Kollektifler: ‘Biz halkın polisiydik’ Eski Pol-Der üyesi Taşlıçay

Gezi Parkı direnişi ile daha da belirginleşen polis şiddetini Eski Pol-Der üyesi, emekli polis Binali Taşlıçay ile konuştuk. 

taslicay-polder

Özellikle son dönemde bu kadar belirgin biçimde ortaya çıkan polis şiddetini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Ben gayet makul karşılıyorum. Polisin görevi bu. Polisin görevi demokratları susturmak. Sosyal demokratları bile hazmedemiyorlar. Çünkü öyle alışmışlar. Son zamanlarda yasalarını takip etmiyorum ama değişmiş de olabilir. Eskiden isimler belliydi, onlar amir olurdu. Polis Türkiye’deki en cahil kitledir.

Tansu Çiller döneminde 45.000 ülkücü polis alındığını ve bu polislere “Çiller polisi” denildiğini söylüyor Binali Taşlıçay ve ekliyor:

- Bu polislerin hepsi Ülkü Ocakları’ndan geliyordu ve çoğu askerliğini yapmamıştı. Sonra kısas olarak ortaokul ve lise mezunu olma şartı konuldu. Şimdi polislerin arasında bayağı yüksekokul okuyanlar varmış. Ama seni ben eğitiyorum, bunlar komünist diyorum, bu okulda komünistler var diyorum. Ne kadar okursa okusun zihniyet değişmiyor. Tabi bir de amir olma sevdası var.

Bu sözlerin ardından Taşlıçay, Selman Kaya adında bir milletvekilinin 1978-79 yılında işçilerin yürüyüşüne katıldığı için polisler  tarafından adliye önünde dövüldüğünü, gazeteci Metin Göktepe’nin nasıl katledildiğini ve polislerin adliyeye dahi getirilmediğini hatırlatıyor bize.

- Ben lise mezunuyum, amirim ortaokul mezunuydu. Bu amir beni sakıncalı ilan eder tabi. Bana “Git şunu getir” diyordu, neden diye sorunca “Sanane, ben amirim döve döve getireceksin” diyordu. Polis halkın polisi olmalı.

Son dönemde “Polis de emir kulu” tarzında tartışmalar dönüyor. Emir- komuta zinciri nasıl dönüyor emniyette ve halkın polisi olmak nedir sizin gözünüzde?

- Evet, polis emir kuludur. Ama hiç kimse polise “Git şunu öldür” diyemez derse suç işler. Mesela sana git şurayı dağıt diyorlarsa senin görevin orayı caydırmak, ama kimse “Git kafasına sık” diyemez.

Taşlıçay, bir dönem Süleyman Demirel’in “Kimse bana sağcılar suç işliyor dedirtemez” sözlerini hatırlatarak polisin de şartlandığını söylüyor.

- Burada türbanlılar eylem yaparken polis de onlarla beraber eylem yapıyordu. Elbette koruyabilir ama polis herkesi bu şekilde korumak zorunda. E o zaman devrimciler ne yaptı sana? Burada herkes eylem yapar, polisin görevi ise onları korumaktır. Senin devrimci ile ne alıp veremediğin var?

Ankara’da Ethem Sarısülük’ü öldüren polisin nefsi müdafaa gerekçesiyle serbest bırakılmasına ne diyorsunuz?

- Gencecik çocuğu burada öldürmenin ne anlamı var? Taş atmış, e sen de gaz atıyorsun, kurşun sıkıyorsun o da taş atıyor. Sen sıkma o da atmasın. Bu insanlar “Polis orada duruyor hadi taşlayın!” mı diyor? Senin elinde toma var, akrep var, silahın var. Vurma yetkin de var. Onların nesi var? Şimdi kimse hakkını aramasın mı yani? Bu insanlar sokağa çıkmasa Tayyip Erdoğan’a karşı çıkabilecek başka biri mi vardı? Şimdi Ethem’i öldüren polis elinde silahla kaçıyor, Tayyip Erdoğan ne diyor? “Benim polisim.” Polisi teşvik ediyor. Eğer bu polisi yargılanırsa, bir daha diğerlerine gaz sıktıramazlar kolay kolay.

Siz polislik mesleğini yerine getirirken “Pol-Der” üyesiydiniz. Bize biraz Pol-Der’in yapısından bahseder misiniz?

- Halkın polisi denilirdi bize. Biz tarafsız polistik ve bu yüzden ilerici denilirdi aslında bize. Haksız yere bir kızcağızı getirmişler işkence ediyorlar. “Ya ne yapıyorsun, niye yapıyorsun?” derdik. Polisin görevi işkence yapmak değil ki. Eğer kanıtın varsa gönder mahkemeye, kimse bir şey demiyor. Onun cezasını  polis  veremez ki. Süleyman Demirel, “Karakollar şeffaf olsun” demişti, eğer yapabiliyor olsalardı şubeleri şeffaf yapsalardı.  Türkiye’de huzurun sağlanması için polisin kesinlikle tarafsız olması lazım.

Bu sözleri ardından Binali Taşlıçay, bize mesleğini sürdürürken işkencelere karşı çıktığı için meslektaşları tarafından nasıl darp edildiğini anlatıyor, kafasında ve burnundaki kırıkları gösteriyor.

30 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; kolektifler.net