Birgün: O, TOMA’ya serenat yaptı diğeri anı ölümsüzleştirdi

Sokak müzisyeni Murat Öztürk’ün Gezi Direnişi sırasında gitarıyla TOMA’ya karşı yürüdüğü o anı ölümsüzleştiren fotoğraf sanatçısı Kemal Aslan, Gezi’nin geçmişi hatırlattığını ve Türkiye’de insanların hep umutla bir şeyler yaptığını ancak bunların köreltildiğini söyledi

c8097-toma

Gezi Direnişi’nin simgelerinden biriydi TOMA’ya karşı gitar çalan gencin fotoğrafı. O gece, polisin gaz tüfeğini silah olarak kullandığı, milyonların sokağa döküldüğü o gece iki sanatçı; sokak müzisyeni Murat Öztürk ve fotoğraf sanatçısı Kemal Aslan da oradaydı. Murat Öztürk gitarıyla TOMA’nın üzerine yürürken, arkasında fotoğraf sanatçısı Kemal Aslan o anı ölümsüzleştirdi. Gezi Direnişin’de tesadüfen bir araya gelen bu iki isim kendi silahları yani biri gitarı diğeri fotoğraf makinasıyla direnişe destek sunuyordu. Ölümsüzleşen bu fotoğrafın da yer aldığı fotoğraf sanatçısı Kemal Aslan’ın ‘Bu Daha Başlangıç/Direniş’ adlı sergisi bizleri yeniden Haziran’a  götürüyor…
Bursa Nilüfer Belediyesi’nin ev sahipliğinde açılan sergiyi her gün binlerce kişi ziyaret ediyor. 30 Temmuz’a kadar devam edecek olan sergiyi gezmediyseniz son 2 gününüz kaldı. “Ordaydım diyenlerin” sergisini biz gezdik, “Gitarcı ve TOMA” fotoğrafıyla tanıdığımız Kemal Aslan ile bir araya geldik.

»TOMA’ya karşı gitarıyla yürüyen sokak müzisyeni Murat Öztür’ü kandarjınıza aldığınız o anı anlatır mısınız?
31 Mayıs’ı 1 Hazira’na bağlayan geceydi. O sabah arkadaşım telefonla aradı;  “Gezi Parkı’na müdahale var” dedi. Evim Taksim civarında olduğu için hemen çıktım. Odakule’ye vardığımda polisle çatışan gruplar vardı. Grubu fotoğraflamaya başladım. Bir saat orada çalıştıktan sonra iki kişinin ellerinde gitarlarla şarkı söyleyerek, geldiklerini gördüm. Ortama baktığımızda film sahnesi gibiydi, yavaş yavaş önümden geçmeye başladılar. Bir süre sonra duracaklarını düşündüm ve bekledim bir tanesi durdu. Diğeri polislerin üzerine gitmemeye devam etti. O an iyi fotoğrafın çıkacağını hissederken,  çocuk içinse endişeleniyordum. Çünkü polis hedef gözeterek gaz silahını, gerçek silah olarak kullanıyordu. O şarkı söyleyip gitar çalmaya devam ediyordu. Birileri onu tutmaya çalışsa da o şarkı söylemeye devam ediyordu… Sonra bir anda elim deklanşöre gitti ve  10-12 kare fotoğraf çektim.

»Sokak müzisyenine ne oldu peki?
Fotoğraf çekmeyi bırakıp onu almayı düşünürken, yanına gaz kapsülü düştü. O sırada biri çocuğun yakasından yakaladı ve ara sokağa çekti. Sonra eve döndüm fotoğrafları Twitter ve facebook’tan paylaştım.

»Çok ünlü isimler de fotoğrafınızı paylaştı. Thom Yorke’nin bu fotoğrafı facebook kişisel sayfasına tema fotoğrafı olarak koyduğunu görünce neler hissettin?
Thom York paylaştıktan sonra, TÜrkiye’de daha da çok paylaşıldı. Bir ajansta çalışıyor olsaydım daha fazla insana ulaşma şansı olacaktı. Bu arda “Kırmızılı Kadın” fotoğrafı da Gezi Ruhu’nu çok iyi anlatan bir  fotoğraftı. Bu fotoğrafların bu direnişi doğru anlatan kareler olduğunu düşünüyorum.

»Fotoğraf çok paylaşıldı, konuşuldu. Sonra size ulaşmaya çalıştılar mı?
Ben fotoğrafı paylaşırken, adımı soyadımı yazıyorum. Bu nedenle bana ulaşmak kolay.  Bazı internet siteleri adımı çıkarıp yayınladı oysa Kemal Aslan yazdıklarında çok kolay ulaşabilirlerdi.

