Evrensel: Gezi hayaleti Karaburun’da

Bu yıl 8’incisi düzenlenecek Karaburun Bilim Kongresi’nin Gezi Direnişi öncesinde açıklanan programı alt üst oldu adeta… Hemen yenisi oluşturulup 4 Eylül’e yetiştirildi. Ama Düzenleme Kurulu bunu yaparken, çok da zorlanmamış. Çünkü, önceden belirlenen “İktidar ve Dayanışma” temasının barındırdığı öngörü, direnişin ardından tam “cuk” dedirtiyor. Bilim ve siyasetin ayrılmaz bütünlüğü, bu seneki kongrede iyice ete kemiğe bürünüyor. Bilim, iktidarı sorguluyor, dayanışmayı övüyor. Hem de Eylül’de, hem de güpegündüz. Kongre Düzenleme Kurulu’nun yeni ve genç üyesi Diyar Saraçoğlu bize bu seneki kongreyi anlatıyor. Bilim ve mücadele üzerine düşünmek ve tartışmak için siz de Karaburun yoluna düşsenize!

karaburun

Kongrenin her yıl Karaburun’da düzenleniyor olmasının özel bir nedeni var mı?  Bu güzel Ege kasabasına duyulan sevgiyle mi ilgili acaba?

Aslında bu soruyu Börklücelere kadar götürüp tarihsel arka planıyla yanıtlamak mümkün. Ama şuan Karaburun’un İzmir içerisindeki konumundan bahsetmek daha önemli gibi geliyor bana. Çeşme ve Kuşadası’na göre daha az talana uğradı Karaburun. Böylelikle muhalif bir kongre için daha uygun bir yer oldu. Fakat şimdi, balık çiftlikleri, RES’ler, taş ocakları gibi birçok tehlikeyle karşı karşıya maalesef.

Kongre için neden örneğin sosyal bilimler kongresi demiyorsunuz da bilim kongresi diyorsunuz?

Alıştığımız kongre formatına aykırı Karaburun Bilim Kongresi. Kongrelerde genelde bildiriler sunulur belli tartışmalar yapılır ve gidilir. Bizde ise kongre; toplum, siyaset ve akademi üçgeninin merkezinde yer alıyor. Bilginin sadece bilimsel düzlemde üretilebileceği, sadece üniversitelerde üretilebileceği ve yayılabileceği algısına da karşı çıkıyor böylelikle.

O halde, biraz daha etkin bir bilim algısı var kongrede. Laboratuarlardan, dersliklerden çıkıp insan yaşamına müdahale eden ve geri dönüşünü de alan bir bilim algısı…

Evet. Fiziksel olarak Karaburun buna imkan sağlıyor. Bir otelde vs. olmuyor, herkesin bir arada olabileceği, çadır alanlarının olduğu bir yer sağlıyor. Bildiriyi sunup, otelde yatmak yerine, bildiriyi sunan insanlarla tartışma imkanı oluyor. Yerelle temas sağlanıyor. Kapalı kapılara sıkışmış bilim anlayışına aykırı kalıyor böylece.

Öyleyse kongrenin yerelleştiği söylenebilir mi?

Tam anlamıyla diyemezsek bile yerelleşmeden söz etmek mümkün. Artık kongreyi Karaburun yarımadasında bilmeyen yok gibi. Kongreyi düzenleyen Karaburun Gündelik Yaşam Bilim ve Kültür Derneği de yerelde verilen mücadelelerde yer alıp, platformların bileşeni olarak varlığını sürdürüyor. Küçük bir katkı da olsa bizler de, sene içindeki toplantılarımızı bu kasabada yapmaya çalışıyoruz

Kongrenin düzenleme kurulunda geçtiğimiz senelere göre değişikler var. Siz de yeni eklenen isimlerden birisiniz. Ne oldu? Eskiler sıkıldı mı?

Bunun farklı nedenleri var. Yurtdışına gidenler oluyor, kongre cidden yorucu, tempolu… Artık daha genç bir kuşakla onların ne istediğini anlamamız kolaylaştığı bir biçimde hazırlanıyoruz. Hocaların olması da tartışmaların nasıl yürüdüğünü, siyaset düzlemiyle ilişkinin nasıl kurulabileceğini ve birikimlerinden de bizim yararlanmamızı sağlıyor. Düzenleme kurulu iktisatçısından mühendisine kadar geniş bir aralığı kapsıyor.

ÖSYM DEĞİLİZ Kİ BİZ!

Kongre başlamadan önce Ekonomi Politik Okulu da düzenleniyor. Bu okulda neler var?

