Etha: Daha iyi olup tekrar gidecek

Gezi direnişi sırasında 1 Haziran günü yaralanan 23 yaşındaki Okan Göçer, hala sağlığına tam olarak kavuşamadı. Polisin 10 metre mesafeden hedef alarak attığı gaz bombası nedeniyle kafatası kırılan Göçer, yarın ikinci ameliyatını olacak. SODAP üyesi Göçer, “Sıkıntılarımız devam ediyor. İnşallah daha iyi olup yine gideceğiz eyleme” diyor.

okan-gocer

Haziran ayaklanmasının adı duyulmayan onlarca gazisinden birisi de Okan Göçer. 23 yaşındaki Okan, yarın ikinci ameliyatını olacak. Gaz bombası kapsülü nedeniyle kafatası kırılan Okan’ın kafasının sol tarafı göçmüş durumda. Okan bu duruma biraz da olsa alışmış gibi görülüyor. Bunu gizlemeden sokakta dolaşıyor, tuhaf tuhaf bakanlara da kızmaktan geri durmuyor.

O GAZ BOMBASININ BİRİSİNE GELECEĞİ BELLİYDİ

Okan, Gezi direnişinin daha başlarında, 1 Haziran günü yaralandı. Taksim’e, ailesi ile birlikte yaşadığı Gebze Çayırova’dan arkadaşlarıyla birlikte gitti. Sonrasını şöyle anlatıyor: “İstiklal’e yakın İngiliz Konsolosluğu’nun tam karşı tarafında bir barikat vardı. Karşıda da polis vardı. Biz tabi arkaya gitmediğimiz için, acemiliğimiz oydu, normalde dinlenmek için gidiliyormuş arka tarafa, sürekli öndeydim. Önde de kim varsa çoğunlukla ona gelme ihtimali yüksektir, öyleymiş yani (gülüyor). Bu da bize denk geldi. Polisle aramızda 10 metre bile yok. Çünkü çatışma alanı çok dardı. Bakarak, direkt nişan alarak atış yaptı. Ben gördüm zaten, birine gelecek gelecek, kime gelecek kime gelecek derken, bana geldi. Bir de hızlı bir şey, kaçmak kurtulmak da zor.”

Tam yere düşerken Halk Cepheli bir kadının kendisini tuttuğunu anlatıyor. Kafasının arkasına yine polisin attığı taş da geldiği için arkadaşları önce basit bir yaralanma olduğunu düşünmüş, ön taraf görülünce işin ciddiyeti anlaşılmış. Sonrası için anlatımları, 21 gün sonra gözlerini açınca ona anlatılanlardan öğrendikleri.

Okan’ın kafasının sol tarafına gelen gaz bombası kapsülü, büyük bir yara açıyor. Hemen gönüllü doktorlar müdahale ediyor ancak polisler doktorları engellemeye çalışıyor. Çağrılan ambulansın polislere gaz bombası taşımakla meşgul olduğu için kendisini almaya gelmediğini anlatıyor Okan. Ambulanslara da tepkisini “Hani daha başkalarının canını yakacaklar ya sen git bize suç aleti getir, suçumuza ortak ol diyorlar” şeklinde dile getiriyor.

POLİS: GAZ BOMBASI DEĞİL, TAŞ GELDİ

Polislerle hekimler arasında tartışma sürerken araya giren bir vatandaş Okan’ı alarak arabasına koyuyor ve Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüyor. Tabi durumun ciddiyetini gören polisler de arkasından. Polislerin gelme amacı, tabi ki Okan’ın durumunu öğrenmek değil, doktorları tehdit etmek: “Gaz bombası gelmedi değil mi, taş geldi diye yazacaksınız değil mi?” Tehditler işe yaramıyor ve savcılığa da verilen rapora “Polisin attığı gaz bombası ile yaralanmıştır” diye geçiyor.

Doktorlar, Okan için fazla umut vermiyor. Okan, “Bakıyorlar gözde hiç ışık yok, ölü gitmişim zaten” diyor, “Güçlüyse geri döner demişler.”

