Evrensel: ‘Çirkinliklerinize rağmen sevişildiyse helal olsun!’ Ceylan Ertem

Ceylan Ertem şarkılarına biz ne zamandır aboneyiz. Hem memleketin derdini derdi bellediğini biliyoruz, hem de kadınlığımıza dokunuşunu seviyoruz. Elbiseleri, saçı başıyla, kimi genç kadınlar için ayrı fenomen. “Büyümüş, anlamış, yorgun” kadından, cıvıl cıvıl bir kız çocuğuna kadar ruhundan fışkıran tüm kadınları, bizi, hepimizi konuştuk onunla. Ozanlık buralarda önce erkeğe yakıştırıldı sadece, sonra halk müziği yapan kadınlar biraz paylaştı. Beste ve söz yazarlığı konusunda üretken Ceylan Ertem gibi isimlerin müzik tarzlarındaysa “ozanlık” pek anılmıyor. Biz hakkını teslim edelim, çok üretken bir kadın ozan kendisi. Gezi Direnişiyle “Nerdeyse bütün hayallerim gerçek oldu” diyen Ertem, hepimiz gibi yarın için daha bir umutlu; “Artık birini yasal merminle öldüremezsin, sen o kadar derin olamazsın” diyor ismi lazım değillere. Nazım’a, Hrant’a şarkı adayan, Erdal Eren için yapılan “Son Bakış”ı konserlerinde söylemeden hikayesini anlatan sanatçı, Erdal’ın şarkısını bugünlerde Ethem Sarısülük için okuyor. “Bir sonraki seçimlerde ayaklarımızı yere basmalıyız” diyen Ertem, bir an önce harekete geçmek gerektiği fikrinde. Seyircilerindeki algı değişimini anlattığında belki çok kafamızda canlanmamıştı ama aynı akşam konserinde “Her yer Taksim her yer direniş” sloganları susmayınca anladık. Velhasıl biz bütün kızlar toplandık bu kadar ağır mevzuları direnişe de yakışır biçimde bol kahkahalı bir muhabbete bağladık. Nefesinizi tutun ve ilerleyin.

ceylanertem

Böyle kadın kadına söyleşiyoruz madem “kadınlıkla” başlayalım. “Gidip Dinlenmeyelim” şarkında; “Geçmezdi aklımdan/Yalnızım en budalasından /Sıkıldım doğrularımdan, kadınlığımdan, dışımdan” diyorsun. Zaten çok şarkın kadın dünyası, dert ve motifleriyle donatılı. Senin “kadınlıkla” derdin nedir?
Ben çok büyük bir evde, babaannemlerde büyüdüm. Annem ve babamla değil yani, bol kadınlı bir evde. Babaannemlerin evinde de üç hala, büyük anne, büyük babaanne… Mutfaklar açık. Sürekli komşular, kiracılar gelirdi. Hepsi kadın ve onların çocukları derken, tam şenlikti anlayacağınız. Mesela yazlığa giderken bile; babamlar, dedemler falan bir kamyon arkasına doldururlardı bütün kadınları, kasaya da halılar serilirdi, öyle giderdik. Hatta asker araçlarına öpücük yollayan deli deli insanlardık biz.

Bol şenlikli bir evde yetişmişsin anlaşılan.
Kesinlikle. O evdeki kadınları bu kadar gözlemlemekten, tanıyor olmaktan, neyi neden yaptığını veya yapmadığını biliyor olmaktan geliyor bu şarkılar. O kadar kadın bir arada yaşamış ve sonrasında da böyle bir ülkede hayata devam etmişseniz, kadın atalarınızın neler yaşadığına ilgisiz, bu sorunlara uzak kalamıyor ve sırtınızı çeviremiyorsunuz. Ben İstanbul’a geldikten sonra, 99 yılında okula başladığımda, Orhan Kahyaoğlu diye çok sevdiğim bir müzik yazarı vardır. O dedi ki; “Sana bir ödev vereyim; Türkiye’de kadın müzisyenler, araştır bunu.” Böylece bu konuda bir araştırma projesine başladım. Türkiye’deki kadın rock ve caz müzisyenleri ve Beyoğlu’ndaki kadın pavyon şarkıcıları gibi bir şey yazarak müzikoloji bölümüne girdim. Tabi bu çalışma için oraları gezerken, o kadınlarla konuşurken de acayip şeyler öğrendim. Gizli röportajlar yaptım. Sonra Açık Radyo’da “ŞubidaP” diye bir radyo programı da yaptım ve orda 26 hafta kadın müzisyenlerle; müzisyen ve kadın olmayı konuştuk. Benim müzisyen arkadaşlarım ne gözlemlediler, ne yaşadılar, çok mu rahatlar, nedir yani? Bunları konuştuk.