»Sonra nasıl gelişti olaylar bu fotoğraf etrafında?
Maalesef fotoğrafa Türkiye’de çok değer verilmiyor. Özellikle yazılı basın internetten aldığı herhangi bir fotoğrafı kendine aitmiş gibi kullanabiliyor. “Gitarcı ve TOMA” fotoğrafım ünlendiğinde birçok yer kullandı.  Birkaç arkadaşla oturup konuştuk buna karşı ne yapabiliriz diye. Amacımız ticari gelir elde etmek değil tabi ama fotoğrafın bir değeri olmalı ve bu değerin varlığını insanlara göstermemiz gerekiyor. Birkaç dergi ve gazeteden teklif geldi bu yönde. Bende telif ödenmeleri gerektiğini söyledim, dikkate bile almadılar. Kimi ise arama gereği bile duymadı.  Bir sanat dergisi fotoğrafı kapağında kullandı. Dergiyi arayıp fotoğrafı izinsiz kullanmamaları gerektiğini söylediğimde ise  Gezi Ruhu paylaşımı adı altında bunu yaptıklarını söylediler…

»Sadece adınızı kullanmaları yeterli mi olacaktı?
Kesinlikle Gezi aslında hepimizin bir şeyler öğrendiği yerdi. Orada ‘Gezi Ruhu’ dediğimiz,  başkasının malını alıp onu kendi istediğiniz gibi kullanmak değil. Orası buna karşı çıkan insanlarında olduğu bir yerdi. Onun için işin açıkçası bu biraz canımı acıttı. Biz bir kültürü oturtmak için bir telif istedik.  Düşünün İsveç’ten Amerika’dan 3 cm’e 5 cm kullanmak için beni arayıp telif gönderdiler. Küçük bir fotoğraf kullanmalarına rağmen bu teklifi yapmaları size gerçekten değer verildiğini ve önemli bir iş yaptığınızı hissettiriyor.

»Fotoğrafını çektiğiniz sokak müzisyeniyle sonra tanıştınız mı?
Evet. Çok güzel bir arkadaşlığımız oldu. Onunla görüşmeye devam ediyoruz. Fotoğrafı çektikten birkaç gün sonra Gezi Parkın’dan çıkarken, gördüm yanına gittim. ‘O fotoğrafı ben çektim’ dedim. Çok memnun oldu sarıldı. O günden sonra görüşmeye devam ediyoruz…

»Gezi, sizce neyin başlangıcı?
12 yıldır bu tür olayları çekiyorum. Bunun öncesinde bu ülkede neler yaşandığını biliyorum. Direnişin başladığı günlerde, 3 otobüs polis daha gönderecekler ve burada bütün insanları gözaltına alıp ve bu ağaçları kesecekler diye düşünüyordum. Her şeyden umudumuzu kesmiştik. Hep sorulur, “Gezi ne öğretti” diye Gezi çok bir şey öğretmedi. Gezi bana hatırlattı. Biliyorum bu ülkede insanlar, ne umutlarla bir şeyler yapmıştı ama bunlar köreltilmişti. Gezi yarınlara daha umutlu bakmayı öğretti. Bu bir uyarıydı.

»Serginin adını bu yüzden mi ‘Bu Daha Başlangıç’ koydunuz?
Evet. Ama sadece bu değil,  her şey için bir başlangıç. Gezide yaşananlar için değil, tüm Türkiye için yeni bir başlangıç olduğunu düşünüyorum.

***

Gezi sadece İstanbul’un hikâyesi değil

 Unknown

»Serginin adresi neden Bursa’nın Nülüfer Belediyesi?

Nülüfer Belediyesi, bize inanılmaz destek sağladı. Sergiyi açmaya karar verdiğimizde küratör Atilla Durak, işi sahiplendi ve yola çıktık. Çok maliyetli işler olmasının yanısıra belediyeler Gezi ile anılmak istemeyebiliyorlar. Nilüfer Belediyesi gerçekten bu anlamda bize çok kolaylık sağladı.

»Sergi Gezi Direnişi’nin yıldönümünde İstanbul da açılsaydı daha anlamlı olmaz mıydı? Ekonomik nedenlerden dolayımı sergisi orada açtınız?
Gezi sadece İstanbul’un hikâyesi değildi. Hatay, Mersin, İzmit, Ankara ve Bursa’da çok ciddi olaylar yaşandı. Aslında bizim düşüncemiz; sergi Bursa’dan başlayıp Anadolu’nun  farklı yerlerini götürdükten sonra İstanbul ayağını yapmak.  Tabi önümüzdeki günler ne getirir onu bilmiyorum. Zaten Direniş İstanbul’da başladı. Diğer kentlerdeki insanların burayı hissetmesi ve burayı görmesi gerekiyordu. Sergi o anlamda sadece bir fotoğraf sergisi değil, özünü ve temelini fotoğrafların oluşturduğu video artların, enstalasyonların ve tasarımların olduğu bir sergi, gaz hariç serginin Gezi Direnişi’ni çok iyi hissettirdiğini düşünüyorum. Sergiyi İstanbul dışında başlatmak önemliydi.

»Şimdi neler yapıyorsunuz?
Türkiye’de olaylar bitmiyor, hepimiz biliyoruz. Biz öyle bir ülkeyiz ki 365 günün her günü, bazen bir güne iki tane üç tane etkinlik anama girebiliyor. Bir gün bir katliam varsa, diğer gün biri öldürülmüş çünkü geçmişimiz temiz değil. Temiz olmayınca her gün bir şeyler yaşanıyor. Ve ben hala onları fotoğraflamaya devam ediyorum.

Hilal Solmaz

29 Temmuz 2014

Haberin kaynağı için tıklayın; birgun.net