Ve dönüyor. 21 gün sonra yoğun bakımdan çıkarılıyor. Gaz bombasının yarattığı hasar büyük. Kafatası kırığının yanı sıra sol kulakta duyma kaybı, sol bacağında damar tıkanıklığı ve uzun süre yattığı için sağ bacağında ödem oluşuyor. Önceleri yardım olmadan yürüyemiyor, denge problemi yaşıyor. Şimdi daha iyi olduğunu söylüyor. “Sıkıntılarımız devam ediyor. İkinci ameliyatı da olup bundan sıyrılmak istiyorum. İnşallah daha iyi olup yine gideceğiz eyleme.”

Kafatası için karın boşluğunda kemik yetiştirme yöntemi uygulanıyor. Ancak kemikler istenilen düzeyde büyümemiş. Bu nedenle yarınki ameliyatta yapay kemik kullanılacak.

EĞİTİMİ YARIM KALDI

Okan iyileştikten sonra eğitimine de devam etmek istiyor. 3 yaşındayken anne ve babası ayrılan Okan Göçer, dar gelirli bir ailenin çocuğu. Babası evlerinin yakınında bir kahvehane işletiyor. “Hep geçim derdi yüzünden ertelendi okul olayı” diyen Okan, ilk kazandığı üniversiteye kayıt parası olmadığı için gidememiş. Sonraki sene de kayıt tarihini geçirdiği için üniversiteli olamayınca askere gitmiş. Okan, bu sene yeniden sınavlara girdi. Şubat ayındaki birinci basamaktan yüksek puan aldı, ancak Haziran’daki sınava yoğun bakımda olduğu için giremedi. Sağlık durumuna göre üniversite sınavlarına girip girmeyeceğine karar verecek. Olursa Siyaset Bilimi ya da Makina Mühendisliği istiyor.

‘İÇİMDEKİ KIVILCIMI ALEVLENDİRDİLER’

Okan’ın neden Taksim’de olduğu ise çok açık. Zaten politik bir genç olan Okan, SODAP üyesi. Polisin saldırıları, bu düşüncelerinden vazgeçirememiş: “Polis saldırısı engelleyemez. Onlar bana böyle yaparak içimdeki kıvılcımı belki de alevlendirdiler. Benim içimdeki ateş sönmüş değil, daha çok alevlendi. İnatla daha atik bir şekilde karşılarında duracağız.”

Tüm bu yaşananlardan AKP Hükümeti ve Başbakan’ı sorumlu tutan Okan, “Erdoğan, ‘polisimiz yapacak tabi, onların arkasındayım’ dedi, polis de gücünü halkın üzerinden eksik etmedi. Ölen arkadaşlarımız oldu, gözü çıkan arkadaşlarımız oldu, kolu kırık olduğu halde polisin ters kelepçe taktığı arkadaşlarımız oldu. Gezi sürecinde gözaltına alınan arkadaşlarımız hala cezaevinde. Böyle bir ülkede Başbakan Erdoğan daha Mısır’daki çocuklar için ağlıyor” diyor.

‘HEPSİ BİZİM EVLADIMIZ, HAKLARI NE OLACAK?’

Okan’ı büyüten babaannesi Gülhanım Göçer’e göre de torunu ve diğerlerinin yaralanması ve ölenlerden devlet sorumlu. 72 yaşındaki babaannenin gözyaşları hiç dinmiyor. Yoksulluk içinde büyüttüğü torununu bu hale getirenlerden hesap sorulmasını istiyor:

“Benim yavrumun maddi durumu iyi değil. Çalışıyordu, şimdi yarım kaldı. Gençliği hayatı gitti. ‘Babaanne, ben ne olacağım’ diyor. Ne yapacağım ben bu yavrumu, hakları ne olacak? Bu ölenlerin hakları ne olacak? Onlar da bizim evladımız. Ölenlerin analarına babalarına Allah sabır versin. Hakkımızı nasıl arayacağız, kimden soracağız, kime şikayet edeceğiz? Benim maddi durumum yok ki yüksek yerlere götüreyim. Ben garibanım, fakirim. Bak şurda bi gecekondunun içindeyim. Neçeleri gözaltılarda gitti, neçeleri sakat oldu, neçeleri gözleri gitti. Onlar da bizim, ben yalnız benimki demiyorum, onlara da ağlıyorum. Biz bu vatana şehit vermedik mi, asker vermedik mi, hizmet etmedik mi, niye böyle yapıyor bunlar.”

