BirGün: ‘Çapulcular’ anlatıyor!

Tüm ülkeye dalga dalga yayılan direnişin merkezinde, Gezi Parkı’ndayız. Saat sabahın üçü, Dolmabahçe tarafında çatışma sürüyor. Parkta ise yaşlısı genci, kadını erkeği binlerce insan ağzında maskeler, gözlerinde havuz gözlükleriyle bekliyorlar. Kimi nam-ı diğer “eski tüfek”, kimi ise hayatında ilk kez sokağa çıkmış. Çok farklı kesimlerden, farklı dünya görüşünden olan bu insanları buluşturan dert ise aynı: AKP diktatörlüğü.

gezi

Kimi ağaçların kesilmesine kızmış gelmiş, kimi demokratik haklarını kullanarak parkta nöbet tutan insanlara uygulanan polis şiddetine. Ancak ortak kanı şu: büyüyen ve dalga dalga yayılan bu direniş 10 yıllık bir birikimin sonucu. İnsanlar, yaşam tarzlarına, hatta bedenlerine müdahale edilmesinden, iktidarın “Ben ne dersem o olur” tavrından rahatsızlar. İçlerinde bu direnişi laik Cumhuriyetin savunusu olarak görenler de var, halkın iktidarı için mücadele eden devrimciler de. Yaşam alanlarının talan edilmesinden rahatsızlar ve kararlılar, “Direniyoruz, yılmayacağız, kazanacağız” diyorlar.

Söz onlarda:

EMEK SINIFI DİRENİŞİ SAHİPLENMELİ

Evrim Yılmaz (33): Çok farklı platformlardan insanlar burada. Tam da böyle olması gerekiyordu. Böyle olmadığı takdirde birlik olamazdı. Bunun kendiliğinden olması, bugün herkesin burada hep birlikte oturuyor olması, tam olarak neye karşı durulduğunun, ortak olarak neye karşı durulması gerektiğinin farkına varıyor olması beni çok heyecanlandırıyor. Bu tepki hem biraz geç kalınmış hem de tam zamanında gelen bir tepki.

Ayşen Şimşek (27): Bugüne kadar hiç bir arada bulunmamış, birbirini anlamamış insanlar bir arada. Bu güzel bir şey. Biz çok politik olmayan, pek çok şeyden uzak duran, ‘aman çocuğum olaylara karışma’ diye diye büyütülmüş insanlarız. Ama sokaklara döküldük ve yüzümüzde gaz maskeleriyle buradayız. Polis olsa da buradayız. Başbakan tarafından çapulcu olarak nitelendirilmek beni üzmez. Ama kendinden olmayan herkese marjinal demesi onun geldiği noktayı gösteriyor.

Şiyar Bulut (23): AKP hükümetine ve başta Tayyip Erdoğan’a olmak üzere halkın öfkesi büyüyor. Burada çok farklı gruplardan bir dünya insan var.  Yapmamız gereken şey mücadelede omuz omuza verip öfkemizi bir platformda paylaşmak olmalı. Bu direniş uzun vadeye yayılacak bir direniş olacak.

Onur Çetin (23): İnsanların kenetlenmiş olması çok güzel bir şey. Çarsının verdiği destek çok büyük. Sadece Çarşı demeyelim, bütün tribün grupları birlik beraberlik içinde. Halk yeniden dirilişe geçti. Büyüklerimiz umarım sesimizi duyarlar. Başbakan “marjinal” diyor “çapulcu” diyor Kasımpaşa çocuğu diyoruz başka bir şey demiyoruz. O küçülmeye devam etsin biz büyümeye devam ediyoruz.

Erkan Çalışkan (23):
 Halkı ve semtimizi polisten koruyoruz. Öfke birikti ve şimdi patlaması yaşanıyor. Gezi parkı halkın uyanışı oldu. Farklı sekimden insanlar, gruplar biraraya geldi. Biz Bursaspor Fenerbahçe, Galatasaray taraftalarıyla kol kola mücadele ediyoruz. Çünkü şu an duurm farklı, beraber olma günü.