BİR CAZCI ‘KADIN GİBİ ÇALMA’ SÖZÜNÜ DUYABİLİYOR

Sahiden nedir?
Şimdi “Cadı Avı” diye bir internet projesine devam ediyorum. Kadınlarla röportajlar yapıp, videolar çekip burada yayınlıyorum. Tabi bunları yaparken çok şey birikiyor. Düşününce benim sevdiğim müzisyenler içinde çok az erkek vardır örneğin. Oysa kadın müzisyenleri çok severim; o duygu, tutku, ateş, doğurkanlık –rahminden çocuk çıkarmaktan bahsetmiyorum- bunlar beni inanılmaz cezbediyor. Yine radyo programında bir sefer Jülide Özçelik’e “Sen niye çok az konser veriyorsun?” diyecektim o sırada memesinden süt geldi. Çünkü bebeği var, anne olmuş. Şimdi bir erkek müzisyenle bu deneyimi yaşayamazsın. Selen Gülün gibi bir cazcının “Kadın gibi çalma” sözünü duyabilir olduğunu öğrendim mesela. Gece sahnede giyeceği elbisesini giyip evden sahne alacağı mekana gidene kadar yolda yaşadığımız tacizler… Yani ezildikleri için aslında. Mesela zenciler de öyle. Bence üstün ırklar. Hadi zenci övelim hep birlikte. Spor, müzik, seks… Niye? Eziliyor çünkü. Kadınlar da öyle benim için. “Neden az kadın müzisyen var” diye aşağılanırız hep. Müzisyen Lauryn Hill diyorki; “Bize deha diyemiyorlar, diva diyorlar.” Bunları diyorum ama, her kadının hakkını da savunmam tabi, her erkeği de pozitif bir ayrımcılıkla harcamam.

TÜKÜRDÜĞÜMÜ BÜYÜK YALADIM

Gezi’den konuşalım biraz da.Senin dinleyici kitlen bu direnişi de gerçekleştiren genç kuşak aslında. Direnişten önce ve direnişten sonra o dinleyicilerinde nasıl bir değişim oldu?
Ben kendi dinleyici kitlemle biraz sorunluyum aslında. Konserlerimde, şarkılarımda ben bir şeylerden bahsediyorum ama, anlaşılıyor mu, yerine gidiyor mu, fark ediliyor mu bu? Bu kaygıyı duydum. “Bu 90 tayfası olmayacak herhalde. Klavye başında napacağız?” dedim. Sonra tükürdüğümü büyük yaladım yani. Çok mutluyum bu durumdan. Topuklu ayakkabılı kızların elinde maskeler var. Bir karikatürde baba diyor ki; “Bu çocuktan bir gün tırsacağım ve gurur duyacağım aklıma gelmezdi.” Benim de gelmezdi. Biz direnişten sonra konserde “Eline, diline hakim ol” şarkısını “Sonra hükümet yer seni, polisler yer seni” diye söylerdik. Herkes bir dururdu. Şimdi çığlıklar atılıyor. En son Kuşadası’nda şarkı söylerken, herkes bir anda “Her yer Taksim, her yer direniş” diye bağırmaya başladı. O tayfadan beklemiyordum hiç.

Senin ütopyan bunlara benzer miydi?
Ben iki sene öncesinden beri diyordum ki, “Ya bu taraftar grubu bir ayaklansa, neler olur.” Herkes benimle dalga geçti. “Ay olur mu öyle şey, onlar zaten faşist.” Şimdi hayallerim gerçek oldu resmen. 90 tayfası sokağa çıktı, taraftarlar bir araya gelip birlerinin giysilerini giydi, bütün esnaf halkla bir oldu, yardımlaşma ve sevgi ortamı oluştu. Sadece tek hayalim gerçekleşmedi. Polis de şöyle bir bize dönseydi. Ama olmadı.

Direnişin yarınına dair senin öngörülerin, beklentilerin var mı?
Çok güzel, tamam direndik. Ama bu mutlaka siyasete aktarılmalı. Bir oluşuma gidilmeli. Bir sonraki seçimlerde, biz emin bir şekilde bir yere basabilmeliyiz. Bu çok önemli. Bir an önce bununla ilgili harekete geçilmeli. Forumlar çok yararlı bu açıdan. Peşinden gidebileceğimiz birileri olmalı. Şimdiki muhalefet partileri, belki de daha da utanç duyduğumuz davranışlarda bulunuyorlar. Merakla, heyecanla ve sabırsızlıkla ne olacağını bekliyorum ben de.

