Birgün: Bir itibarsızlaştırma yazısı – İlhan Cihaner

caglayan-avukat-gozalti

Eğer bu yazı yazılırken yenileri açılmadı ve yanlış saymadım ise, ülkemizde tamı tamına 71 adet hukuk fakültesi varmış. İster salt ceza hukuku açısından ele alınsın, ister siyasi tartışma ve yansımalarıyla ele alınsın salt Ergenekon Davası ve türevleri etrafındaki tartışmalara değil, diğer hukuki tartışmalara, herhangi bir fakültenin -teorik düzeyde olsa da- kayda değer katkısı, eleştirisi, açıklaması olmadı.

Hal böyle olunca da Ethem Sarısülük davasındaki meşru müdafaa tartışmalarında, okuluna “Meşru müdafaayı biz böyle öğrenmedik” diye dilekçe veren öğrencinin katkısı tüm fakültelerden çok daha fazla oluyor.

Bazı gazeteci ve yorumcular neredeyse, bu konularda yazdıkları yazılarla “hukuk doktorası” alacakken hukuk fakültelerinin sessizliği, “yargıya etki etmeme” hassasiyeti ile açıklanamaz. Nitekim Ankara Hukuk Fakültesi’nde, Gezi olayları ile ilgili soruların formüle ediliş şekli, Başbakan’ın “muhbir vatandaş” çağrısı ile örtüşüyor.

Ergenekon Davası’nda, yasadaki “Ağır Ceza mahkemeleri bir başkan iki üye ile toplanır” açık hükmüne rağmen, mahkemenin üç yedek hakimin de katılımıyla karar tesis etmesi konusundaki “akademik” sessizlik en iyi örnek. Yargıçlar Sendikası ve birçok avukat, çok güçlü argümanlarla bu kararın “yok hükmünde” olduğunu açıkladılar. Yasaların yapımına katkı verenler dahil hukuk fakültelerinde “kuzuların sessizliği” hakim.

Ama Ergenekon Davası ile ilgili tartışılması gerekenler sadece hukuk tekniğine ait konular değil. İktidar mensuplarınca yapılan, Ergenekon ve türevi davalarda “bir zihniyetin” yargılandığı ve “hukuki hesaplaşma olduğu” yolundaki yorumlar, dil sürçmesi falan değil. Açıklamalar aslında yargılamaların “ruhunu” oluşturuyor. Hem davalardaki akıl ve hukuk dışılıkların ihmal edilebilir şeyler olduğunu ima ediyor, hem de ceza hukukunda tehlikeli yansımaları oluyor.

Biraz açacak olursak ceza; ceza davaları, suç oluşturan fiillerden harekete başlar. Ve bu filleri işlediği iddia edilen kişileri ele alır.

Doğal olarak bazı davaların toplumlar, hatta insanlık için dönüştürücü etkisi olabilir. Ama ceza yargılaması sürecinde mahkemeyi bu zihniyet ve hesaplaşma bağlamaz, bağlamamalı. Bu dönüştürücü etki, tabiri caiz ise “yan etkidir.”

Eğer baştan “hesaplaşma” ve “zihniyet” yargılaması diye işe koyulunursa. O zihniyeti taşıdığına inanılan ve hesaplaşılmak istenilen kişilerin eylemlerinin suç olup olmadığının önemi kalmaz. Önce “suçlu” belirlenir, sonra da bu “suçlunun” her eylemi -bir başkası yaptığında suç sayılmayan eylemleri dahi- suç sayılır. Yargılama adı altında yapılan ise, maddi gerçeğin araştırılması değil, başlangıçta verilen bu “hükme” gerekçe sağlamak haline döner. Özetle işe “cürümden” değil “mücrimden” başlarsanız, her şeyden önce “suç” ve “fiil” arasındaki zorunlu bağı da ortadan kaldırırsınız.

Cangızbay’ın mükemmel ifadesi ile “Suçun fiilden koparılmışlığı, dolayısıyla da işe cürümden değil de mücrimden başlanıyor olması ölçüsünde, (terör suçu olarak nitelenebilecek) hiçbir fiilde bulunmuş ve bulunmuyor olmamak, suçsuzluğun değil, tam tersine teröristliğini belli bile etmeyecek kadar kurnaz, tabii bu durumda daha da tehlikeli bir terörist olduğunun delili haline gelebilecektir.”

Bu arada yargılananların geçmişlerini hatırlatacaklara “Ama o suçlardan yargılanmıyorlar ki” demeyeceğim. Önerim başka: Aynı yöntemi uygulayalım, yargılamayı yürüten-hakim savcılar dahil- herkesin “o” yıllardaki “performanslarını” hatırlayalım. (Belki Zeynep Kuray’ ın niye tutuklandığını da anlarız.)

Bu yazıyı bana hükümetten gelen “Ergenekon davası cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki hesaplaşmasıdır”, “Darbeci zihniyet yargılanıyor”, “İlk ciddi hesaplaşma” benzeri açıklamalar yazdırdı. Aslında geçmiş Adalet Bakanı’nın “Gezi olayları müebbetliktir” dediği, iktidarın “gizli(!) koalisyon ortağının” yargı ve güvenlik bürokrasisindeki örgütlenmeyi itiraf ettiği, ana muhalefet partisi liderinin yargıyla tehdit edildiği ve bunların rutine dönüştüğü bir ülkede yargılamaların kıymeti harbiyesi kalmamıştır.

İşimiz zor; suç ne demek? Ceza ne demek? Adalet ne demek? Öğrenip öğreteceğiz!

İlhan Cihaner
18 Ağustos 2013

Kaynak; birgun.net