Kaan Hukukçu (22): 
Erdoğan’ın açıklamalarını şöyle yorumluyorum. Diyor ki onlar 500 bin çıkarırsa ben bir milyon kişiyi Kazlıçeşme’ye çıkartırım. Bunun adı faşizimdir, otoriter bir rejimdir. Hukuk devleti srsılmıştır. Başbakan kendi ipini çekmektedir. Şu anda kesinlikle kesinlikle güvende değiliz. Biz hukuk devleti istiyoruz. Başkabakan’ı Fas’a gitmeye değil, istifaya davet ediyorum.

KORKU DUVARI AŞILDI

Av. Tamer Doğan (33): Korku duvarı aşıldı. Bu sistemin ve polislerinin yenilmez olmadığı anlaşıldı. En önemlisi, AKP’nin sonunun başlangıcıdır bu süreç. Bu süreç dönüşüyor, çünkü dış politikası iflas etmiş bir iktidar, artık içeride de iflas etti. En önemli kazanım da korku duvarının aşılması ve yeni dönemdeki mücadelenin sinyallerinin görülmesidir. Yeni dönemde mücadele çok sert olacak. Sınıf savaşımı çok sert olacak. Bunların hepsi bizim için bir tecrübedir, iyi de bir tecrübe oldu.

Murat Yılmaz (30):
 Şu andaki atmosfer, gerçekten bu işle alakası olsa da olmasa da herkesin, sadece artık bir şeylere tepki göstermenin vaktinin geldiğini anlamasından ve toplanmasından ibaret. Artık mesele sadece Gezi Parkı değil. Birilerinin üstünde kurmaya çalıştığı baskıyı halkın daha fazla kabul etmemesi.

Sedat Karaaslan (25): 
Biz seyyar satıcıyız. Memlekette hayvanlarımız, hiçbir şeyimiz para etmiyor. Buraya geldik, burada da bırakmıyorlar ki çalışalım, belediyeyle kedi köpek gibi birbirimizi kovalıyoruz. Bu olay yüzünden geldik. Gazdan mahfolduk. Polisin yaptığı haksızlıktır, insanlar perişan oldu gazdan gerçekten. Ben ekmek parası için geldim ama hak veriyorum buradaki insanlara.

Abdullah Kılıç (50): 
Cumartesi gününden beri buradayım. Bu tepki bir birikimin patlaması. Toplumu rahatsız eden uygulamalar, kanunlar, dediğim dedik tavır, insanların özel yaşamına müdaheleler, tüm bunlar birikti ve burada patladı. Başbakan tehditkar konuşuyor hala. Bir Başbakan’ın tüm toplumu yönetmesi, ortamı yatıştırması, özür dilemeyi bilmesi lazım. O hala inatla ben istedim yaptım diyor.

BİZ ÇAPULCU FİLAN DEĞİLİZ

Nuran Kılıç (46): Ben hiç böyle uzun süreli bir eyleme katılmamıştım, ama burada her kesimden insanın olması çok güzel. Çocuklar, gençler, her ideolojiden insan var burada. Çok güzel bir şey. Ben de karşıyım özel yaşama, parka müdahaleye. Gönülden katılıyoruz. Biz ailecek geldik. Ben istedim yaptım olmamalı. Bizim de söz hakkımız olmalı. Bize marjinal, çapulcu diyor, kendini ifade ediyor aslında. Biz çapulcu filan değiliz.

Cahit Özen (57): Eşimle çocuklarımla birlikte hep buradaydık, karşıdan geliyoruz, gücümüz yettiğince destek vermeye çalışıyoruz. Gençleri görünce çok umutlandık. 10 yıllık bir birikimin sonucu burası. Ben buradaki tepkiyi sadece iki ağacın kesilmesine karşı bir tepki olarak değerlendirmiyorum. Tayyip Erdoğan faşizmine karşı bir direniş olarak görüyorum. Ben 77 gençliğindenim, 12 Eylül faşizminde bile bu denli bir baskı görmedim. İyi bir mücadele verdiğimize inanıyorum.

