Cumhuriyet: Nefes alanlarımızın ateşle imtihanı

Son derece kalabalık bir dünya nüfusuyla birlikte, bilhassa tüm hızı ve şiddetiyle devam eden kentleşme faaliyetleri yüzünden yeşile daha çok ihtiyacımız olan bir zaman diliminde yaşıyoruz. Ancak tam da bu saydığımız sebepler yeşilin dünya üzerinde müthiş bir hızla katlini vacip kılıyor adeta.

orman-yangini

Gökdelenler, plazalar, iş merkezleri, artan nüfusu barındıracak daha çok ve daha çok konut… derken yeşilin yaşam alanı günbe gün daralıyor.

Katledilen yeşilin yerine aynı hız ve yoğunlukta yeni yeşil alanlar da getirilemiyor ne yazık ki.
Bu durumda kaçınılmaz ve acı bir netice olarak yeryüzü yeşilinin oranı her geçen yıl biraz daha azalıyor.

Bu gerçeklerin farkındayken tarihe ve medeniyete beşiklik eden bereketli Anadolu topraklarında bir ormanlık alanın cayır cayır yandığını görmek büyük bir ıstırap. Yeşilini kaybedip siyaha bürünen ağaçları seyretmek insanın aklına yok oluşun merhametsizliğini getiriyor.

Havaların ısınmasının rutin bir neticesi olarak yurdun dört bir köşesinden orman yangını haberleri ardı ardına gelirken her bir yangından sonra ortaya çıkan manzaraya karşı “başımız sağ olsun” demek geliyor içimizden.

Ormanlarımız da sağ ve sağlıklı olsa keşke.

Bilecik’te 3 hektar, Eskişehir’de 15, İzmir Urla’da 15, Hatay’da 500 hektar ve Balıkesir’de tam 1500 hektarlık ormanlık alan kül oldu son bir iki ay içinde.

2012 yılında ülke genelinde günde ortalama 7 orman yangını çıktığı açıklanmıştı ve 2013 yılı için de bu oranlar azalacak gibi görünmüyor; aksine, her gün yurdun dört bir tarafını saran alevler yeşil dokuya büyük tehdit oluşturuyor bu sene de.

Türkiye’de Orman Kanunu 1937 yılında kabul edildi. Orman yangınlarına dair istatistikler de bu tarihten itibaren tutulmaya başlandı.

1937-2008 yılları arasında toplam orman yangını sayısı 85 bin; bu yangınlar sonucunda ise 1.6 milyon hektar ormanlık alan kaybedildi. Muğla, Antalya, Çanakkale ve İzmir en tehlikeli bölgeler listesinde ilk sıralarda yer alıyor.

Bir ormanlık alanın yok olmasının etkileri sadece bugünü değil, geleceği de kapsar.
Yaşanan maddi kayıpların yanında zarar gören biyolojik çeşitlilik, canlı ve cansız örtünün yok olması, bozulan ekolojik denge ve genel olarak tüm bunların iklim değişikliklerine yaptığı olumsuz katkı…

Hepimizin bildiği gibi orman yangınlarının çok büyük bir bölümü, yüzde 95 gibi bir oranla insan kaynaklı çıkıyor. Doğal nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan yangın oranı yüzde 5’lerde kalıyor.
Diğer bir deyişle yeşilin insandan büyük düşmanı yok.

Öte yandan orman yangınlarını önlemeye ve azaltmaya yönelik tedbirler ne kadar başarılı olursa olsun, kapitalist düzende yaşayan insan faktörü, daha açık bir ifadeyle çeşitli sebeplerle çıkar ve rant sağlama amacı peşinde koşan kalabalık nüfus, bu yangınların adet bazında azalmasının pek mümkün olmadığını göstermektedir.

Zira günümüzde ne acıdır ki yanan ormanlık alanlara bina yapılmasına izin verebilen bir yönetim anlayışı ve zihniyeti mevcut. Halbuki buna hiçbir biçimde izin vermemek, yanan ormanlık alanların ancak ve sadece tekrar doğaya kazandırılmasını mecbur kılan kanunların her şeyden önce varoluşsal bir ödev olarak çıkarılması ve uygulanması gerekirdi.

Bugünün ve geleceğimizin en önemli yaşam kaynaklarının başında gelen ormanları korumanın en etkili yolu her konuda olduğu gibi elbette ki toplumsal bilinçlenmeden geçer.

İnsan faktörü, orman yangınlarının temel çıkış gerekçesi olduğuna göre her şeyden önce bu konudaki insan eğitimi zaruridir. Halkın eğitilmesi için güçlü medya araçlarının, çeşitli yayın organlarının tüm imkânları seferber edilmeli, insanlara bu bilinç doğrudan olduğu kadar dolaylı ve etkili yollarla da aşılanmalıdır.

Yeşile saygı ve yeşilin korunması meselesi, özellikle tarihi bir kavram olarak hayatımıza giren ve aslında hepimizin sahip çıkması gereken Gezi ruhuyla birlikte üzerinde çok daha hassasiyetle durulması gereken, bireyler olarak her birimizin bu konuda sorumluluk sahibi olmamızı zaruri kılan bir anlayışla ele alınmalıdır.

Unutmamak gerekir ki yangınlarla kaybolan sadece yeşil alanlar değildir; çalınan dünya ömrü ve insan geleceğidir.

Sadık Çelik
17 Ağustos 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; cumhuriyet.com.tr