Radikal: Başbakan’a yanlış bilgileri veren kim? – Ezgi Başaran

Dolmabahçe Camii’nde bira içtiler/ Başkomiseri şehit ettiler/ Türk bayrağını yaktılar/ Bu doğru olmayan bilgilerin Başbakan’ın ağzından birkaç kez dökülmesi kötü anıları canlandırdı.

Doğrusunu bilerek yanlışını söyleyecek hali yok ya…

Koskoca Başbakan, önündeki koskoca kalabalıklara bile bile yanlış bilgi verecek değil ya…

Fakat öyleyse bunları nasıl açıklayacağız?

Atatürk Havalimanı önünde Başbakan…

“Çoğu polis, bine yakın vatandaşımız yaralandı. Esnafa zarar verildi. Bunlar Türk bayrağını yakacak kadar azgınlaştılar.”

2010’da çekilmiş bir bayrak yakma görüntüsü Gezi eylemlerinin ikinci günü dolaşıma sokuldu. TRT ve Habervaktim tarafından. Müthiş güvenilir yayıncılar, neme lazım! Denmedi tabii. Kısa bir araştırma ile anlaşıldı: Görüntü eskiydi, yayılmasında kasıt vardı. Peki biz anladık, anladığımızı yazdık fakat Başbakan’a hala birileri bu video tazeymiş, gerçekmiş, Gezi’yle ilgiliymiş gibi gösteriyor. İşte ben bundan tedirgin olurum.

Adana’da düzenlediği mitingde Başbakan…

“Bu polis Türk polisi, bu polis bu milletin polisi. Bir başkomiserimizi şehit ettiler. Ama ahlaki değerlerden nasibi almamış olanlar, onların mensupları tweet atıyorlar. Hatay’da ölen gençle ilgili olarak intikamın alındı diyorlar. Bunlar artık bu denli haddini aşmış olan bir siyasi parti. Kardeşlerim biz bunlara aldırmayacağız ama polisimizi de bunlara yedirmeyeceğiz.”

Başbakan’ın sözünü ettiği baş komiser Adana’da 5 Haziran’da alt geçit inşaatına düşerek hayatını yitiren Mustafa Sarı. Ölümünün ardından, önce polis adliye muhabirlerinin haber kaynakları kirletildi: “Polis köprüden atıldı diyorlar. Gezi eylemcileri atmış diyorlar.” Sonra sosyal medyada yayıldı: “Polisi attılar.” Halbuki Komiser Sarı’nın ağabeyi Adem Sarı valilik raporunu da referans göstererek Radikal’e şu açıklamayı yapmıştı: “Mustafa düşmüştür, atıldığı iddiaları spekülasyon. Abim arkadaşlarıyla beraber göreve giderken düşüyor. Biz acımızı yaşamak istiyoruz.” Buna rağmen geçtiğimiz Pazar günü Başbakan ne dedi? Başkomiser “şehit edildi.” İşte bu beni çok endişelendiriyor.

Tunus’ta gazetecilerle kahvaltı eden Başbakan…

Yahut… Ankara Esenboğa Havalimanı’nda basın toplantısı düzenleyen Başbakan…

Kısaca muhtelif seferler Başbakan…

“Dolmabahçe Camii’ne maalesef bira şişeleriyle girmek suretiyle, ayakkabıyla onu da yaptılar.”

“Dolmabahçe Camii’ne ayakkabıyla girerek içeride her türlü ahlaki olmayan şeyi yapıyorlar. Bizim âdetimizde, bizim kültürümüzde camilere böyle bir saldırı olabilir mi?”

Haber bu şekliyle, yani ‘ahlaksızlar camiye neler neler yaptı’ seviyesinde, önce Cihan Haber Ajansı’ndan geçti, sonra Yeni Şafak’ta yayınlandı. Halbuki caminin imamı aynı gün Radikal’e konuşmuş, caminin revir gibi faaliyet göstermek zorunda kaldığını anlatmıştı. Bira mira yoktu?! Birkaç gün sonra, yani Pazar günü Süleyman Yıldız vicdanlı ve dürüst bir insan olarak gördüğü ve duyduğu doğru bilgiyi paylaşmıştı: “Çarşamba günü Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camii’ne gittim. Camiye vardığımda dışarıda korumalar vardı. İçeriye girdim, Caminin içinde Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış yetkililerden bilgi alıyordu. Ben de yanlarına yaklaştım ve dinlemeye başladım. Cami müezzini Fuat Yıldırım olayları yeniden yaşar gibi anlattı. Ayrıca tümünün görsel kayıtlarını yapmış. Cumartesi ve Pazar akşamı Dolmabahçe’de biriken göstericilere polis müdahale edince bir grup camiye sığınmak zorunda kalmış. İlk gün yeterli bir zaman bulunduğu için ayakkabıları çıkartarak camiye girmişler. İkinci gün müdahalenin şiddet dozu arttığı için göstericiler can havliyle ayakkabılarını çıkartmadan cami kapısının anahtarını kırarak içeri girmişler. Müezzin Fuat Bey göstericileri sakinleştirmiş, yaralananlara camide tedavi imkânı tanımış. Ne alkol alan ve ne de içen bir kişi görmemiş. Polislerle konuşmuş ve ortalık sakinleşince göstericileri camiden sükûnetle çıkartmış.” Kaydı olan bir olayın ve hatta bir bakanın bizzat giderek bilgi aldığı bir olayın tam tersi istikamette dudaklardan dökülmesi… O dudakların en resmi kimseye ait olması… İşte ben bundan korkuyorum.

Neden mi korkuyorum? Çünkü bunlar bana mesela Madımak öncesi yahut Maraş öncesi yayılan ‘Allah’a küfrettiler’, ‘Suları zehirlediler’ türünden tevatürleri anımsatıyor, kanımı donduruyor.

Ezgi Başaran
11 Haziran 2013
Haberin Kaynağı için tıklayınız; radikal.com.tr