PARKI DOLAŞIRKEN GÖZLERİM DOLUYOR

Gülen Özen (51): Ben böyle bir eylem ilk kez görüyorum, çok umutlandım, evde duramıyorum. Hatta diyorum ki, bu böyle giderse nöbetleşe bekleyelim, gündüz biz duralım gece çocuklar dursun. Benim gelinim, oğlum, kızım herkes burada. Çok umutlandım, gözlerim doluyor parkta dolaşırken. Gençleri görünce özellikle çok mutlu oluyorum. Hepsini öpesim geliyor. Çok üzülüyordum ben, ‘ne oldu bize’ diyordum. Ama şimdi çok mutluyum.

Buket Gelen (24): Buradaki atmosfer inanılmaz güzel. Muhteşem bir dayanışma içerisindeyiz. Yaşlısı, çoluğu, çocuğu bir haftadır buradayız. Yılmadık, yılmayacağız. İnsanlar burada gerçekten çok büyük mücadele veriyor. Bu ülke kimsenin yandaşlarına kalmayacak, umarım halk kazanır.

Abdullah Üstündağ (73): 
Bilinçli bir gençliğin bu kadar organize olup meydana çıkmış olduğunu görmek benim için büyük mutluluk. Ayrıca bu gençlerin bu kadar terbiyeli, üsluplu, hem de bilgili olması bizi hayrete de düşürdü. Velhasıl, bu işin Türkiye’nin kurtuluşu için ciddi vesile olacağını düşünüyorum. Ben meselelerle alakalı bir kişiyim, 68 kuşağındanım, ondan önce Milli Selamet’tendim. Oradaki yanlışları gördüm, ayrıldım. Başbakan’ı yakından tanırım. Başbakan normal değil, çevresi de rahatsızlığa düştü. Ama onları da dinlemez. Bu bilinçli hareketler, ümit ediyoruz ki ülkeyi kurtaracak. Böyle bir bilinçli yapı olmasa bu ülkeyi korumak çok zor. Bu gençler bana bu güveni verdi, ciddi bir ümit getirdi.

İNSANLAR ÇOK CİDDİ ŞİDDET GÖRDÜLER

Olayların çığırından çıktığı, polisin gözünü karartıp halka zulüm ettiği gün, Erdem eczanesi, nöbetçi eczanelerden biriydi. Erdem Demir, yaşadıklarını bize şöyle aktardı:

“Olayların tırmandığı ilk gün insanların kendilerini koruyacakları donanımı yoktu. Tesadüf o gece nöbetçi  bendim, ilk başlarda elimizdeki tüm ilaçları sattık, ilk yardımları yaptık; fakat bir noktadan sonra ilaçlar da tükenmeye başlayınca kendi solüsyonlarımızı hazırladık, elimizdeki maskeleri dağıttık. Tüm insanlar direnişi desteklemenin ötesinde çok ciddi şiddet gördüler. Astım krizi geçirenler, gaz fişeğine maruz kalıp yaralananlar… Eczane etiği olarak geleni geri yollayamazdık, ilaçların bitmesine müsaade edemezdik, parası olmayanı geri çeviremezdik. Eczacı odası başkanı devreye girdi, eczacı arkadaşlarım eczanesindeki malzemeleri toplayıp bana getirdiler. Bu uç uca eklemeler sayesinde elimizden gelen yardımı sağlamaya çalıştık”.

YÜZ BİNLERCE İNSAN DİRENİŞTE

İnşaat mühendisi Ersin Kiriş, Gezi Parkı direnişi için ilk günden beri direnenlerden. Onun da 2-3 ağaç için başlayan direnişi, dayanışma çadırlarının sabah 5’te polis tarafından yakılmasıyla birlikte isyana dönüştü. “Yaklaşık 5 gündür devletin herhangi bir ibaresi yok Taksim’de ve komün bir hayat yaratılmış durumda. Bu artık Gezi Parkı direnişi olmaktan çıktı, diğer illerimize de ses oldu. AKP iktidarına karşı toptan bir isyan etme, meydan okuma hali mevcut şu an”.

