BirGün: ‘Yerden seken gaz fişeği üçüncü kata nasıl çıkar?’

BEYDER Başkanı Tahir Berrakkarasu ile tam bir yıl önce söyleşi yapmıştım. Artan vergiler, yasaklar, inşaatlar, dönüşüm ve soylulaştırmanın ardından Beyoğlu esnafının durumunu konuşmuş, gelinebilecek en kötü noktaya geldiğimizi düşünmüştük. Yanılmışız. Polisin İstiklal’deki en ufak eyleme bile saldırabileceğini, insanları ara sokaklara kadar kovalayıp gaz fişekleriyle cam-çerçeve indirebileceğini nereden hayal edebilirdik ki? Esnaf için çanların çalmaya başladığı ve esnaf olduğu iddia edilen eli sopalıların ortaya çıktığı noktada Tahir Berrakkarasu’nun kapısını tekrar çaldım:

Beyder

Bazı esnaf yaşadığı ekonomik sıkıntıların ardından eylemcilere, gazetecilere tepki göstermeye başladı. Sizce esnafın tepkisini kime göstermesi lazım?

Esnaf şiddeti kim uyguluyorsa ona tepki göstermeli. Biz BEYDER olarak şiddeti uygulayana karşıyız. Bizi taraflaştırmaya çalışıyorlar ama biz bir esnaf derneğiyiz, içimizde her türden siyasi görüşe sahip insan var. Bu yüzden tepkimizi yöneltirken şiddetin ve zararın kimden geldiğine bakıyoruz.

O zaman şöyle sorayım, direniş başladığından beri bölgede şiddeti kim uyguladı? Hükümet ‘cam çerçeve indiren eylemci’ söylemini dilinden düşürmese de ben dükkanlara eylemcilerin değil gaz fişeklerinin, tazyikli suların zarar verdiğini gördüm. Sizin tespitleriniz neler?
31 Mayıs’ı 1 Haziran’a bağlayan gece kırılan bankamatikler ve banka camları olmuştu – ki onu da kimin kırdığını görmedik. Eylemlerde bölgedeki esnafa zarar veren bir eylemci olmadı.

Bunun karşılığında polisin esnafa büyük zarar verdiğini gördük. Gaz fişekleriyle, tazyikli sularla dükkanlar, camlar tahrip edildi. ‘Yerden sekti’ diyorlar ama bir gaz fişeğinin yerden sekerek binanın üçüncü katındaki pencereden nasıl içeri girebildiğini açıklamıyorlar.

Eylemlere polis saldırmasaydı, insanların anayasal haklarını kullanmalarına izin verilseydi sonucu nasıl esnaf için bu kadar kötü olur muydu?

Kesinlikle böyle olmazdı. Bunu da şuradan biliyoruz. Haziran ayında polisin Taksim’e çıkmadığı ve kitlesel eylemlere müdahale etmediği bir dönem olmuştu. O dönem esnafın işleri tavan yapmıştı. Sadece o dönemde değil, İstiklal Caddesi’ne barikat kurduğu ama eylemlere müdahale etmediği günler de işler iyi oluyordu. Eylemlere katılan insanların büyük bir kısmı zaten Beyoğlu’nun müşterisi. Eğer eylemlerine müdahale edilmezse, eylem bittiği zaman gelip buradaki mekanlarda oturuyor, esnaf da para kazanıyor. Ama polis müdahalesi olursa ya sokakta oluyor ya da gazdan etkilenmemek için evine dönüyor.

Esnafın ne kadar dayanma gücü var?
Beyoğlu esnafı antrenmanlı bir esnaf. 2006’da 2,5 yıl yol yapımlarıyla şantiyede yaşamış, 2007’de ilk sigara yasağı, 2009’da eğlence yerlerine sigara yasağından etkilenmiş, hemen ardından eğlence vergisinde yüzde altı bin altı yüzlük bir artışla karşılaşmış, 2011’de de Türkiye’de bir ilk olan masa sandalye yasağıyla karşılaşmış bir esnaf. Son alkol düzenlemesiyle birlikte elinde alkolle dışarı çıkan müşteri olursa işletmeciye 10 bin ile 500 bin lira arasında ceza verilecek. Bence Türkiye’de en çok alkışı hak eden esnaf Beyoğlu esnafıdır, bütün bunlara rağmen ayakta kalmayı başardığı için. Başka semtlerin esnafı olsa palaları ilk haftadan çekebilirdi.

