Birgün: Futbol sadece futbol değildir-Güneş Duru

Çocukluğum küçük bir işçi kasabasında Yarımca’da geçti. İzmit körfezi kıyısında bulunan bu kasabanın bir çocuk için türlü güzellikleri vardı. Benim için en unutulmazlarından biri ise küçük yaşlarda tanıştığımız bir futbol turnuvasıydı.

futbol

İlkokulun beş yıl olduğu, halı sahaların ve bilgisayar oyunlarının henüz tedavülde olmadığı darbe sonrası yıllardı. Mayıs ayının gelmesini ve turnuvanın başlamasını iple çekerdik. Yedi kişilik kadroya girebilirseniz ne ala, yok giremezseniz destek için toplanan yüzlerce öğrenci, ebeveynle birlikte keyifle maçı izlerdiniz. Turnuva fikri Petkim’de çalışan sıradışı bir mühendis, Koray Akman’dan çıkmıştı. Gerçi bizler için onun bir soyadı yoktu, kız, erkek, oynayan, oynayamayan tüm çocuklar için o, Koray amcaydı. Turnuvaları organize etmekle kalmaz maçların tamamında hakemlik yapardı. Gol ve asist bilgilerini maç sırasında elindeki küçük deftere yazar daha sonra da ilkokulun girişindeki ilan panosuna asardı. Okulun camekanlı dolabı bu turnuvalarda kazanılan kupalarla doluydu.

Okulda A şubesiydik ve turnuvaya katıldığımız üç yıl boyunca hiç kupa alamamıştık, nedeni C şubesinin efsane forvetiydi. Halen daha, o turnuva benim için Şampiyonlar Ligi’nden bile daha heyecan verici ve hakikidir. Daha önemlisi, o dönem Yarımca’da büyüyen çocukların, benim ve kardeşimin Beşiktaşlı olma nedenimizdi Koray amca. Sanıyorum, onun futbol aşkı ve bunu aktarma biçiminden etkilenmiştik. Beşiktaşlılığı böyle bir şey olarak algıladık; Koray amca üzerine vazife olmadığı halde minik çocuklara futbolu, centilmenliği ve mücadele heyecanını aşılamıştı. Özveri ve heyecanla organize edilen bu turnuvaların oluşturduğu atmosfer futbolun sadece futbol olmadığının da kanıtıydı. Dün gece Çarşı bana çocukluğumu, neden Beşiktaşlı olduğumu, uzunca bir süredir soyutlaşmış olan Beşiktaşlılık duruşunun ne denli somut bir gerçek olduğunu gösterdi.

Afutbol’un Çarşı Sevgisi

İlk defa bir maçın skoruna bu denli ilgisizim ve bu ilgisizliğim belki de tüm sezon sürecek. İşte bunlar hep Gezi…

Maçı izleyemedim, tek bildiğim Beşiktaş’ın 2-0 kazandığı. Ana akım medyanın aksine sosyal medyada skordan çok atılan sloganlar konuşuldu. Beşiktaş ve Trabzonspor arasında oynanan maç futbolun sadece meşin yuvarlak peşinde koşturan 22 kişiden ibaret olmadığını bir kez daha göstermiş oldu.

Futbolu izlemeyen, duymaya bile tahammül edemeyen “afutbol”lar dün geceki maçı gördü, duydu, okudu, sosyal medyadan paylaştı. Bu olağanüstü durum adeta Gezi öncesi sokağa çıkmayan apolitiklerin direnişin ön saflarında yer alması gibiydi. Elbette bu ilginin ardında Çarşı’nın Gezi sürecinin kahramanlarından biri olmakla kalmayıp, taraftarlar arası dayanışmanın fitilini ateşlemesi var. Öyle ki Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarının formaları üzerine Çarşı yazdırdılar, kol kola protestolarda yer aldılar. İstanbul’dan esen dayanışma rüzgarı Karşıyaka, Altay ve Göztepe’yi de etkiledi. Geziciler futboldaki şiddeti çözmek adına tarihi bir fırsat yakaladılar, kimseye ihtiyaç duymadan, kendi aralarında.

Yıldırım Demirören ve Suat Kılıç’ın bulduğu çözümler ise futbol taraftarını iktidara sadık, disipline olmuş, iyi eğitimli bir koyun sürüsüne çevirmeyi amaçlıyor. İktidar sevici siyasi slogan ve sembollere itiraz yok ancak Gezi’yi anımsatacak, iktidarı eleştiren sloganları futbol sahalarında görmek istemiyorlar. Malum iktidar kendinden memnun olmayan kalabalıklardan korkuyor, ister üç kişi olsun ister bir stat dolusu insan.

Gerçek niyetiniz futboldaki şiddeti çözmekse bırakın taraftar futboldaki sorunları kendi arasında çözsün. Çünkü şu günlerde futbolun sorunu taraftar değil. Sorunun gerçek adresi iktidarın baskı ve yasakları içeren uygulamaları, hırslı ve paragöz kulüp başkanları, futbol fanatizminden beslenen spor medyası, ırkçı, iktidar yandaşı futbolcular ve beceriksiz federasyon başkanıdır.

Güneş Duru
20 Ağustos 2013
Kaynak;birgun.net