hevi Jiyan’a cezaevi kavramını anlatacak sözcük bulamadığını belirterek, “Kızımın babası tarafından çekilen görüntülerinin olduğu DVD’ye sırf üzerinde Hevi Jiyan yazıyor diye kanıt olarak elkonulmuş durumda” dedi.
Füsun Erdoğan’ın kardeşi Şengül Tanrıverdi ise “Kardeşim AİHM’de uğradığı işkenceye ilişkin Türk devletini mahkum ettirdi. Şimdi de uzun tutukluluk sürecine ilişkin hukuk mücadelesi sürüyor” dedi. Kardeşinin ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılandığını hatırlatan Tanrıverdi, herkesi Erdoğan’ın davasının görüleceği 24 Eylül’de Çağlayan Adliyesi’ne çağırdı.
Cezaevinden yakın zamanda tahliye olan Azadiya Welat gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ozan Kılınç, Kürtçe ve Zazaki kongreyi selamlayarak, “2 buçuk yıl cezaevinde kaldım ve mesleğim gereği yaptığımız her şey suç olarak görülüyordu. Sansür kaldırılmış deniyor ancak sansür hala devam ediyor” dedi.
Sürgündeki TGDP sözcüsü Necati Abay’ın eşi Leyla Abay, 2003 yılında eşi Atılım gazetesi çalışanıyken tutuklandığında ana akım medyanın kendilerine sahip çıkmadığını hatırlattı. Abay, “2003 yılında Basın Konseyi Başkanı olan Oktay Ekşi’ye günlerce ulaşmaya çalıştık. Kendisi şu anda burada, hatırlar. Bizimle görüşmemişti. Biz sosyalist ve Kürt gazetecilere baskılara alışkınız. Şimdi bu baskılar ana akım basına da genişledi” ifadelerini kullandı. Katledilen gazeteciler Hrant Dink, Metin Göktepe ve Musa Anter’i hatırlatan Abay, “Şimdi de onlarca gazeteci tutuklu veya sürgünde yaşamak zorunda” diye konuştu.
‘GEZİ MESELESİ BİR ODUN MESELESİDİR’
Gezi sürecinde yaşadıklarını aktaran Ahmet Şık, “Gezi meselesine ilişkin sadece 3-5 ağaç meselesi olmadığını doğru anladılar. Doğru, Gezi 3-5 ağacın meselesi değildi. Bir odun meselesiydi. Bir odunla simgeleşen iktidar meselesiydi” dedi. Sansürün kaldırılmadığının cezaevindeki 64 gazeteciye bakarak anlaşılabileceğini vurgulayan Şık, “Bu kadar önemli bir meselede burada sadece bir tane kamera olması bile sansürün devam ettiğini gösteriyor. Bu akşam belki yine tutuklu arkadaşlarımız, bir kısım medya çalışanı tarafından ‘terörist’ olarak gösterilecek” ifadelerini kullandı.
Tutuklu Özgür Gündem gazetesi Yazarı Yüksel Genç’in yeğeni Helin Genç ise “Ben de bir gazeteci adayıyım, İletişim Fakültesi’nde okuyorum. Üzerimizde olan umutsuzluğu tahmin edebiliyorsunuzdur” dedi.
Kongreye katılan CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, mecliste gazetecilere dönük baskıların takipçisi olacaklarını belirtti.
Bir sene önce tahliye olan gazeteci Hasan Coşar, “Biz sınıfın gazetecisi olduğumuz için, ezilenlerin haklarını savunduğumuz için mimliyiz. Herhangi bir ‘suç’ işlememize dahi gerek yok” dedi. Cezaevlerine gönderilen mektup ve kartlara idarenin el koyduğunu hatırlatan Coşar, “Bize sadece 5 kitap ve 1 kalem veriyorlardı cezaevinde. Bu sorunlar bugün de yaşanmaya devam ediyor” dedi.
Özgür basın çalışanı Salih Sezgin, “Kürt medyasının yaşadığı vahşeti Gezi olayları ile birlikte Batı’daki medya çalışanları da gördü” dedi. Özgür Gündem gazetesi bombalanırken kimsenin ses çıkarmadığını hatırlatan Sezgin, “Kürt basını sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da tehlike altındadır. Kürt televizyonları kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya” diye konuştu.
HABER ALMA VE HABER VERME HAKKI İÇİN ÖRGÜTLENİYORUZ
Etkin Haber Ajansı’na (ETHA) dönük polis baskını sırasına polisin cinsel işkencesine maruz kalan ETHA editörü ve ANF muhabiri Arzu Demir, “Ben devletin yıkıcı bulduğu Etkin Haber Ajansı ve bölücü bulduğu Fırat Haber Ajansı’nda çalışıyorum” dedi. Haziran isyanı ile birlikte ana akım medyada çalışan gazeteciler için bile gazeteci olmanın riskli olduğunu kaydeden Demir, “Halkın haber alma hakkı ve gazetecilerin haber verme hakkı için örgütleniyoruz. Geçen hafta da ‘Penguenler kutupta güzel’ eylemi yaptık” ifadelerini kullandı.
Haziran isyanında çalışan gazetecilerin polis saldırılarının doğrudan hedefi olduğunu, gazetecilerin plastik mermiler ve gaz bombalarıyla yaralandığını hatırlatan Demir, “Sadece ETHA’da 4 gazimiz var. Bunun dışında sosyalistlere dönük polis operasyonunda ajansımız basıldı. Ben ve meslektaşım polisin çıplak arama işkencesine maruz kaldık” dedi.
‘KÜRT BASINI DEVLET TERÖRÜ İLE KARŞI KARŞIYA’
Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, “Gazetecilik açısından 90′lardan sonra en ağır dönemi yaşıyoruz” dedi. İMC TV’den Şafak Timur ise kendisinin Bülent Arınç tarafından ‘terörist’ demediği için hedef gösterildiğini kaydederek, ekledi: “İsyancıya isyancı dememizi dahi istemiyorlar.”
Özgür Gündem gazetesi çalışanı Sedat Yılmaz, devlet teröründen kaçarak Danimarka’da çalışmak zorunda kalan Kürt gazetecilerin de baskı altında olduğunu kaydetti. Roj TV, Nuçe TV ve MMC TV’nin çok yüksek para cezası aldığını hatırlatan Yılmaz, “Türk devletinin Danimarka ile olan silah anlaşmalarından ötürü Kürt medyası kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya. Gelin hep beraber Kürt basınına dönük bu terörü durduralım” diye konuştu.
24 Temmuz 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız;firatnews.com