Bu kadar antrenmanlı olmasına rağmen bu süreci ancak bu kadar kaldırabildi. Artık devletin yardımına ihtiyacı var. Nasıl ki 1999 depremi Türkiye için en büyük doğal felaketti, aynı şekilde Gezi Direnişi de Türkiye’deki en büyük isyan hareketi oldu. Bu yüzden devletin 99 depremindeki gibi bundan etkilenen kurumlara borç yapılandırması, faizsiz kredi ve hibe gibi yollarla yardımda bulunmalı.

Beyoğlu’ndaki işletmelerin ve hatta konutların el değiştirmesi için uzun süredir uğraşan bir iktidar bu konuda istekli olur mu?

Beyoğlu bölgesinde uzun zamandır bir dönüştürme ve el değiştirme çabası var. Tarlabaşı dönüşümü, Okmeydanı dönüşümü, Galataport, Haliçport, dalış tünelleri ve yayalaştırma gibi projeler peş peşe duyurulurken buradaki işletmelerin de yapısı değişti. 2009’dan beri Taksim civarındaki işletmelerin yarıdan fazlası el değiştirdi – bu normalin çok üstünde bir oran.

Böyle bir tablo olsa da devletin, esnafın karşı karşıya kaldığı olağanüstü durumu değerlendirmesi ve esnafa yardım etmeye yönelik önlemler alması lazım. 50 günlük bu olağanüstü durumun yaralarının sarılması gerçekten zor olacak. Esnaf için 2013 beklentileri çoktan bitti. Bazı mekanların yakında çalışanlarını günlük izne çıkarma ihtimali var.

Bunun için görüşmeleriniz oldu mu?
29 kuruma yazılar gönderdik BEYDER olarak. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Ekonomi Bakanlığı gibi makamlardan bankalara, siyasi partilerden valiliğe, belediyelere kadar bu mektupları gönderdik, durumumuzu anlattık ve çözüm istediğimizi söyledik. 2 hafta önce iadeli taahhütlü olarak gönderdiğim bu postaları 28 kurum aldı, 1 kurum reddetti: Beyoğlu Belediyesi! Gerekçe olarak da “muhatap bulunamadı” yazıyor! Biz zaten 2 yıldır Beyoğlu Belediyesi’nde muhatap bulamıyoruz diye isyan ediyorduk. Artık bu durum resmiyete döküldü.

Olaylar sürerse esnafın tepkisinde bir değişiklik bekler misiniz?
Bu süre uzadıkça herkes kendini bir noktada haklı görmeye başlayacak. Çatışmalara taraf olmamış, sadece “şiddet bitsin yeter” diyen insanlar kendilerini bir safta yer almak zorunda hissedecekler. “Artık şiddet de gerekiyor” demeye başlayabilir. Buradaki bütün esnafın, çalışanların olayı çok iyi bildiğini, neden eylemlerin bu noktaya geldiğini bildiğini söyleyemeyiz. Bu yüzden artık bir an önce uzlaşmaya ihtiyaç var. Aslında uzlaşmanın yolu çok basit, ama o adım bir türlü atılamadı. Bunu kişisel olarak söylüyorum, şahsi fikrim, ben burada bir iyi niyet görmüyorum. İnsanlar demokratik haklarını kullanacak, yürüyecek, bir basın açıklaması yapacak. Ama kalkıyorlar Taksim Meydanı’ndan Tünel’e kadar tüm ara sokaklara girerek gaz bombaları, ses bombaları atıyorlar.

TESKOMB’un temsil gücü yok

Sizden bir gün önce Taksim esnafının durumuyla ilgili basın açıklaması yapan TESKOMB hakkında ne düşünüyorsunuz?
Basın açıklamasının ne şekilde olduğu beni ilgilendirmiyor. Esnafın tarafında mı, eylemcinin tarafında mı, polisin tarafında mı olduğu tartışmasını ayrı tutarak şunu söylemek istiyorum: Bu birlik kendinde nasıl bir temsil gücü bularak bu açıklamayı yapıyor? Buradaki esnafla gelip konuşmamış, 400 üyesi olan ve 3 bin esnafı tek tek tanıyan BEYDER ile neden hiç temas kurmamış, tanışmamış, müzakere etmemiş? Bir gel sor neler yaşadığımızı, ben de sana sorayım: 2011’de masa sandalye yasağı ile esnaf batarken neredeydiniz?

Onur Erem
19 Temmuz 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; birgun.net