‘İNSANLAR İTİRAZ ETMEYİ ÖĞRENDİ’

Gezi Parkı için direnenlerden Canan Aktan ve Kenan Aktan: “Yaşananları halk ayaklanması olarak yorumlayanlar var, halk savaşı olarak yorumlayanlar var; ama ortada şöyle bir gerçek var insanlar artık istemedikleri şeyleri ifade etmeyi öğrendiler, birbirlerinden güç aldılar. Çok ciddi bir dayanışma söz konusu. Cuma gününden beri buradayım ben ve o günden beri gördüğüm en önemli şey kimse vazgeçmiyor. Farklı her kesimin tek bir ortak isteği var, hükümetin istifa etmesi ve attığı adımları geri alması. Bu süreç, elbette bir halk hareketidir, isyandır. AKP hükümetine, sermaye diktatörlüğüne yanıttır. Bu isyanın kazanımlarını elde etmeliyiz, bu direniş bir başlangıç”

“90’LARIN APOLİTİK GENÇLERİYDİK”

Gezi Parkı direnişine battaniyeleriyle katılan Deniz Gökçe Güzey ve Cemre Kılıç ise; “90’ların çocuğu olarak çoğumuz apolitik yetiştik; fakat ülkede yapılan politikalarla ne yaşam hakkına, ne özel hayata saygı kaldı. Ayrıca, yaşadıklarımız karşısında medyanın olup bitenleri olduğu gibi yansıtmaması, tavırlarını tarafsızca sergileyememesi. Türkiye’de olup bitenleri başka ülkelerin yayınlarından öğrenmemiz de içler acısı bir hal. Türkiye’de medya diye bir oluşumun artık var olmadığını düşünüyoruz. Sosyal medya bizleri gerçeklerden haberdar eden bir ağ oldu”

Maruz kaldıkları yoğun biber gazından sonra çöp poşetlerini kapıp Gezi Parkı’na gelen Yusuf ve Hakkı: “İkimiz de 20 yaşındayız ve burada bulunup çöpleri toplamamızın tek sebebi özgürlük. Faşizme karşı dik durmak. Odamızı dahi toplamayan biri olarak bir nebze de olsa bu direnişe katkıda bulunmak için çöpleri topluyoruz. Biber gazına da maruz kaldık. Yaşananları içinde olmadan anlamak da zor olmamalı. Herkes bu direnişe destek vermeli. Burada bulunup çöpleri toplamak bile bizler için bir direniş, dayanışmadır”.

MEDYA OLAYLARIN SORUMLUSU

Polis şiddetinin had safada olduğu günlerde İzlanda’nın medyasıymış gibi tavır takınan Türk medyasına tepkisini sert dille getiren Gözde Baykara; “Medya, insanların mağduriyetini halka haberdar etmeyerek insanların ağır yaralanmasından ve hatta ölmesinden birebir sorumludur”.

Üniversite öğrencisi Ayça Afşar; “İnsanların yaşananlardan haberdar olamaması ve onları gerçekte olup bitenleri öğrenmeye iten gücü kendilerinde bulamaması beni çok şaşırtıyor. Taraflı medyaya rağmen yaşananları ilk ağızlardan dinleyince gerçeği fark eden çok insan var. 2013 yılındayız ve tek kanallı zamanlara dönmüş gibiyiz. Medyada yakan yıkan marjinal olarak gösterilen kesim, sokakların normale dönmesi için elinden geleni yapan bu insanlardır”

DİRENİŞÇİLERİN ÇOĞU KADIN

Bir kadın olarak direnişini sürdürdüğünü dile getiren ve günlerdir Gezi Parkı’nda dayanışmaya destek olan Özge Tosun: “Üniversite son sınıf öğrencisiyim, 4 gündür burada yatıp kalkıyoruz. Farkında olmadan komün bir hayat kurduk burada. Ben kadın olarak AKP’nin cinsiyetçi, yıkıcı politikalarına karşı buradayım. Gezi Parkı’nda bulunan nüfusun çoğunluğu kadın. Bedenimizle ilgili kararlar alındı, kaç çocuk yapacağımıza kadar politikalar üretildi. Tacizciler, tecavüzcüler bu ülkede yargılanmıyorlar, tam aksine tacize tecavüze maruz kalan kadın küçük düşürülüyor. Bir ülkenin başbakanı halkını yüzde 50 diye ayırırsa, eyleme katılan insanlara çapulcu diye ithamda bulunursa bu insanlar daha çok burada yatıp kalkar. Bizim mücadelemizi ne TOMA’lar, ne tazyikli sular, ne de biber gazları engelleyebilir”.

