BirGün: Ethem Sarısülük’ü Kim Öldürdü?

ethem

Bir polis, adı Ahmet Şahbaz.

Peki cinayeti tek başına mı işledi? Suç ortağı, ortakları kim? Sadece tetiği çeken mi suçlu, yoksa katili destekleyenler, “elin serbest” diyenler, ona bu izni veya emri verenler, hatta onun yargılanmaması için gereken yasaları yapanlar ve bir devrimciyi başından vurarak öldürmenin “suç” olarak kabul edilmediği siyasi ortamı yaratanlar?

1 Haziran’da Ankara Kızılay’da, halkın demokratik gösteri hakkının kullanmak için meydanlara ve sokaklara çıktığı sırada, onlarca insanın ve polisin gözleri önünde ve çok sayıda kameranın kaydı altında bir cinayet işlendi.

Ahmet Şahbaz adlı polis, Ankara Emniyet Müdür Yardımcısının geri çekilme emrini dinlemeyerek hatta silahını çekerek eylemcilerin üzerine saldırdı, yere düşen birini tekmeledi, silahını ateşledi, Ethem Sarısülük’ü başından vurdu ve polislerin geri çekilip bekledikleri yere doğru koşarak kaçtı. Olayı çok sayıda kamera saniye saniye kaydetti, milyonlarca insan bu görüntüleri defalarca televizyon ve bilgisayar ekranlarından izledi.

Ancak MOBESE kameraları o sırada “başka yöne baktı”, Ethem vurulduğunda yanında olan ve olaya tanıklık eden, ifade veren arkadaşı tutuklandı, bir diğer arkadaşı hakkında arama kararı çıkarıldı. Ethem’in tüm ailesi telefonla aranarak tehdit edildi, “Bu işin peşini bırakın” dediler. (Sanki tehdit edecekleri ölümden öte şey kalmış gibi)

Ethem’i vuran polis Ahmet Şahbaz günlerce korundu, Emniyet Müdürlüğü’nce adı bile açıklanmadı. Şimdi de koruma polisleri ve savcı tarafından korunuyor, neredeyse onu haklı çıkaran bir iddianame yazmış olan savcı tarafından. Büyük ihtimalle beraat edecek. Silahını geri alıp, sokaklara, “aramıza” geri dönecek.

Tezer Özlü teşhisi koymuştu zamanında: “Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi.”

Yıl 1981.

Darbe olmuş, egemenlerin kolluk kuvvetleri devrimci avına çıkmış. Süleyman Cihan bir devrimci önder. “Vur emriyle” aranıyor.

28 Ağustos 1981′de yakalandı. İkinci Şube’ye götürüldü, ağır işkencelerden geçti. “Resmi kayıtlara göre” gözaltına alınışından iki gün sonra ev göstermeye götürüldüğü Kadıköy Bostancı’daki apartmanın 6. katından atlayarak intihar etti. Bizim hafızamızdaki kayıtlara göre ise Süleyman Cihan işkencede konuşmadı, bir apartmanın 6. katından atılarak öldürüldü. Mehmet Ağar Emniyet 2. Şube Müdürü, İbrahim Şahin henüz bir polis Bostancı Emniyeti’nde görevli bir polis memuruydu. Bu, ne ilk ne son cinayetleriydi.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Süleyman’ın otopsi raporunu, dosyasını, tıbbi bulgu ve diğer raporları inceleyerek bir rapor hazırladı. Bu raporla, Süleyman’ın falaka, Filistin askısı, elektrik işkencelerine maruz bırakıldığı ve apartmanın altıncı katından atılmadan önce öldürülmüş olduğu kanıtlandı. Süleyman Cihan cinayetiyle ilgili hiçbir dava açılmadı. Kardeşi Ahmet Cihan’ın 30 yıldan fazla süren uğraşları sonucu bir soruşturma açılabildi geçenlerde, akıbeti ne olacak, göreceğiz.

Yıl 1992.