Türkiye’nin ardından Brezilya’da da direniş başladı
Brezilyadaki direnişi çok seviyoruz tabi. Kızlı erkekli çok güzel direniyorlar (Gülüyor). Bir karikatür vardı: “Bunların hepsi çok kaslı. Ya neyse moral bozmayın.” Bence Brezilya’daki direnişine destek vermeliyiz!

Direnişin aşkı kadar, direnişte aşk da konuşuldu
Ben “Direnişte aşk yaşayan oldu mu hiç?” diye soruyu sosyal medyaya yazdım. Çok geri dönen oldu: “Tam taşı koyuyordum barikata. Bir arkamı döndüm ki gitmiş”, “Tam elini tutacaktım ki, aramıza TOMA’nın suyu girdi.” Büyük aşklar da yaşanmış tabi direnişte. Bu “Çadırlarda sevişilmiş” muhabbetine de çok güldüm ben. Bu insanlar size rağmen, sizin çirkinliklerinize rağmen sevişebildilerse helal olsun. Bu süper bir şey. Çirkinliğe rağmen sarılabilmişlerse birbirlerine tamamdır. Bence zaten ona bozuluyorlar en çok.

ETHEM İÇİN ‘SON BAKIŞ’

Hrant, Nazım, Erdal Eren… Söylediğin şarkılarda, konserlerinde, ettiğin laflarda hep bu isimler ve daha bir sürü mesele var. Hikayesiz şarkı olmaz mı?
Bence olmaz. “Son Bakış”ın Erdal Eren için yazıldığını baya insan bilmiyordu. “Öylemiymiş” diyen çok oldu. Ben de yıllarca aşk şarkısı sanmıştım. Sezen Aksu’nun şarkıları mesela; Ünzile, Cumartesi Türküsü… “Güllerim Soldu” da aşk şarkısı değildir. Aysel Gürel turneye giderken küçük iki kız çocuğunu evde bırakmak zorundadır. Otobüs uzaklaşırken kızları kaldırımda oturup arkasından bakarlar. O da işte “Güllerim soldu kaldırımlarda/gonca yüklü dallarıma ayaz vurdu” diye yazar. Aslında çok özel hikayeler, bunları bilmek lazım. “Son Bakış”ı biz en son Ethem Sarısülük için çaldık. Bizde zaten faili meçhul cinayetler, ölümler bitmez. Belki bir sonraki “Son Bakış”ı başımızı önümüze eğerek başka biri için söylüyor olacağız.

HEPSİ BEN OLUYORUM

Kadınlar şarkılarına nasıl yansıyor?
Şarkılarımda tek bir kadın olmuyor. Cinayete kurban gitmiş kadının arkasından “Cennetin Irmakları”nı yazdı Mabel (Matiz) ve söylemem için bana verdi. “Gidip Dinlenmeliyim”deki kadın daha genç bir kız ve istemiyor artık “Bıktım kadınlığımdan, her şeyi bavuluma atıp gitmek istiyorum” diyor. Başka başka kadınlar var yani.

Hepsi “sen” oluyor musun bir yerde?
Tabi ben “Gidip dinlenmeliyim”i yazarken oydum zaten. Çoğunu yaşıyorum ya da görüyorum. Baktığımla yaşadığımı birleştiriyorum. “Oğlan Acı Çekiyor” da öyle. Sen adamdan ayrılınca herkes onun yanında olur. Aslında bu durumla dalga geçiyorum şarkıda. Çünkü “Kadın her zaman daha acımasızdır!” Kadınlar bir araya gelince acayip bir enerji ortaya çıkıyor. Çok tatsız zamanlarımda bile hemcinslerimle buluşsam hemen keyiflenebilirim. Büyük kahkahalar patlar, çok eğleniyoruz ve bu durumu seviyorum. Birbirimizi hiç tanımasak da, şöyle bir kaş hareketiyle anlaşırız. Erkeklere böyle yapsan; “Ne oldu? Neden oynattın kaşını?” der.

