Evrensel: Tarihi tersaneye AVM!

Başbakan Erdoğan, tarihi Haliç tersanelerinin yerine AVM, cami ve rezidans yapacağını duyurdu. Şair Sennur Sezer bir zamanlar işçilik yaptığı tersaneleri gazetemize yazdı.

tersane

Fatih Sultan Mehmet’in isteğiyle 15 Aralık 1455’te kuruluş hazırlıkları başlayan İstanbul tersanelerine Tersane-i Amire ismi verilmişti. Bölgede tersaneciliğin tarihi İstanbul’un fethinden yüzlerce yıl öncesine kadar uzanır. Bizans’ın  tüm gemileri Haliç’te inşa edilmiştir. Fatih, bu tersanelerin kullanmasını istemedi. Kuzey Haliç kıyı şeridinin büyük bir bölümünü bünyesine alacak genişlikte  bir tersanenin inşasını buyurdu.

Önceleri küçükten büyüğe doğru kayık, karamürsel, aktarma, at kayığı ve çektiri gibi küçük ahşap tekneler yapılırken, tekniğin ilerlemesiyle daha büyük gemilerin yapımına geçildi. II. Beyazıd döneminde (1481-1512) tersaneler ıslah edildi. 16. yüzyılda Güzelce Kasım Paşa’nın sadaret kaymakamlığı sırasında Gelibolu Tersanesinden ustalar ve kalfalar İstanbul’a getirilerek Tersane-i Amire’nin takviye edilmesi sağlandı. (Kasımpaşa adını bu vezire borçlu)

YENİ HAVUZLAR

sennur-sezerBarbaros Hayrettin Paşa döneminde ise Tunus ve Cezayir’in ünlü ustaları tersaneye nakledildi. O tarihten sonra çok büyük kalyonların inşa edildiği tersane, zaman içinde Kağıthane Deresi girişine kadar yayıldı. Daha sonraki yıllarda buharlı gemilerin yapımına geçebilmek için araç ve gereç takviyesi yapıldı, yeni havuzlar inşa edildi. Tersane-i Amire cumhuriyetten sonra askeri ve sivil gemilerin yapılabilmesi için ikiye ayrıldı. Tersane-i Amire’nin yer aldığı Haliç’in kuzey kıyısında bugün, sırasıyla Haliç Tersanesi, Kasımpaşa Vapur İskelesi, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Askeri dikimevleri, Camialtı Tersanesi, Taşkızak Tersanesi, Jandarma kuvvetlerinin teknelerinin onarım ve inşa kızakları (Jandarma Bot) ve Hasköy Tersanesi bulunuyordu. (Hasköy Tersanesi ve lengerhane bugün Koç müzesi) Tersane günümüzde 75 bin metre karelik bir alana yayılmış durumda. 457 metre uzunluğunda rıhtımı, tarihi değeri çok büyük olan üç kuru havuzu ile iki inşa kızağı var.

Deniz Hastanesi karşısından bu tersanelere iki yanı duvar bir yol ayrılır. Tersanelere ulaşmanın iki yolu vardır zaten ya iki yanı ıssız sayılacak nöbetçili bir yoldan yürümek ya da deniz yoluyla gelmek.

Camialtı’na Köprüaltı’ndan vapur kalkardı, özellikle sabahları. Taşkızak’a kalkan işkampavya denilen yarı bot deniz araçlarıydı.

Çevre yolundan demir merdivenle inilen bir yolu da vardı tersanelerin. Aynalı Kavak Kasrı’nın III. Selim döneminde bir bölümü yıkılarak genişletilen Taşkızak uzun süre Hasbahçenin  manolya ve çam ağaçlarını korudu.

Bu ağaçların altında Tersane’nin ünlü “kuzu günü” çoğu zaman piknik biçiminde kutlanırdı. (Haliç’in kokusu alınmıyordu inanın). Sonra bir genel müdür “Tersanede ağacın işi ne” diye ağaçları kestirdi ve bahçe durulmaz hale geldi.

Taşkızak Tersanesinin 1455’te yapılan Haliç Tersanelerinin bir bölümü olarak özelliği bir sanayi/tersane müzesi oluşudur. Ayrıca Sardes Harabelerinden getirilen 2-3 tonluk som mermerden oyulmuş kızak da ayrı bir müze malzemesidir.

DENİZALTIDAN HEDEFE TORPİDO ATAN İLK DENİZALTI

Taşkızak Tersanesi, dünya denizcilik tarihinde de önemli bir yere sahip. Dünyanın ilk denizaltısı olan Abülhamit ve Abdülmecit adlı denizaltılar 1886’da Taşkızak’ta monte edildi. Hükümet tarafından, İngiltere’de Nordenfeld top fabrikasında inşa ettirilen denizaltılar getirilmiş, Taşkızak Tersanesinde monte edilerek 1886’da  denize indirilmiştir. 1888 yılında, Sarayburnu önlerinden dalarak akıntıya karşı ilerlemiş ve Üsküdar önlerinde demirlemiş boş bir gemiyi torpidosunu atıp batırarak yabancı devlet temsilcilerine gösteride bulunmuştur. Böylece Osmanlı Donanması; “Hedefe torpido atan ilk donanma” olarak tarihe geçmiştir.

