Fıratnews: Dikmen’de ‘çatışma’ mı infaz mı?

Ankara Dikmen’de Emniyet Genel Müdürlüğü’ne saldırıyla ilgili, eylemci oldukları iddia edilen 2 kişiden Muharrem Karakaş polis kurşunuyla yaşamını yitirirken, Serdar Polat da ağır yaralandı. Ancak son yıllarda polisin PVSK’ye de dayanarak yaptığı infazları “çatışma yaşandı” olarak duyurması şüpheleri artırıyor.

Türkiye’de son yıllarda kolluk kuvvetlerinin yargısız infazlarında artış görülüyor. “Çatışma yaşandı” denilerek katledilenlerin kimisinde silah dahi bulunamadı, kimisi de sırtından vuruldu. Hatta bazıları da “terörist” sanılarak, “karşılık verebilirdi” denilerek infaz edildi.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “polisimi ezdirmem”, “polisim gerekeni yapar” şeklindeki, devlet terörünü meşrulaştıran beyanları yargısız infazları da beraberinde getiriyor.

Ankara Dikmen’de Emniyet Genel Müdürlüğü ve polis evine dün akşam gerçekleşen saldırıyla ilgili, eylemci oldukları iddia edilen 2 kişiden Muharrem Karakaş polis kurşunuyla yaşamını yitirirken, Serdar Polat da ağır yaralandı. Polis, Ankara-Konya yolu Kepekli mevkisinde bu kişilerle silahlı çatışma yaşadıklarını savunuyor.

Ancak Türk polisinin birçok kez “çatışma” olarak kamuoyuna duyurduğu ölüm olayları yargısız infaz şeklinde meydana geldi. Bu kötü sicil, dün akşamki gelişmeye de kuşkuyla yaklaşmayı gerektiriyor.

Terörle Mücadele Kanunu, ardından PVSK ve CMK’da yapılan değişiklikler devlet terörüne meşruiyet katıyor. Polisler en fazla göstermelik yargılanmaya tabi tutulup aklanıyor.

Son birkaç yıl içinde polisin “çatışma” bahanesine sığınarak yol açtığı ölümlerden birkaçı şöyle:

İstanbul Esenyurt Saadetdere Mahallesi’ndeki bir parkta 20 Kasım 2009′da Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) militanı Alaattin Karadağ “dur” ihtarına uymadığı iddiasıyla polis tarafından, tüm şarjör kullanılarak öldürülmüştü. Karadağ’ın çatışma sırasında öldürüldüğü iddia edilse de, avukatların olay çevresindeki işyeri ve mobese kaydı talepleri mahkeme tarafından reddedildi. Adlı Tıp’taki otopsi ise polis tarafından yaptırıldı, Karadağ Ailesi’nin doktorları otopsiye dahil edilmedi.

Cemal Yalın ise Amed’de 5 Ağustos 2010 günü yine polisler tarafından açılan ateşle öldürülmüştü. Resmi açıklama “terörist sanıldı” şeklindeydi. Mahkeme, kasten adam öldürmek suçundan yargılanan katil polislerin “kendilerini koruduklarına” karar verdi.

Geçtiğimiz yıl, aralık ayının sonunda Amed’deki bir cezaevinden firar eden Özgür Arda polis tarafından öldürüldüğünde, polis telsizlerinden “kaçan şahıs ateş etti, biz de ateş ettik, vuruldu” anonsu duyuluyordu. Arda’nın güvenlik güçleriyle silahlı çatışmaya girdiği iddia edilse de, sonrasında üzerinde silah bulunmadığı anlaşıldı. Üstelik, Arda sırtından vurulmuştu. Görgü tanığı Mehmet Yıldırım olay anını şöyle anlatıyordu: “Bir anda panzer geldi. İçinden üç sivil polis gelip bizden kimlik sordu. Özgür kafasını çevirip sırtını dönüp biraz ilerledi ve polisler arkasından sıktı. Ambulans geldiğinde de polisler, Özgür’ü yarım saat yerde beklettiler. Üzerinde kimlik yoktu. Silah da yoktu.”

Amed’in Kayapınar İlçesi’ne bağlı Huzurevleri Semti’nde Ocak 2012′de Metin Kar ve Agit Altan katledilmiş; devlet önce “çatışmada vuruldular”, sonra “çatışma sırasında balkondan atladıkları için öldüler” şeklinde çelişkili açıklamalar yapmıştı. Ancak iki ismin kafalarında kurşun izleri görülmüş ve polisin önce infazda bulunduğu, ardından apartmanı tarayarak çatışma süsü verdiği ortaya çıkmıştı.

Mardin’in Nusaybin İlçesi’ndeki Selahattin Eyyubi Mahallesi’nde bulunan Sakarya Caddesi’ndeki bir eve, Ocak 2013′te, içinde HPG gerillası Mehmet Şirin Cebe’nin olduğu gerekçesiyle özel harekat timleri ve sivil polisler gündüz saatlerinde baskın düzenlemişti. Çevrede bulunan evlerin çatılarına konumlanan polis, canlı yakalanması muhtemelken, Cebe’yi infaz etti.

Aynı bahaneyle öldürülenler arasında çocuklar da vardı. Kamuoyunun yargısız infazlara ilgisi, Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz cinayetiyle artmıştı. Mardin Kızıltepe’de 2004′te evlerine düzenlenen operasyon sırasında babası Ahmet Kaymaz ile birlikte öldürülen Uğur Kaymaz 12 yaşındaydı. Bedenine aldığı kurşunların sayısı ise 13′tü ve çoğu sırtına isabet etmişti. Polis yine “çatışma” iddiasına sığınmış ancak bunu ispat eden bir bulguya rastlanmamıştı.

RESMİ HATA VE İHMALLER; YÜZLERCE ÖLÜM

Öte yandan 2007-2013 yılları arasında faili polis olan ölümlerin sayısı da artış gösterdi. Ölümlerin “çatışma” denilip infaz edilerek veya “dur” ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle ve orantısız güç uygulanmasıyla gerçekleşti.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) Yaşam Hakkı İhlalleri alt başlıklı raporlarına göre; 2007 yılında resmi hata ve ihmal sonucunda 48 kişi yaşamını yitirdi. 2008 yılında 19 kişi daha eklenerek; sayı 67′ye çıkıyor. 2009 yılında ise resmi hata ve ihmal sonucunda 42 kişi yaşamını yitirirken; bu sayı 2010′da da 23 olarak tespit edildi. 2011 yılında bu şekilde yaşamını yitirenlerin sayısı ise 31.

2012 yılına gelindiğinde de aynı başlık altında değerlendirilen ölümlerin sayısı 13 oldu.

Ali Barış Kurt
21 Eylül 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; firatnews.com