Ekonomi Politik okulu öncelikle atölyeydi. Atölye mantığında daha az kişi olur, daha sık paylaşım olur. Daha etkileşimli bir şey. Karaburun herkesin katılımına açık bir kongre. Başvuran kişilerde bir eleme mantığı yok. Ama böyle olunca da atölye mantığını işletmek zor oluyor. 300 kişiyle atölye yapamıyorsunuz. Bu yüzden bir eleme sistemi düşünmek gerekiyordu. Ama bu da Karaburun’un mantığına karşıydı. ÖSYM değiliz biz. O yüzden atölye Ekonomi Politik Okulu oldu. Okulda farklı alanlardan gelen hocalarımızın verecekleri dersler olacak. Öncesinde de katılımcılara hocalarımızın verdiği okuma önerilerini katılımcılara ulaştırıyoruz. Böylelikle anlatılan konularla ilgili önceden bilgi edinilmiş oluyor. Bu da derslerin etkileşimli geçmesi için daha iyi.

‘İKTİDAR BLOĞUNDA DA DAYANIŞMA OLDU’

İşin bir de iktidarla dayanışma kısmı var.. Medyasından,  bilim insanına kadar… İktidarın bu kadar güçlü olduğu bir ülkede, ona karşı mücadele yükseldiği zaman, herkes taraf seçmede de netleşiyor. Nasıl ki direnişte daha önce bir araya gelmeyen kesimler bir araya geldiyse, iktidar bloğunda da benzer bir durum oldu. Açık ya da kapalı bir şekilde iktidarla dayanışanlar oldu. AKP’nin kendi sözcüsü ve yakın çevresi her şekilde direnişe saldırdı, kötüledi. Bir kısmı ise, -liberal akıllar özellikle- AKP’ye bir şey demezken “Aslında bu ulusalcıların mücadelesidir” dediler ve bunu 12 Eylülle kıyaslayanlar bile oldu. Akademide de oldu bu. Sorulara kadar indi hatta. Bütünleme ve yaz okulu sorularında, direnişi kötüleyen sorular sormaya başladılar. Diğer yandan akademiden direnişe katılanlar fişlenmeye başlandı.

Kongrenin temasına Gezi direnişinden önce karar verildi, ama Gezi’yle birlikte tam da karşılığını buldu galiba. Geçen sene de doğaydı tema. Ve ekoloji mücadelesinden bir direniş çıktı. Çok mu öngörülüsünüz, yoksa müthiş bir tesadüf mü bu?

Çok denk düştü gerçekten. Ama biz tartışmalarımızı şöyle yaptık; 2014 Türkiyesi’ne gelirken yerel seçimler ve başkanlık seçimleri kapıda ve iktidar uzun süredir koltukta. Gündem hareketlenecek. Bu noktada nasıl mücadele verilebilir, hangi pratikler sağlanabilir? Kentsel dönüşüm, ekoloji, fabrikalar, Kürtlerin özgürlük mücadelesi… “Bunlar ortaklaştırılabilir mi, neler yapılabilir?” Bunu düşünmek istiyorduk. İktidara karşı mücadele de dayanışılabilir mi, akademinin buradaki konumu nedir konuşmak istiyorduk ki akademi de kendi içerisinde birçok farklı mücadeleye tanık oluyor zaten. Tüm bunlar “İktidar ve Dayanışma” temasını oluşturmuştu.

İSYAN EDERKEN DAYAŞABİLMEYİ ÖĞRENDİK

Ve bir şey oldu ve birden direniş patlak verdi…

Gezi süreci neden böyle patlak verdiyi kısaca düşünürsek, ben iki temel şey görüyorum.  Neoliberal politikalar, AKP döneminde bir “başarı” kazandı ve de süreklilik arzetti. Eğitimden sağlığa kadar her şey  satılıyor artık. Bu bir sınıra dayanmaya başladı. İkincisi de devlet baskısı. Kürt illeri haricindekiler ilk defa polis baskısını ne kadar şiddetlenebildiğini gördüler. Bence bir öfke patlaması bu anda oldu. Antakya’dan İzmir’e kadar sadece direnişi değil, isyan ederken dayanışabilmeyi de öğrendik.

Peki kongreye Gezi Direnişi’nin yansımalarının taşınacağını düşünüyor musunuz?

Bu seneki kongrede Gezi’den kopup gelen bir hayalet dolaşacak Karaburun’un üstünde anlaşılan. Bu hayaleti bekliyorduk. Gezi süreci de bu hayaleti hem dolaştıracak hem de ete kemiğe de büründürecek.Gezi tutkalı bilimi, siyaseti, doğayı bir arada tutabilecek sanırım bu kongrede.

Gezi direnişinin bir sloganını Karaburun’a uyarlasak, bu hangisi olurdu?

Çok klasik olacak ama “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” diyeceğim.