Taşkızak’ta yapımı  gerçekleştirilen öteki denizaltılar “Ay Sınıfı “ Denizaltılardan Yıldıray ve Atılay  denizaltılarıdır. Atılay Denizaltısı, Türkiye’de montajı tamamlanan ilk denizaltı gemimizdir. Bir görev sırasında Çanakkale Boğazı çıkışında dalışta iken mayına çarpması sonucunda 14 Temmuz 1942 tarihinde batmıştır. Taşkızak’ta kızağa konan Yıldıray denizaltı gemisinin inşası savaş nedeniyle yarım kalmış, daha sonra 2 ana dizelinin yurda getirilmesiyle tamamlanmış, tecrübeleri yapılarak 1946 yılında donanmamıza katılmıştır. Yıldıray denizaltısı Türk personel tarafından tecrübeleri yapılarak hizmete sokulan ilk denizaltı gemimizdir.

HALİÇ TERSANESİ HAVUZU

Evliya Çelebi Haliç Tersanesini şöyle anlatır: “Tersane Süleyman Han binasıdır. Baruthane Kulesi, yetmiş kapudan mahzenleri, kürekhane, yedi adet kurşunlu mahzen, Divanhane-i Cedid, Sanbule Zindanı, Cirid Meydanı Kasrı, Şahkulu Kapısı, Meyit İskelesi Kapısı hep tersane tevabiidir (tersaneye bağlıdır)” Evliya Çelebi tersanede on iki bin Arabistan askeri, yüz elli Enderun, yüz elli birun kaptanı yetmiş alem ve tuğ sahibi azap ağaları olduğunu sayıp, cezirelerden ve kırk sancak yerden kürek-çekecek azap gelmesinin Sultan Süleyman kanunu olduğunu belirtir.

TERSANEYE DAİR…

*Her gece tersanenin her bir gözüne bir gözcü ve sanbule zindanına üç yüz azab neferi nöbetçi atanır, otuz beş kaptan da  askerlerle şehrin öteki mahallelerinde kol dolaşırmış. Çünkü Süleyman Han asrında Galata Kulesi’nde ve tersane zindanlarında otuz bir bin kadar  çeşitli cezalı ve esir bulunurmuş.

*En verimli zamanlarında tersanede 40-45 bin kişi çalıştı. Yılda 150 gemi üretildi. Teknolojik gelişmeler ve filodaki büyüme dikkate alınarak ilk olarak Valide kızakları inşa edildi.

*1787’de İtalya’daki Vezüv Yanardağı’ndan gemilerle getirilen volkanik taşlarla, 19. yüzyılda üç havuz yapılır. 14,28 ve 32 bin metre küplük havuzlar, yeraltından tünellerle birbirine bağlandı. XI. Yüzyıl’da gemi tiplerinin  ve boylarının değişmesi nedeniyle kızaklarda gemi yapımı uzun zaman gerektirmişti. Gemi yapımlarını hızlandırmak için büyük bir taş havuzun yapılmasına karar verildi. 118 m. boyunda, 20.12 m. genişliğinde ve 13.50 m. derinliğindeki havuzun yapımında harç kullanılmadı. Taşlar birbirine kenetlenecek şekilde kesilerek işlenmiş, böylece havuzun yıllar boyu bozulmaması sağlandı. Yapımına  I Mahmut döneminde (1730-1754) Kasımpaşa kapısında başlanan havuz, III Selim döneminde 1788’de bitirildi.

*Haliç Tersaneleri 1875’de başlayan ilk grevlerden birinin de mekanıdır. Bu grev aralıklarla yaklaşık üç yıl sürmüş, sonunda çalışanların hepsi işten atılarak tersanede asker çalıştırılmıştır. 1888’de Haliçteki Tersane’de  askeri bir elektrik fabrikası da kurulmuştur.Bu fabrikada gemiler için dinamolar, projektör, pil ve lambalar üretilmiştir.

BEN DE BİR ZAMANLAR SÜLEYMAN İDİM

Derler ki Kasımpaşa sırtlarında Tersanelere bakan sırtta bir mezar varmış,
Taşında
“Ben de bir zamanlar Süleyman idim
Ateşe ve rüzgara hükümran idim
Zannetme ki Peygamber Süleyman idim
Tersane-i Amire’de Ocakçı Süleyman idim” yazarmış.
Artık ne o mezar var ne Tersane-i amire.

2.FOTOĞRAF:  Sennur Sezer’in Taşkızak’ta onarımda olan Cumhurbaşkanlığı’na ait Acar motorunda çekilmiş fotoğrafı.

Sennur Sezer
24 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; evrensel.net