Bianet: Mesele sadece Ali İsmail değil, anlamadınız mı? – Kerem Altıparmak

“Olayı kınıyoruz” türünden açıklamaların artık kimseye faydası yok. 19 yaşında hayatını kaybeden genç bir insanın adı en azından cezasızlıkla, adaletsizlikle birlikte anılmasın.

aliismail

Ali İsmail Korkmaz’ın feci ölüm görüntüleri dün gazeteci İsmail Saymaz tarafından yayımlandı.[1] Bu görüntüler, bazı iktidar partisi mensupları da dahil olmak üzere herkes tarafından kınandı. Ama bu kınamaların içindeki mesaj rahatlıkla ayırt edilebiliyordu. Bir kaç kendini bilmez, insan vicdanını yaralayan bir davranışta bulunmuştu, yani eylem münferitti. Vicdanlarımızın yaralandığı doğru ama gerçekten bu eylem birkaç kendini bilmezin münferit bir davranışı mıydı? Yukarıdakilerin hiç mi kusuru yok?

Yukarıdakiler

Gezi eylemlerinin başlamasından hemen sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) verdiği İzci/Türkiye pilot kararında Türkiye’deki polis şiddetinin sistemik olduğunu saptıyor ve olayda ihlal bulmasının yanında Türkiye’den genel önlemler almasını da istiyordu. Bu genel önlemler arasında “soruşturmaların üst düzey polis amirlerinin hesap verebilirliğini de sağlayacak şekilde” yürütülmesi vardı. [2]

Her ne kadar Mahkeme bu hususu ilk kez bu kadar açık ifade etmişse de aslında bu bulgu daha önceki içtihadının bir tekrarında ibaretti. AİHM’e göre yaşam hakkını düzenleyen 2. madde ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele yasağını düzenleyen 3. madde açısından devletlerin hem eylem hem de organizasyon sorumluluğu vardır.[3] Bir başka deyişle, kolluk kullandığı güç açısından göstericilerin hak ve özgürlüklerini ihlal etmemelidir ama kolluk amirleri de organizasyon ve planlamalarını bu sonuca yol açmayacak şekilde yapmalıdır.

Toplumsal olaylara yapılacak müdahaleler çoğu halde yetkililerin önceden plan yapmasına olanak tanır. Bu bilgi, yapılacak toplantının önceden yasaya uygun olarak bildirilmesi, resmi bildirim olmasa bile toplantının yapılacağının açıklanması ya da istihbarat yoluyla haber alınması şeklinde elde edilebilir.[4] Toplumsal olayla yüz yüze kalan kolluk gücü büyük ölçüde kendisine verilen bilgi ve komutlara uygun hareket edecektir. Bazen kolluk beklemediği bir tepkiyle karşılaşabilir ancak bu durumun geçici olduğunun kabulü gerekir. Güvenlik güçleri, ilk başta hazırlıksız yakalandıkları bir olayda da[5] zamanın geçmesiyle duruma vakıf olup, gerekli önlemleri alabilecek duruma gelebilirler. Bu durumda da hükümet, kullanılan gücün orantılı olduğunu planlama açısından açıklamak durumundadır.[6]

Toplantı ve gösteri yürüyüşüne yönelik operasyonlar, öldürücü silah kullanımını ve bu kullanımdan kaynaklanabilecek ölümleri mümkün olduğu ölçüde azaltacak şekilde planlanmalı ve kontrol edilmelidir.[7] Nitekim 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Yasası’nın 16. maddesi de “[t]oplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir” denilmektedir.

Bu nedenle etkili bir soruşturma sadece doğrudan şiddeti kullanan kolluk memurlarını değil bu kullanımı mümkün kılan plan ve kontrolü ve bu plan ve kontrolü organize edenleri de sorgulamalıdır.[8]

Ali İsmail Korkmaz Cinayeti

Hatırlanacağı gibi Ali İsmail Korkmaz cinayeti ilk gündeme geldiğinde Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, CNNTürk’e verdiği demeçte “Kesinlikle bunu yapan Türk Polisi değil”, “aldığımız duyumlara göre bazı gruplar kendi arkadaşlarına zarar verip suçu polise atmak istemiştir”, “bu münferit bir olay” ifadelerini kullanmıştı. [9]

Daha sonra yürütülen soruşturma durumun hiç de böyle olmadığını ortaya koydu. Ali İsmail Korkmaz, en az bir polisin de dahli bulunduğu bir şekilde ağır şekilde dövülerek öldürülmüştü. Dahası olayın Valinin dediği gibi münferit olmadığı da ortadaydı. Çünkü başka bir gencin aynı gece dövülme sahnesi de basına yansımıştı. [10]

