Cumhuriyet: Erdoğan kendi ayağına kurşun sıkıyor

İsrail’in önde gelen gazetecilerinden Gideon Levy, gazetecileri hapse gönderilen ülkelerin liderleri hakkında genel kanının demokrasi inşa etmek için gücü bulunmadığı yönünde olduğuna işaret ediyor. Sosyal paylaşım sitesi Twitter’a savaş açan bir yönetim için ise yorumu dikkat çekici: “Bu delilik, sadece zayıf olan böyle davranır.”

cats

Filistin topraklarının işgaline karşı görüşleriyle bilinen, Filistin devletinin kurulup tanınmasından yana olan İsrail’in Haaretz gazetesinin tanınmış kalemlerinden Levy ile Suriye, Mısır başta olmak üzere Ortadoğu’daki gelişmelerden, Türkiye-İsrail ilişkilerine uzanan sohbetimizde Gezi Direnişi sürecini de konuşuyoruz. Levy Türkiye’nin demokrasisinde sorunlar olmasına karşın hâlâ bölgede İslam ve demokrasinin bir arada yürüyebileceğini ortaya koyan tek ülke olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin son yıllarda ekonomik ilerlemeler kaydettiğini, ABD ve AB ile ilişkilerinin geliştiğini, bölgede önde gelen aktörlerden olduğunu söylüyor. Ancak gerek AKP hükümetinin muhalif seslere, basına baskısı gerekse Gezi olaylarıyla birlikte bu imajının yara aldığına da atıfta bulunuyor. Gezi olayları, polisin aşırı güç kullanımı, Erdoğan yönetiminin sertlik yanlısı çıkışları konusundaki sorularımıza ilişkin ise deneyimli gazetecinin yanıtı ilginç: “Türk demokrasisinde bazı sorunlar olduğunu biliyorum, medyada yaşananlar gibi… Birçok gazeteci cezaevinde, niye böyle anlamıyorum. Erdoğan yönetiminin Türkiye için yaptığı ilerlemeleri takdir eden dış dünya diğer yandan medyanın durumuna bak diyor, yönetim dış dünyaya karşı bunun bedelini ödüyor. Genellikle gazetecileri hapse gönderen liderler demokrasi inşa etme gücüne sahip değildir. Oysa Erdoğan hâlâ popüler bir lider, böyle bir şeye ihtiyacı yok… Niye böyle davranıyor sorusuna gelince buna anlam veremiyorum, bana göre kendi ayağına kurşun sıkıyor.”

Gezi olaylarıyla ilgili Twitter’dan mesaj atanlara yönelik gözaltı, soruşturmaları hatırlattığımız da ise Levy’nin yorumu “Bu delilik” oluyor. Erdoğan yönetiminin buna ihtiyacı olmadığını sadece zayıf liderlerin bu tür tepkiler verdiğini belirten Levy, “Polisin sertliği karşısında gerçekten şaşırdım, daha fazla can kaybı da olabilirdi… Bu yaşananlar hükümetin kendini güvende hissetmediğini gösterir… Her hükümetin zayıf bir yanı vardır, bu da onların zayıflığı. Yine de şiddete bakınca bir Mısır örneği değil” değerlendirmesi yapıyor.

‘Ömür boyu başkan değilsin’ mesajı önemli

Türkiye’de yoğun bir halk kitlesinin Gezi protestosu ile birlikte meydanlara inmesinin ülkede muhalefetin eksikliğini de ortaya koyduğu yönündeki kimi yorumu hatırlatıyoruz Levy’ye. Ödüllü gazeteci buna katılıyor ancak kendi ülkesinden de örnek verirken Netanyahu’nun eleştirilere karşın yeniden seçildiğine işaret ediyor ve ekliyor: “Netanyahu tehlikeli, kötü bir başbakan. Üç kez seçildi ama bunun için kimseyi suçlayamazsınız. Erdoğan da demokratik seçimlerle işbaşına geldi, 10 yıllık iktidarın ardından hâlâ popüler. Ama demokrasilerde diğer düşünceden olanların, azınlıkların da düşünülmesi şart. Erdoğan yüzde 50 benim, ne istersem yaparım düşüncesiyle kibirlenmiş olabilir. Ama burada gerek yasaların gerek sivil toplum örgütlerinin gerekse medyanın ‘desteğin olabilir ama kral, ömür boyu başkan değilsin, limitler var’ mesajı önemli.”

Levy’nin Ortadoğu’daki gelişmelere ilişkin görüşlerinden satır başları:

*İsrail-Türkiye: Bütün sorunların geride kalmasını umut ediyorum. Şimdi Mavi Marmara’ya ilişkin tazminat görüşmeleri yapılıyor. Teknik konular ele alınıyor, hemen sonuca varılmayabilir. Önemli olan iki tarafın da ilişkileri düzeltmek adına gerekli çabaları göstermesi.

*İsrail-Filistin barış görüşmeleri: İsrail yönetimi gerçek anlamda Filistinlilerle barış istemiyor. Görüşmeler, toplantılar yapılıyor ama İsrail’in Filistin devletini tanıma gibi bir adımı yok. İsrail’in Filistin topraklarında işgali bitmedikçe barış zor.

*ABD ile ilişkiler: Soğuk. Netanyahu ve Obama kişisel anlamda birbirlerinden hoşlanmıyor ama bunun hiçbir anlamı yok. Ortadoğu barış süreci için Washington’ın İsrail’e yönelik güçlü bir baskı yok. İşgali sonlandır diyor mu, hayır. Obama göreve ilk seçildiğinde insanların ciddi umutları vardı ama gerçekleşmedi. Obama büyük bir hayal kırıklığı.

*Suriye: En kötü senaryo ülkenin birliğinin bozulması, Irak’ta olduğu gibi uzun bir sivil savaşa sürüklenmesi. Esad vazgeçmeyerek başından bu yana bırakacak diyen herkesi yanılttı. Suriye’nin sadece beyaz ve siyahlardan oluştuğunu sanmıyorum. Ne Esad yönetimi şeytan ne de muhalifler sadece demokratik, liberallerden oluşuyor denebilir. Şu an kimsenin Suriye için bir çözümü yok. Türkiye’nin ülkeden kaçanlara kapısını açması takdir edilmeli.

* ‘Arap Baharı’- Mısır: Yağmur, soğuk olabilir, romantik, çiçeklerin açtığı bahar olmayabilir… Tarihi geçişler zaman ister. Şu andaki hükümet seçilmiş olmadığı gibi, popüler değil, geçici. Umarım seçimlere kadar ülkeyi istikrarda tutabilir. Yaşananlar Müslüman Kardeşler açısından büyük kayıp anlamına geliyor, güçsüzleşmiş durumda. Kardeşler iktidarının devrilmesi bunun destekçisi Türk politikası için elbette bir zafer olmadı. Ama bu değişebilir, hâlâ sürecin nasıl sona ereceğini bilmiyoruz.

* İran: İran’ın İsrail ile aynı masaya oturması mümkün gözükmüyor, ABD ile belki. Yeni yönetim Ahmedinejad’ın sert söyleminden biraz daha ılımlı olabilir. Nükleer konusuna gelirsek Pakistan, Hindistan, İsrail’in var… İran’ın da nükleer bombası şüphesiz olacak ama asıl soru, hangi rejimin buna sahip olacağı.

14 Ağustos 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; http://www.cumhuriyet.com.tr/