Evrensel: Bu daha başlangıç, 29 iftar var – Çağdaş Günerbüyük

Galatasaray Lisesinin önünde biri “Arkadaşlar oturalım” dediğinde, toplanan yüz kişi var, yoktu. Fakat o kadar kısa sürede herkes yan yana dizilmeye başladı ki, yeni katılanları caddeye sığdırmaya çalışırken herkes yandaş basın arayışındaydı. Hayır, gazeteler serilecek de, bizim gazetelerin sayfası az, sayımız çoktu. Bari bir işe yarasınlar diye. İstiklal Caddesi’nin Taksim Meydanı çıkışına birden bir TOMA ve yanında birkaç düzine polis yaklaştı. TOMA, kalabalığı yara yara cadde içine ilerlemeye çalışırken, elinde gaz bombası tüfeklerini taşıyan çevikler maskelerini taktı. Dursalar da artık bir anda ortam gerilmişti. Polisler yuhalanmaya başladı. Yüzünü buruşturup TOMA’ya dayanan sofranın ucunu izleyen bir oruçlu adam, “Bunların yaptığını Yezit yapmaz” diye söylendi, dişlerinin arasından.

yeryuzu-sofrasi

Sonra ezan sesi duyuldu. Müslüman, Hıristiyan, ateist, oruç tutan, tutmayan, İstiklal Caddesi boyunca “Yeryüzü sofrası”na oturan binlerce kişi, dua ve afiyet dilekleriyle yemeklerini paylaşmaya başladı. Polislerin gaz maskesi de herhalde sıcak pide kokusuna karşı takılmıştı. Neye düşman olacağını şaşıran bir iktidar için olmayacak şey değil. İftar dağıtıldıktan sonra da, ara sokaklarda çantasında hurma olanları ararlardı belki. Vali orucunu açmış, sonra da geri kapamış söylentileri masanın her köşesine yayılmıştı. Karınlar doyduktan sonra gülmek için kimsenin böyle varsayımlara ihtiyacı yoktu tabii. Gerçek yeterdi. Bütün bunlar olurken Taksim Meydanı’na kurulan bembeyaz örtülü yuvarlak masaları görenler görmeyenlere anlatıyordu. Yer sofrasında hurma uzatan bir abinin deyişiyle, “Haramilerin sofrasının”, herkese yasaklamaya doyamadıkları meydanı bir sünnet düğününe benzetişi bir başka komikti.

AKP’nin en zor ramazanı böyle başladı. İktidarını başından beri dini duyguları kullanmaya dayandıranlar, en sevdikleri silahlarını da, sokakta, herkesin gözü önünde ellerinden kaybediveriyordu. “Bu daha başlangıç” sloganı atılırken, birbirine “Bayrama daha 29 gün var” diye göz kırpan gençler sadece espri yapmıyordu. TOMA gölgesinde 29 iftar daha var demekti bu.
“Tut bakalım, tut bakalım, orucunu tut bakalım” diye uyarlanmıştı en sevilen slogan; “Ethem’i öldür, Mehmet’i katlet, kabul olur mu bakalım.” Direniş başladığından beri hakaret ve iftiradan başka bir laf çıkmayan ağızlar da o sıralarda iftar açıyordu mutlaka. Ama doymuyordu bir türlü, on yıldır doymayan yiyiciler, İstiklal’de ve her yerde ekmeğini kırıp paylaşan yoksulla hiç bir olmayacak ve hiç doymayacaktı. Her dakika iftira gidenlere karşı, iftara gelenler, bir kez daha halkın karnının bütün yalan ve saldırganlıklarına tok olduğunu göstermişti.

Getirilen yiyecekler paylaşılıp da karınlar doymaya başlayınca, sevilen bir sloganı “Doyduk mu?”ya çevirdi yeryüzü sofrası ahalisi. Sofra toplanıp cadde güzelce temizlendi. Bir araya gelişler tabii ki sloganlarla, müzikle, dansla şenleniyordu. Polis önce bir 10 metre kadar geri çekildi, sonra “Dağılın” anonsu yapmaya başladı. Korkup çekilmek kimsenin gündeminde değildi, bombacılara güvendiklerinden değil ama her zamanki gibi, çok haklı olduklarını bildiklerinden. Ortada bir eylem bile yoktu, İstiklal’de iftar için toplanan kalabalığın her birlikte meydana girmesi engellenirken. “Sünneti koruyorlar” dedi biri. Acımayacaktı halbuki.

Meydandaki süslü gösteri bitmiş olmalı ki, bir süre sonra polis barikatı kaldırdı. İstiklal’de toplanan kalabalık da neşesini alıp haftalar sonra nihayet, ağız tadıyla Gezi Parkı’na girdi. Halay çekenler, darbuka çalanlar, oynayanlar, sloganlarla süslenen tarihin en güzel ramazan eğlencesini oracıkta yaratıverdiler. Yemeğin üstüne, tatlı niyetine. Artık hepimizin malumu olduğu üzere, sokaktan daha tatlı ne var şu hayatta?