Dezenformasyon nedir? – Tora Pekin

hilal-kaplan

Yazısının altındaki 7 tane okur yorumunu okumasaydım, bu eleştiri yazısına hiç başlamayacaktım. Ama aldatıldıkları yazarı övgüye boğan okurları görünce dayanamadım. Söz konusu yazar, Hilal Kaplan. 19 Temmuz’da Yeni Şafak’ta yayımladığı yazısında kendince, Gezi’yle ilgili uluslararası komploları derleyip analiz etmiş (http://bit.ly/12LzSrV). Yazısının adı anlamlı: “Gezi’den teorisiz komplolar”. Yazdıklarım komplo teorisi değil, ortaya çıkardığım gerçek komplolar, demek istiyor herhalde.

Kuşkusuz böyle bir iddia, verdiğiniz bilgilerin doğru olmasını gerektirir. Öyle mi? Maalesef, “komplosunu” öyle gerçek dışı bilgilerle örmüş ki, böylesi ancak (yalancılığı kendisine konduramayacağımıza göre) ya zır cahillikle açıklanabilir ya da ideolojik körleşme sonucu burnunun ucundakini görememe haliyle…

Gezi protestolarına ilişkin olarak 10 sayfalık Türkçe ek veren Der Spiegel ile yazdığı “olumsuzlayıcı” tanıtım bilgilerinin tamamı yanlış mesela. Der Spiegel ne iddia ettiği gibi “yaptığı Türk ve İslam düşmanı yayınlarla bilinir” ne de “klasik sağcı, neokolonyalist ve Amerikalı neoconlara çok benzerlere reflekslere sahiptir.” Kaplan, bunları nereden çıkarmış, diye düşünürken, derginin sahibi olarak Axel Springer’i göstermesiyle mesele ortaya çıkıyor. Malum Axel Springer GE grubunu, Almanya’nın sağcı bulvar gazetesi Das Bild’in ve muhafazakar Die Welt gazetesinin de sahibi. Ama Kaplan’ın okurlarına duyurduğu şekilde, bu grubun (ya da 1985′te ölen ve bu medya grubunun adını aldığı Axel Springer’in), Der Spiegel’le hiçbir ilgisi bulunmamakta. Doğal olarak Der Spiegel’in Aydın Doğan’la herhangi bir ortaklığı da yok. Gerçeğe dair içinde bir gram merak duygusu olan ya da kendine ve okurlarına biraz saygısı olan bir gazetecinin birkaç dakika içinde öğrenebileceği bilgilerden söz ediyoruz.

Kaplan’ın Wall Street Journal gazetesinin İnternet yayını için söyledikleri de gerçeği yansıtmaktan uzak. WSJ’nin sitesine giren herkesin göreceği üzere haber ve yorumların bir kısmı için ücret ödemek gerekir, bir kısmı da ücretsizdir. WSJ, tümüyle ücretli yayın yapan bir site değildir. Örneğin Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili bir arama yaparsanız, orada da yayınların benzer oranlarda ücretli ve ücretsiz olduğunu görebilirsiniz. Gezi olaylarına ilişkin haber ve yorumlara baktığınızda da, bunların bir kısmının gerçekten ücretsiz verildiği, bir kısmının ise genel yayın politikası uyarınca ücretli olduğu görülmektedir. Bugün dehttp://on.wsj.com/164wjkB sayfasını ziyaret ederseniz, hâlâ bazı yayınları ancak para ödeyerek okuyabileceğinizi görebilirsiniz. Kaplan’ın iddia ettiği gibi, WSJ’nin “Gezi olayları ile ilgili tüm haberlerden abonelik ücretini kaldırdığı” bilgisi gerçek dışıdır. WSJ’nin bir kısım Gezi haberini ücretsiz yayınlamasından yola çıkarak şeksiz şüphesiz bir komplodan söz etmek ise mümkün değildir.

Kaplan’ın verdiği örneklerden biri CNN International’ın 8 saatlik canlı yayını. Burada gerçeğe aykırı bir yan olmadığı gibi, bunun normal bir yayın olarak kabul edilemeyeceği konusunda Kaplan’a hak verenler ve CNN International’a kötü niyet atfedenler çıkabilir. Bu bir yorum meselesidir. Ama hiç kuşkusuz, bu uzun yayını başka etmenlere de bağlamak mümkündür. CNN Türk’ün Türkiye toplumsal tarihinin en önemli olaylarından birini penguenlerle geçiştirmesi karşısında, ana kuruluşun devreye geçme zorunluluğu hissetmesi ya da Ortadoğu ateşinin Türkiye’ye sıçradığı yönündeki bir algıya kapılmak gibi… Göründüğü kadarıyla Kaplan, tıpkı “iktidar gibi” uluslararası komplo teorilerine dayanmanın konforunu tercih ediyor. Ama tekrar ediyorum, bu bir yorum meselesidir ve sadece bu örnek için yaptığım eleştiri, gerçek dışılığın teşhiri kapsamında değildir.

Kaplan’ın diğer örnekleri de yabancı yayınlardan cımbızlama suretiyle haberler seçip, bunları peş peşe sıralayarak bir “yabancı odaklı komplo” algısı yaratmaya yönelik. Dikkatli okurun yutacağı bir şey değil. Ama bu yazının konusu, Hilal Kaplan’ın manipülasyonlarını değil sadece gerçeğe aykırı beyanlarını göstermek. Der Spiegel ve WSJ örnekleri ile de bunu ortaya koyduğumu sanıyorum. Kaplan verdiği gerçeğe aykırı bilgilerle, okurda bir algı yaratmakta; onu, Gezi protestolarının gerçekte uluslararası bir komplonun parçası olduğuna inandırmaya çalışmaktır. Bu yazı yazıldığı sırada, yorum yapmış olan 7 okur nezdinde de bunu başarmış durumdadır. Kaplan’ın bu 7 okur başta olmak üzere, okurlarına özür borcu vardır.

Hilal Kaplan’ın Yeni Şafak’taki meslektaşı Salih Tuna bu yazı üzerine şöyle yazmış: “Hilal Kaplan’ın ‘Gezi’den teorisiz komplolar’ başlıklı yazısında vukufiyetle dikkat çektiği üzre, nasıl ki Wall Street Journal’ın Gezi olaylarıyla ilgili tüm haberlerden abonelik ücretini kaldırmasını bile sorguluyoruz, elbette bunları da sorgulayacağız.”

Ne vukufiyet ama! Salih Tuna her şeyi sorgulayacağız demiş, ama sorgulasa Kaplan’ın “vukufiyetinin” palavra olduğunu görecek. İşte dezenformasyon dediğimiz yalan rüzgarları aynen böyle yayılıyor. Kendileri söylüyor, kendileri inanıyor, koca koca gazeteleri, televizyonları ile bunları yine kendileri yayıyor…

Hilal Kaplan, yazısını bitirirken, “hükümetin hataları üzerinden yapılan “orantısız manipülasyonlar”dan bahsetmiş ve insanları ibret almaya davet etmiş. Hilal Kaplan’ın yazısı gerçekten ibretlik derslerle dolu…

Tora Pekin
24 Temmuz 2013
Kaynak; twitlonger.com