Her iki görüntü incelendiğinde; eli sopalı, maskeli insanların ara sokaklarda pusu kurduğu bir şekilde o yöne kaçan kişilere karşı saldırdığı açıkça görülebiliyordu. O gece kaç kişinin bu muameleye maruz kaldığını tahmin etmek mümkün değil. Ancak Ali İsmail Korkmaz’ın öldürüldüğü gece tam da AİHM’in bahsettiği yapının soruşturulmasının ne kadar hayati olduğunu göstermesi açısından önemli. Şunu kesin olarak kanıtlayamayız ama iddia edebiliriz: O gece Eskişehir’de kolluk bazı sivillerle birlikte kişilerin haklarını temel hak ve özgürlüklerini ihlal edecek şekilde bir planlama yapmış ve bunu infaz etmiştir. Ali İsmail bu planın kurbanıdır. Bu planı yapanlar, infaz edenlerden daha az sorumlu değildir. Böyle bir iddianın varlığı üst düzey yetkilileri de kapsayacak nitelikte etkili bir soruşturmanın derhal başlatılması için yeterlidir.

Basına yansıdığı kadarıyla, şu ana kadar dediğimiz türden bir soruşturma ne idari ne de cezai düzeyde yürütülmüştür. Eskişehir Valisi Ali İsmail Korkmaz’ın ölümü sonrasında söyledikleri nedeniyle istifaya çağrılmıştı. Yukarıda, o açıklamaların ne kadar yanıltıcı olduğunu ifade etmiştik. Ancak, biz Valinin asıl olayın sistemli olma ihtimali ortaya çıktıktan sonra aşağıda sayılanları yapmadığı için derhal görevden alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Eskişehir’deki olayların etkili bir şekilde soruşturulduğunun kabulü için aşağıdaki soruşturma önlemlerinin gecikmeksizin alınması gerekiyordu, hala da gerekiyor:

1. O gece Ali İsmail Korkmaz’ın saldırıya uğradığı sokak dahil olmak üzere benzer olayların gerçekleştiği iddia edilen veya olası olan tüm ara sokak kameraları derhal incelemeye alınmalıdır.

2. O gece Eskişehir’deki operasyonlardan sorumlu olan kolluk amirlerinin ifadeleri alınmalı, kolluk memurlarının görev yerlerini terk ederek ara sokaklarda nöbet tutmalarına nasıl izin verildiği sorgulanmalıdır.

3. O gece görev alan kolluk memurlarının ifadesinin alınması, bu ifadelerin şikayetlerle tutarlılığı incelenmelidir.

4. AİHM kararları[11] uyarınca, hakkında kötü muameleye neden olduğu belirtilen tüm kolluk amir ve memurlarının soruşturma sonlanıncaya görevden el çektirilmesi gerekmektedir.

5. Soruşturma kamuoyunu yakından ilgilendirdiği için masumiyet karinesi, soruşturmanın gereklilikleri dikkate alınmak koşuluyla azami şeffaflıkla yürütülmelidir.

Sonuç

Ali İsmail Korkmaz, münferit bir saldırının değil muhtemelen insan haklarına aykırı planlanmış bir operasyonun kurbanı oldu. Üstelik bu plan o geceye ait bir plan değildi, Türkiye’de yaygın olan ve sistemik olduğu AİHM tarafından tespit edilmiş bir yapının ürettiği plandı.

Bu endişe verici tablo karşısında çıkıp, olayı kınıyoruz, bir daha tekrar etmemesini temenni ediyoruz türünden açıklamaların artık kimseye faydası yok. Ali İsmail için yaktığımız ağıt, hesap verilebilirliği sağlayacak ve cezasızlık sistemini/yapısını çökertecek bir isteme dönüştüremediğimiz sürece korkarım yeni ağıtlar bizi bekleyecek. 19 yaşında hayatını kaybeden genç bir insanın adı en azından cezasızlıkla, adaletsizlikle birlikte anılmasın. (KA/EKN)

[2] İzci/Türkiye, no. 42606/05, 23.7.2013, para. 98.

[3] Özellikle bkz. McCann/Birleşik Krallık, no. 18984/91, para. 202 vd; Andronicou ve Constantinou/Kıbrıs, 9.10.1997, RJD 1997‑VI, para. 182;

[4] Örn. Balçık ve Diğerleri/Türkiye, no. 2502, 29.11.2007, para. 32.

[5] Tamamen hazırlıksız yakalanılan bir olayda planlamanın yapılamaması bazı önlemlerin alınmasını zorlaştırabilir. Bkz. örn. Günaydın/Türkiye, no. 27526/95, 13.10.2005, para. 31.

[6]Necdet Bulut/Türkiye, no. 77092, 20.11.2007, para. 25.

[7] McCann ve Diğerleri, para. 194; Ergi, para. 79; Anık ve Diğerleri/Türkiye, no. 63758/00, 5.6.2007,para. 54.

[8] Erdoğan ve Diğerleri/Türkiye, no. 19807/92, 25.4.2006, para. 68 ve 79.

[11] İzci/Türkiye, para. 74.

Kerem Altıparmak
23 Ağustos 2013
Kaynak; bianet.org