“İki yetişkin delikanlımla ve eşimle birlikte gelecek adına bu direnişe omuz verdik” diyen baba Kazım Ardıç ise şunları söyledi: ”Halkımız korkuyu yırttı ve hep beraber devrimin ilk adımını atmış olduk”

İSYAN VE DİRENİŞ PAYLAŞMAK İÇİN

Öykü (13): İşgali merak ettim, bu coşkuyu yaşamak istedim. Gezi Parkı’nı desteklemek ve getirdiğim çiçekleri parka ekmek için buradayım. Biber gazını şimdiden tadayım da büyüyene kadar alışayım.

Demir (56): Burada bir devrim oluyor ben de bu yüzden buradayım. İşçiler kapitalizmin mutluluk vermediğini gördü, ben de onları desteklemek için buradayım. Gezi Parkı artık bizim, sıra kapitalizmi yenmekte.

Arzu (40): Üniversitelerin sorunlarını, isyanlarını ve direnişlerini halkla paylaşmak için buradayız. Toplumun isyanını destekliyoruz, burada örgütlü muhalefetin büyümesini ve gelişmesini istiyoruz.

Elifcan (19): Tayyip’in politikalarının birikimi bizi isyan ettirdi. Diktatörlüğe gidişi durdurmak için buradayım. Tayyip bu ülkenin yüzde 50’sini yok sayamaz!

Nermin (52): Vatan için buradayız. Yalnızca Tayyip’in gitmesini değil hükümetin toptan gitmesini istiyoruz. Ama Tayyip bu ülkeye o kadar çok zarar verdi ki bu yaraları nasıl saracağımızı bilmiyorum.

Kazım (25): Direniş için buradayız. Yükselmiş bir sınıf bilinci çıkacağını umuyorum buradan. Bu meydanda yer alan örgütlerin arasındaki dayanışma artıyor, bunu yavaş yavaş görüyoruz.

Oya (53):  Faşizme hesap sormak için buradayız. Kötüye gidişi durdurmak istiyoruz. Hükümet halkın sesini duymalı, kulaklarını tıkamamalı artık. Biz burada aşırılık yapmıyoruz ama Erdoğan’ın söylemi iç savaş söylemi. Yine de korkmuyoruz, geri adım atmayacağız.

***

Erdal Bakkal halkının yanında!

Oyuncu Cengiz Bozkurt: Bu kadar farklı kesimden, siyasi görüşten insanı bir araya getirmek marifet. Başbakanımız bunu başardı teşekkür ederiz. Sadece Başbakan’a değil, dediğim dedikçi tüm liderlere ders olacak nitelikte bu direniş. Okullarda okutulacak, dersler çıkartılacak örneklerle dolu. Bu halkın iradesine tosladılar. Halkın iradesi bir duvar olarak çekilmiştir, dediğim dedikçi tutuma karşı. Dersler çıkartmak isteyen çıkartır.

Oyuncu Kanpolat Görkem Aslan: Düzce’de memleketteydim. Bir öğlen yemeği sofrasıydı ailemle beraberdim. Şimdi buradayım. Bunun bireysel bir devrim olduğuna inanıyorum. Belki bir toplumsal devrim olmayacak hayal edildiği gibi ama artık bir şey karşısında dururken, niyetini belli ederken daha cesur daha ayakları yere basan bir hal alabileceğine inanıyorum. Kendi devrimimi gerçekleştirmek beklentim.

6 Haziran 2013
Haberin kaynağı için tıklayınız; birgun.net