‘HAKKIMIZI ARIYORUZ’

Gülhanım nine, Gezi direnişini meşru görüyor. Devletin saldırılarını ise haksız. Sormadan anlatıyor niye sokakta olduklarını. Ve anlatırken, kapitalizmin yarattığı eşitsizlik ve yoksulluk, insanın yüzüne çarpıyor: “Hakkımızı arıyoruz biz. Çocuklarımız asgari üretle çalışıyor. Ağır işlerde çalışıyorlar, 600-700 lira. Gidip hırsızlık etmiyoruz, banka soymuyoruz, biz hakkımızı istiyoruz.

Orda dünyalarca insanlar çıktı, bunlar hep örgüt müydü? Sömürüyor ya… Kendileri alıyor milyarca milyarca, bakanlar alıyor da bir de garibanları düşünsün; 600 lira ile ne yapacak? Bunun için sokağa çıktı çoluğumuz çocuğumuz. Her şeye zam zam zam… Bir de işçinin maaşını yükselt. Başka ülkeleri kalkındırmasın. Ülkemizde çöpten toplayanlara, çöpten giyenlere baksın. Doğuda hep çarıkla geziyor, onlar da bizim evladımız. Okuldan çıkmış davar yayıyor. Ben bunlara da ağlıyorum. Hiçbirini ayrım yapmıyorum, hepsi bizim çocuğumuzdur, gariban çocuğudur. Hep millet ayaklandı, polise emir verdi: Vur, kır. Nasıl kırdırıyorsun bu vatanın evladını.

‘EVLAT OLMAZSA VATANI NE EDEYİM!’

Biz kendine karşı gelmiyoruz devlettir, vergimizi veriyoruz, askere gidiyoruz, vatan diyoruz ama bu devlet de garibanları tutsun. Lüküs evladı bilmez. Göndersin bakalım askere çocuğunu. Hep fakir evladı şehit olup geliyor. Yine dönüp diyoruz vatan sağ olsun. Ama evlat olmazsa vatanı ne edeceğim. Giderim kendimi bir suya atarım. Ben evladımla yaşıyorum.

‘BAŞBAKAN BÖLÜCÜLÜK YAPIYOR’

Mısır’a ağlıyor. Diyor ki ‘yav sizde merhamet vicdan yok mu?’ Yav sende merhamet vicdan var mıydı, sen o çoluğu çocuğu kırdırdın, yaktın, çadırın altına insanları yaktın. Bir kere vicdanlı düşünsün, ondan sonra gitsin orayı savunsun. Ramazanda iki iftar vermekle hükümet olmuyor, iş versin. Ben bunları istiyorum. Bunu savununca bölücü mü oluyok, dinsiz mi, şu mu bu mu oluyok, Kürt mü, Türk mü, Alevi mi oluyok. Bununla ilgisi yok. Başka ülkeye sürsün o zaman. Sürsün Aleviyi, şunu bunu, Kürdü sürsün o zaman.

ASIL TERÖR KENDİSİ

Bu böyle bölücük yaparsa, hakkını aramaya gidenlere böyle yaparsa, polise izin verirse bu millet ne olacak? Emir verip de maaşı ikiye üçe katlayıp vur kır… Olmuyor. Elini vicdanına koysun, bu yerin üstü varsa altı da var. Biz PKK olsak dağa çıksak PKK diyor. Ama açım ne yapayım? Asıl terör kendisi. Dini getiriyor, siyasete katıyor. Katmasın! Duyanlar duysun, ben konuşuyorum canım yandığım için konuşuyorum.

Biz fakirden yetiştik, kimse bilmez. Onları da unuttum da şimdi yavrumun canına düştüm.”

Derya Okatan
8 Eylül 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; etha.com.tr