FORUMLAR, KONGREDE DE DEVAM EDECEK

Kongrede, her sene “Sokağın bilgisi” oturumu yapılıyordu, direnişten sonra bu isim “Çapulcuların bilgisi” olarak değiştirildi. Bu sadece bir isim değişikliği mi? “Sokağın bilgisi” oturumunda pratik mücadelenin içinde bulunanların gelip konuşmasını istiyorduk. Mücadelenin üzerine alan çalışmaları yapılıyor, kitaplar yazılıyor, ciddi ciddi konuşmalar yapılıyor, ama mücadele edenler kendilerini nasıl ifade ediyor ve akademiyle temasları nasıl? Bu çok muğlak ve bilinmez aslında. Sokağın bilgisi de direk bu teması kurmak için var. Bu sene mücadele yükselince “Sokağın bilgisi”, “Çapulcuların bilgisi” oldu.  Bu noktada da bu oturumu bir forum şeklinde yapmayı planlıyoruz. Mücadelenin içinde olan herkesin sözünü söylediği bir forum. Ayrıca kongrede farklı forumlar da gerçekleşecek.

Geçen Karaburun Bilim Kongresinde İvan Ergiç’ten tutun da çok geniş bir konuşmacı çeşitliliği sağlanmıştı. Bu sene de bu renkliliğe ve genelliğe sahip olacak mı kongre?

Bu sene renkliliği ve genelliği Karaburun Bilim Kongresi bizim öngördüğümüzden daha fazla taşıyacak. İlk gün sol/sosyalist dokuz tane yapılanmanın veya siyasi partinin temsilcileri konuşacak. Sonraki günlerde gelen bildiriler var yine. Mesela ekoloji üstüne çalışanlarla, Arap dünyasının mücadelenin yükselmesiyle beraber Ortadoğu’daki gelişmeleri aktaracak kişiler aynı günlerde konuşacak.Bu sene ilk defa farklı bir kapanış oturumu yapacağız. Murathan Mungan gelecek ve umut üzerine konuşacak.

SOSYAL MEDYA BİZİM MÜCADELE İKTİDARINSA SALDIRI ARACI

Ortadoğu’da son iki yıldır yükselen halk hareketlerini de Türkiye’deki Gezi direnişini de düşündüğünüzde sosyal medyanın işlevi hala tartışmalı mı?

Sosyal medya Arap devrimleriyle ilgili tartışılırken, özellikle Mısır’da, “Mücadele Twitter’dan çağrıyla mı toplandı, yoksa mücadele kendine Tahrir’de mi vücut bulabildi?” dendi. Gezi sürecinde de aslında bu çok tartışıldı. Bence bu tartışmalarda bir nihayetine varmaya başladı. Sosyal medya kalkıp tek başına bir şey yapmıyor, ama bir yandan da mücadelenin yükselmesi açısından önemli bir işlev görüyor. Tabi karşı taraf da çok yaygın kullanıyor. Gezi sürecinde provokasyonları da sıkça görebildik. “Revir var” diye çağrı yapılıyor ve orada polisler bekliyor. Bunları sık okuduk. Sosyal medya hem bilgiyi yayarken, dezenformasyon yöntemi ile, saldırı yöntemi ile hedef gösterilmesi var işte, TT’ye giren isimlere direkt bir saldırı yapılabiliyor. Ya da mevcut iktidar Twitterı ve Facebook’u saldırı amaçlı kullanıyor. Bu yıl biz de kongre ve okul süresince sosyal medyayı daha etkili kullanacağız. Kongremizi Twitter’dan ve #Karaburun2013 hashtag’inden takip etmek mümkün olacak.

KONGRE AJANDA TUTACAK

Bir de ajanda hazırlığınız var sanıyoruz?

Evet. Bu yıl ilk defa böyle bir çalışma yapıyoruz. Bizim kendi gündemlerimizin yanında, kendi tarihlerimizin de olduğu vurgusunu kapsayan, bun yılki Karaburun Bilim Kongresi’nden bir sonraki kongreye kadar takvimlendiren bir ajanda hazırlıyoruz.

Ajanda da hangi tarihler yer alacak?

Bir kere bizim için mücadele pratiğinin önemli tarihleri. 21 Mart’tan tutun 1 Mayıs’a kadar, Gezi sürecinde kaybettiğimiz isimlerden, son bir yılda kaybettiğimiz akademi camiasında mücadele pratiği içinde olan kişilerin bilgilerinin yer almasına kadar geniş bir takvim olacak. Aynı zamanda bir sonraki Karaburun Bilim Kongresine de çağrıların yapıldığı, ekonomi politik okulunun başlama tarihinin de yer alacağı küçük hatırlatmaların da olacağı bir ajanda . Ajandamızın ana teması ise “Marx’ın bize kazandırdıkları ve Gezi Direnişi” olacak.

Sinem Uğurlu – Can Deniz Erdaldemir
1 Eylül 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; evrensel.net