BirGün: Bütün ülkelerin orta sınıfları, birleşin! – Ahmet Tonak

Çağlar Keyder daha önce London Review of Books‘un (LRB) blog’unda kısa bir not şeklinde yayınladığı “Gezi olayları” analizinin (tinyurl.com/o4cqffw) daha uzun bir versiyonunu bu kez Bilim Akademisi‘nin “Siyaset ve Toplum Bilim Perspektifinden Gezi Parkı Olayları Çalışma Grubu”nun faaliyet raporlarından biri olarak tekrar kaleme almış (tinyurl.com/of7cnvo).

Keyder, (LRB)’deki notunda “Gezi olayları”nın esas aktörü olarak son yıllarda genişleyen “orta sınıf”ı ve bu sınıfın potansiyel üyelerini –“..200’den fazla üniversite(deki) …dört milyonu geçen üniversite öğrencisi.. (ile) 2008’den bu yana 2.5 milyon yeni mezun..” görüyordu. Gerek “orta sınıf” teriminin kendisini, gerekse yaşadıklarımıza uygulanışını sorunlu bulduğumu Birgün(7 Temmuz 2013; tinyurl.com/m2e6kx8) ve Toplumsal Tarih’teki (tinyurl.com/m2e6kx8) yazılarımda belirtmiştim.

Yeni yazısında Keyder, aynı noktaları tekrarlamakla birlikte bu kez benimsediği kavramsal çerçevenin adını koyuyor ve tarihi örnekler aracılığı ile yaklaşımını temellendirmeyi deniyor.

Yaşadıklarımızın değişik perspektiflerden çözümlenmesi doğal. Yeter ki, sözkonusu perspektifin ne olduğu ve iddiaları açıkça dile getirilmiş olsun. Bu açıdan Keyder’in yeni yazısı çok yararlı. Keyder, “kullanılabilecek kavramsal çerçeveler içinde özellikle bir tanesi”nin, “modernleşme kuramı ile Marx’ın tarihsel yaklaşımının bir bileşimi olarak sıklıkla karşımıza çıkan.. tarihsel-sosyolojik çerçeve“nin daha uygun olduğunu ve onu tercih ettiğini belirtiyor.

Sözkonusu tarihsel-sosyolojik çerçeveye göre “son yüzyıl içinde dünya sahnesine çıkan yeni bir sınıf var ve bu sınıfın talepleri bildiğimiz ekonomik ve siyasal gündemin içinde cevap bulamıyor. Dolayısıyla da bu gündemi değiştirmek ve bu şekilde kendi dışındaki kesimlerin taleplerini de dile getirmek potansiyeli var. ..(Bu da) ‘yeni’ orta sınıf olarak nitelendirilen, nüfus içinde oranı sürekli büyüyen bir grup.

Bu tanıma göre, 20. yüzyılın başlarında dünya sahnesine çıktığı söylenen bir “orta sınıf” ile karşı karşıya olmamız gerekiyor. Oysa verilen örnek çok daha eskilerden! “Yeni sınıfın yeni tür taleplerle sahneye çıktığı ilk büyük örnek olarak 1848’de çeşitli ülkelerdeki devrim çabaları olarak düşünülebilir.”

Demek ki, Marx ve Engels’in “Avrupa’da bir heyula kol geziyor –komünizm heyulası” tesbiti hatalı imiş! “Yeni orta sınıf heyulası” demeliymişler!

1848

Keyder, yine 1848 devrimlerine ilişkin ilginç bir gözlem daha yapıyor:“..devrim dalgası köken olarak çoğunlukla küçük burjuvaziden gelen ‘gençler’i toplumlarının nasıl dönüşeceği tartışmasında baş rol oynayacak aktör olarak sahneye çıkardı.” Bu sefer, aslında “yeni orta sınıf” denen kesimin “küçük burjuvazi” olduğunu öğreniyoruz.

Oysa, bu alıntıdan hemen önceki paragrafta “yeni orta sınıf”ın (a)yırt edici özelliği modern toplumda oluşan işbölümünde eğitim, beceri, bilgi gerektiren işleri yapmaları.. (ve) (k)endileri(nin) işveren..” olmamaları şeklinde belirtilmiş. İster istemez en azından iki soru geliyor aklımıza:

1) “Yeni orta sınıf” ile küçük burjuvazi aynı şey mi?

2) Yukarıdaki alıntılardan aynı şey olduğu sonucunu çıkarabileceğimize göre, acaba küçük burjuva yanında işçi çalıştırmayan, tanımı icabı hep solo çalışan birisi midir?

Keyder’in gözlem ve tahlillerinden çıkardığı sonuç, yani “yeni orta sınıf”ın başını çektiği “Gezi olaylarının” aslında “daha önce farklı toplumlarda gözlenen toplumsal hareketlerden (1848 ve 1868 kastediliyor) çok farklı..” olmadığı iddiası bence çok spekülatif. Şahsen halk isyanı demeyi tercih ettiğim ve son derece orijinal bulduğum hareketin nihai amacının “devletle yurttaş arasında yeni bir sözleşmeye var(manın)” fersah fersah ötesinde olduğunu düşünüyorum.

Bu sefer, şişeden çıkan cin, sözleşme ile şişeye dönecek türden değil.

Ahmet Tonak
4 Ağustos 2013

Haberin kaynağı için tıklayınız; birgun.net