Cumhuriyet: 11 yıllık hastalık

Gezi Direnişi’nin çevreyle ilgisi olmadığını savunurken asıl kendisinin ‘yeşile hayran ve hasta’ olduğunu söyleyen Erdoğan’ın çevre politikaları ‘Keşke olmasaydı’ dedirtiyor. 2B yasası, HES’ler, üçüncü köprü ve yol inşaatları için kesilen binlerce ağaç bu hasta politikanın eseri oldu.

çevre

Gezi Parkı eylemlerinin çevreci bir anlayışla başlamadığını savunurken “Ben biraz da yeşile hayranım, hastayım” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan ve iktidarının 11 yıllık çevre politikaları “İyi ki yeşilin hastasıymış” dedirtiyor. Hükümetin ÇED Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklik, 2B yasası, sit yetkisini belediyelerden bakanlığa kaydıran biyoçeşitliği koruma tasarısı, HES projeleri ve son olarak başta yeni Başbakanlık binası, üçüncü köprü ve yol inşaatları için kesilen binlerce ağaç hükümetin “çevreci” uygulamalarından birkaçı.

Başbakan Erdoğan, Uluslararası Kamu Denetçiliği Sempozyumu’nda Gezi Parkı eylemlerine tepkisini sürdürmüştü. Eylemlerde ağaçların kesilmesinin gerekçe gösterildiğini söyleyen Erdoğan, “Biraz da yeşile hayranım, hastayım. Bu işi çok severim ve bize adeta ‘çevre düşmanı’ gibi bir yaklaşım içerisinde olmak inanın bize karşı çok büyük bir haksızlık olur” demişti.

Ancak AKP iktidarının 12 yıllık çevre politikaları akıllara “Ya Başbakan çevrenin hastası, hayranı olmasaydı” sorusunu getirdi. Bu soruyu temellendiren bazı AKP projeleri ise şöyle:

*Türkiye, Yale Üniversitesi’nin 2012’de açıkladığı Çevre Performansı Endeksi’nin iki ana başlık üzerinden hesaplanan toplam çevre notuyla sınıfta kalarak 132 ülke arasından 109’uncu sırada yer aldı.

*Üçüncü boğaz köprüsü inşaatı için İstanbul kıyılarındaki yüzbinlerce ağaç kesildi. Aynı şekilde Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde inşa edilen yeni Başbakanlık binası ve geçen hafta açılan Ankara Bulvarı’nın inşaatları için 13 bin ağaç yok edildi.

*Hükümet çevresel etki değerlendirme (ÇED) Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikle, 23 Haziran 1997’den önce yatırım programına alınan ve 5 Nisan 2013 itibarıyla planlama aşaması geçmiş, ihalesi yapılmış ya da üretim veya işletmeye başlamış olan projeler için ÇED raporu zorunluluğunu kaldırdı. Yani ÇED raporu almadan ya da çevreye zarar vereceği rapor ile belirlenen projeler ÇED raporundan muaf tutuldu.

* Köprü ve baraj gibi büyük projelerde ÇED raporu gerekliliğini ortadan kaldıran yasa da Meclis’ten geçirildi.

*Maden aramalarında ÇED muafiyetleri getirildi. Mevcut ve yeni maden sahalarının çevresel sorunlarının denetlenmesi ve izin-lisans süreçleri sağlıklı şekilde işletilmedi.

*Türkiye’deki orman tahribatına ilişkin af niteliğinde 2B yasası çıkarıldı. Böylece orman talanı yasal zemine kavuşturuldu.

*HES projeleriyle Türkiye “can suyu” kavramıyla tanıştı. Suları alınan derelerde yaşayan canlıların ne kadar suya ihtiyaçları olduğu düşünülmeden bir miktar can suyu bırakılarak bununla yetinmeleri istendi. Onlarca dere kuruma noktasına geldi.

*Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’na ek olarak çıkarılan KHK’lerle koruma kurullarının özerkliği kaldırıldı. Türkiye’nin doğal ve kültürel mirası, üyeleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından atanan kurulların keyfi kararlarına bırakıldı.

*Gezi Parkı eylemlerinin başında Meclis’e gelen ama protestolar sırasında askıya alınan “Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Yasası” ile sit alanı tanımlanması yetkisinin yerel yönetimlerin elinden alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanması ve bu alanlarda yapılaşmaya olanak sağlanması planlandı.

*Türkiye’nin cennet köşelerine termik santral yapılma çalışmaları başlatıldı.

Fırat Kozok
5 Eylül 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; cumhuriyet.com.tr