25 yaşındaki Ayhan Efeoğlu, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde okuyordu. 6 Ekim 1992’de okulunun önünden, herkesin gözü önünde, ellerinde telsiz olan sivil polislerce zorla bir araca bindirilerek gözaltına alındı. İşkenceyle öldürüldü. Devletin özel harekat polisi Ayhan Çarkın, 20 yıl sonra “Biz öldürdük” dedi. İtirafında, Ayhan’ın işkencede parçalanmış bedenini kendisinin taşıdığını ve “Müdür” dediği görevliyle birlikte Trakya’da ormanlık bir alana gömdüklerini anlattı. İbrahim Şahin yine olayın içinde ama bu kez terfi etmiş, daha “rütbeli” bir konumdaydı.

Yıl 1994.

Ayhan’ın kardeşi Ali Efeoğlu gözaltına alındı bu kez. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümü öğrencisi Ali, 5 Ocak 1994′te Pendik’te sivil polislerce kaçırıldı. Gözaltına alındığı inkar edildi. O da işkenceyle öldürüldü, halen bir mezar yeri yok, iki kardeşin de nerede gömülü olduğu bilinmiyor. Ali de öldürülen ağabeyi gibi 25 yaşındaydı.

Yıl 1996.

Gazeteci Metin Göktepe, 8 Ocak 1996′da Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek için Alibeyköy’e gitti. Basın kartı olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. Yüzlerce insanla birlikte gözaltına alındı ve Eyüp Kapalı Spor Salonu’na götürüldü. Buradaki polisler Metin’i işkenceyle öldürdü. “Sandalyeden düştü, öldü” dediler. Ölümüyle ilgili açılan dava, 28 Eylül 2000′de beş polis memuruna “kastı aşan insan öldürmek” ve “faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek” suçlarından verilen yedişer yıl altışar ay hapis cezasının onanmasıyla bitti. Polisler 19 Aralık 2000′de yürürlüğe giren Şartlı Tahliye ve Ceza Erteleme Yasası’yla hapse girmekten kurtuldu.

Yıl 2004.

12 yaşındaki Uğur Kaymaz, 21 Kasım’da, evinin önünde babasıyla birlikte, ayağında terlikleri varken sırtına hedef alınan 13 kurşunla öldürüldü. Dava açıldı ancak polisler hiçbir zaman tutuklanmadıkları gibi, kısa süre sonra görevlerinin başına döndüler. Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi 18 Nisan 2007’de sanık polisler hakkında kararını verdi: Beraat.

Yıl 2010.

Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü ikinci sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Şerzan Kurt, 12 Mayıs 2010′da katıldığı bir eylemde polis tarafından vuruldu. Kaldırıldığı İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 19 Mayıs’ta hayatını kaybetti. Şerzan’ı vuran polis Gültekin Şahin tutuklandı, hakkında “olası kasıtla nitelikli insan öldürme” suçundan dava açıldı. Dava 7 Eylül 2012’de sonuçlandı, polis Gültekin Şahin’in cezası önce müebbet hapisten sekiz yıla indirildi, sonra da yattığı süre göz önünde bulundurularak tahliye edildi. Aramızda dolaşıyor.

Yıl 2013.

26 yaşındaki OSTİM işçisi Ethem Sarısülük, 1 Haziran’da katıldığı eylemde başından vuruldu, 14 Haziran’da yaşamını yitirdi.

Sadece Ethem değil, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım da devletin üniformalı ya da üniformasız kolluk güçlerince öldürüldü. Katilleri aramızda dolaşıyor.

Beş direnişçi neden öldürüldü peki?

Uğur Kaymaz, Ayhan ve Ali Efeoğlu, Şerzan Kurt, Süleyman Cihan ve Metin Göktepe neden öldürüldüyse o yüzden. “Devlet dersinde öldürülen çocukların” hepsinin öldürülme hikayesi farklı ama katilleri aynı.

Bize düşen, polisin tehdidine inat “işin peşini bırakmamak”, ölenleri de öldürenleri de unutmamak ve tekrar tekrar sormak:

Ethem Sarısülük’ü öldüren polis ceza alacak mı?

Mehmet Ayvalıtaş’ın katili kim?

Abdullah Cömert nasıl öldü, kim öldürdü?

Ali İsmail Korkmaz’ı döverek öldürenler nerede?

Medeni Yıldırım’ı vuran asker kim?

Ayça Söylemez
28 Temmuz 2013
Kaynak; birgun.net