Peki böyle bir kadın dünyasının içinden çıkan bir kadının erkek dünyasıyla tanışması, sınavı nasıl oluyor?
Ben şanslıyım. Hep beni anlayan erkeklere denk geldim. Mesela müzik yaparken. Bütün grubum erkek. Ama öyle erkeksi bir ortam yok. Zaten bir kadın şarkısı çalıyor oluyorlar ve bunu hissetmek zorundalar (Gülüyor).

BENİM DİNLEDİĞİM BİR MOD YOK

İnsanın çeşitli modlarının isimleri vardır ya; Neşet Ertaş, Ahmet Kaya, Sezen Aksu, Bülent Ortaçgil, Müzeyyen Senar… Bunları dinleyebileceğin çeşitli zamanlar ve mekanlar vardır. Sen hangi modun şarkılarını söylüyorsun acaba? Var mı öyle bir durum?
Aslında benim öyle bir eksikliğim olabilir ya da ne bilmiyorum. Çok mod müziği olmuyor benim albümlerim. Björk dinlerken mesela arkadaşlarımla “Kapatır mısın şunu konuşamıyorum” derim. Ben de öyle. Bir kategori düzen falan yok. Belki bir gün olur, bilmiyorum. Benim için şunu diyemezsin; “Ceylan iki saat sonra da böyle olacak”. 2 saat sonra ağlıyor ya da hastaneye kaldırılmış olabilirim. Çocukluğumdan beri çok hastalıklarım oldu benim. O yüzden ne olacağını pek bilmiyorum. Bu artistlik değil. Bu hayat aslında. Kategorim de yok; rock, caz değil. Arabesk mi? O da değil. Hepsi. Çünkü ben bir gün içinde hepsiyim. DJ’lik yapayım diye çağrıldım bir defa da. Baya müşteriler kalktı gitti. Benden DJ de olmaz anlayacağınız.

GİYSİLERİMİN ÜZERİNDE OYNARIM

Sahne kostümlerin, saçın, makyajın da çok dikkat çekiyor.
Çok rüküşüm ayol.

Sanki annenin eski elbiselerini alıp kesip-biçip giyiyorsun gibi bir tarzın var?
Tabi tabi. Gayet öyle. Babaannemin dikiş kursu vardı, kendisi de çok güzel dikerdi. Bana nasıl kıyafetler dikerdi inanamazsınız. Acayip dekolteli. O da bastırdığı şeylere bir tepkiydi aslında. Ben de giysi aldığımda mutlaka üzerinde oynarım, yakasıyla, yırtmacıyla, bişey diker, takarım yani. Ama çok özendiğimi söyleyemem, ruh halime göre giyiniyorum.

SEN ARTIK O KADAR DERİN OLAMAZSIN

Biz burada plastik mermileri tartışırken, Lice’de halkın üzerine gerçek mermilerle ateş açıldı. İstanbul belki de ilk defa bu kadar hızlı doğusundaki acıyı gördü. Bu nasıl oldu sence?
Daha önceden biz biliyorduk orada bir adaletin olmadığını. Şimdi herkes biliyor. “Bu medya bizi yanlış anlatmıştı, şimdi de oraya yapıyor” deniliyor. Hayat TV bu süreçte reyting yaptı. Reyting rekorları da kırsın yani. Önceden çok küçük haberdi bu olaylar. Şimdi herkesin farkındalığı yükseldi. Ama bunun bir dönem olmamasını, devam etmesini ve bir şeylere sebep olmasını istiyorum. Şimdi adamlar diyor ki; “Bunlar ne olsa yürüyor.” Evet biz şu anda birinin burnu kanasa dahi yürüyeceğiz. Takvim gazetesinin önüne gideceğiz. 2 yıl önce de olsa ölen bir kadın için attığı “Nakavt” başlığı, ben bunun hesabını senden soracağım. Sen artık birini yasal merminle öldüremezsin. Sen o kadar derin olamazsın. Bunu biz söyleyelim mutlaka. Beceremezsek de beceremeyelim. Ama söyleyelim. Sen bu kadar taraftarı nasıl bir araya getirdin? Kürt, Türk, LGBT, devrimci Müslümanlar herkes bir araya geldi. Sen herkesi nasıl karşına alıp slogan attırabildin? Senden başka hiç kimse yapamazdı bunu. İnternetin başından ayrılmayan gençliği, interneti kapattığın halde instagrama fotoğraf yüklemeden saatlerce nasıl tutabildin? Biz twittera giremiyoruz diye bunalıma giren bir tayfaydık. Tek alkışlayacağım yanı bu olabilir Başbakanın.

Sinem Uğurlu / Ayşen Güven
7 Temmuz 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; evrensel.net